28 Ekim 2020 Çarşamba

Yoruldum

 Yoruldum,

Atlas mıyım dünyayı taşıyorum,Sisifos muyum taşı itiyorum?

Acıyı mı seviyorum, mutluluğu mu arzuluyorum?

Yazmakla mı buluyorum kendimi, söylemekle mi yoruyorum çenemi?

Eski fotoğraflar da ki anları mı seviyorum, yoksa o anların sonlanmasını mı? 

Sessizlik mi gizemli yapar beni, konuşmak mı attırır kalbimi?

Dudağım dudağında mı mutlu olurum, yoksa soğuk ve kuru dudaklar mı acıtır ağzımı?

Bir vajinadan tekrar mı doğarım, yoksa elime mi batar dikenleri?

Akıllı bir bipolar mıyım, yoksa anlamını kendi yükleyen bir şizofren mi?

Devrimci mi olayım da bütün duyguları devireyim, Derviş mi olayım da bütün dünyayı kendime dar edeyim?

Dağda münzevi mi kalayım, şehirde serseri mi olayım?

Parliament rengi bir gecede mi balkondan atlayayım, yoksa sabah uyandım diye başımı duvara mı vurayım?

Toprak mı olayım, gökyüzü mü?

Aşkın ta kendisi mi olayım, yoksa aşık olup kelime mi olayım?

Tuvalet kağıdı olup yeni götler mi tanıyayım, yoksa el sabunu olup bir katilin elindeki kanı mı temizleyeyim?

Firavunun kedisi olayım ya da yalvarayım İsis'e, Süleyman'ın asası olayım ya da bir kurt tarafından yenileyim.

Bir gitar teline nota olayım, ya da bir klarnete hüzün.

Ne olayım? Ne olacağım bilinmez.

Ama yoruldum. Hayalimi yaşamaktan, ya da yaşamaktan kaçmaktan.

Sorulardan, kategorize edilmekten ve ötesinden.

Anlatmaktan, yanlış anlaşılmaktan, kalem açmaktan, tuşlara basmaktan, deftere yazmaktan, mürekkep koklamaktan.

Koca bir çöldeyim ama ne bir serap umuyorum ne de ortada bir çiçek var.

Sadece birileri var, güler geçer gider.

Sadece birileri var, ağlar durur titrer.

Bir de Allah var güler, belki ağlar ama beni izler.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder