Ne kusacağımdan emin değilim fakat bu aralar kafamı bulandıran konu 'Güç' konusu.
Birde çok ilginç rüyalar görüyorum bu sıralar. Farklı günlerde dün ile beraber üçüncü defa aynı caminin içinde gördüm kendimi.
İlk rüyamda namaz kılarken camide akrep vardı ve korkup namazı bırakıyordum.
İkinci rüyamda bu sefer aynı camide namaz kılıyordum ve bir kız arkadaşım beni dışarıda bekliyor, namaz kılmama rağmen çağırıyordu.
Dünkü rüyamda ise aynı kız arkadaşımın annesi delirmiş bir şekilde bana namaz kılmamı öğütlüyordu.
Ayrıca üzerimize çamur düşüyordu, sanırsam birinin iftirasına falan uğradım ya da uğrayacağım bilmiyorum. Benim böyle acayip rüyalarım gırla.
Ha birde diyet yapıyorum, babamın gençlik fotoğraflarına bakarsam herhalde kilo almaya 30 yaşında falan başlayacağım ama ağırlık çalışması meyvelerini vermeye başladı bile bak.
Neyse güç konusuna dönelim.
Nietszche'ye göre 'güç istenci' insanın yaşama istencinden öte kendisini daha fazla güç sahibi yapmak istemesidir.
Güç insanların üzerinde delice bir etki bırakan olgudur.
Bizim gibi ülkelerde hatta neredeyse doğunun bütününde güçlü olmazsanız sizi kimse siklemez.
Ne aileniz,ne arkadaşlarınız, ne de sevgiliniz.
Birinden öç almak için bile akla değil daha çok güce ihtiyacınız vardır, ne kadar güçlüyseniz o kadar saygın olursunuz.
Ne kadar güçsüz gözükürseniz o kadar üzerinizde oynanır, o kadar aciz gözükürsünüz.
İnsanların karşısında güçsüz hissettiğiniz zaman yapılacak tek şey muhtemelen sırtınızı dönüp gitmektir.
'Erkekler Ağlamaz'ın temel motivasyonu bu ülkede 'güç'tür.
Bu güç istencini vücudumda bazen bende hissediyorum, bazen durup kendi kendime 'Ulan şu Shangri La Hotel 'de bir gün bende kalayım, boğazı izleyeyim bakalım nasıl bir hismiş' diyorum.
Bazen ise lanet ediyorum oralarda kalıp bir günlüğüne 2000 küsur lira verenlere.
Bu otelde kalmak benim için güç göstergesi olmasa da maddiyatçı toplumumuzda artık böyle.
Güçlü olmak-güçlü görünmek arasında da eğer zeki biriyseniz fazla fark yoktur.
Günümüzde insanlar genelde kendilerini güçlü göstermeyi severler.
Fakat güçlü değil, sıradan insanlardır.
Buna bir nevi imaj oluşturmakta diyebiliriz. Herkes kendi yarattığı imaja inanmaya başlıyor bir süre sonra.
Sosyal medyada kendine bir kimlik yaratan kişi asıl hayatında bunu oynayabiliyor.
'Ben böyle bir kızım eğlenir ve anı yaşarım' veya 'Ben böyle bir erkeğim clublarda koparım' diyenlerin özlerinde aslında böyle şeyler genellikle yoktur.
Bu 'Geleceği düşünmem' meselesi de bize 'umursamaz' veya 'cool' gözükmek için dayatılan iki kelimedir.
Yaşıtlarım erkeklere bakıyorum da hepsi bana eski nesillere göre çocuk gibi geliyor, sanki 14-15 yaşlarında çocuklarız hepimiz.
Fakat kadınlar her zaman ki gibi erkeklere göre daha erken olgunlaşıyorlar, çevremde bu ara kızların 'Geleceği düşünme' modası var ki sormayın.
Muhtemel yaşıtım kızlar artık kendilerine sevgili değil de koca arıyor gibi davranıyorlar.
Eğlenmek, oyunlar oynamak, gezmek vs. umurlarında değil gibi.
Ben ise üzerimde Garfield sweatimle oturup bunları yazıyorum.
Burada ne kadar karamsar, melankolik yazsam da insanlar genelde kafa ve eğlenceli bir tip olduğumu söylerler hatta bir keresinde 'çok eğleniyoruz, top falan oynamak geliyor içimden seninle' gibi bir cümle duyduğumu anımsıyorum bir kız arkadaşımdan.
Bu beni tabi ki mutlu eden bir cümle fakat yukarıda bahsettiğim kızların bu muhabbetten pek hoşlanmayacağı normaldir.
Zira artık yaşıtım kızların bir çoğu geleceği düşünüyor ve eşlerinin üzerinden bir güç devşirme peşine bile gidiyorlar.
Bu yüzden bu dönemlerde 'keko' dediğimiz erkeklerin daha cazip geldiği erkekler tarafından bilinen bir durum olarak karşımıza çıkıyor.
Bir çok kız üniversite bitmeden bile evleniyor ya da böyle bir talip gelirse evlenirim diyor.
Bunun sebebi tamamen güç istencidir.
'Güç' konusunu böyle bir örnek üzerinden vermek ne kadar mantıklı bilmiyorum fakat aklıma gelen ilk örneklerden biri bu oldu.
Hatta geçen günlerde bir tweet görmüştüm '22 yaşında kadınlarda standartlar oluşmaya başlıyor, kendime diyorum bu aptalla da sikişme yani vizyonu misyonu yok' tarzında birşeydi.
Bunun böyle olmasının sebebi kadındaki güç istencinin 10'lu yaşlarda 'bad boy erkek sevme' olarak görülmesidir.
Fakat 20'li yaşlarda bu durum artık kendini ev, araba, para sahibi erkeğe bırakır ve artık o yaşların başında koca aranmaya başlanır.
Kaybedenler Kulübü filminde ki o meşhur 'Kadınlar dostum seni sen yapan özelliklere aşık olup o özellikleri değiştirmeye çalışırlar' cümlesinin de ana kaynaklarından biri budur.
Hatırlarsanız o filmde kadın Kaan'a:
' Tanıdığım en akıllı en bilgili adamsın . Niye bunu harcıyorsun niye adam gibi kendini sağlama alıcak bi' şey yapmıyorsun ?
Niye adam gibi bi iş yapmıyorsun 19 yaşında falan değilsin ki artık.
der ve ayrılırlar.
Bu sahne kadının kendi dışında bir güç araması ve kendine yetemeyeceği korkusundan kaynaklı bir dışavurumdur aslında.
Böyle insanlardan intikam almanın en iyi yolu bu hayatta gücü ele geçirmektir, işte bu sebepten dolayı bazen bana 'boş iş yapıyorsun' diyen insanlardan ötürü bir güç istenci sevdası gelmiyor değil.
Allahtan kitabımız iyi satıyor da biraz dübür duruma düşürdük boş iş diyenleri ehehehehehe sayenizde.
Tabi güçlü olmak her zaman maddiyat veya fiziki yönden güçlü olmak değildir.
Bazen güçlü olmak için alçalmanızda gerekir, yorulursunuz ve dinlenmek istersiniz sırf daha güçlü kalkabilmek için.
Ya da beni ve benliği öldürmek için mücadele vermek istersiniz sırf daha güçlü olabilmek için.
Özür dilemekte bazen insanları güçlü kılar.
Özür dilemem gereken belki daha fazla insan var ama en çok içimi acıtan bir şeyleri yarım bıraktığım insanlardır.
Aşk, arkadaşlık, flört vs. hiç yarım bırakmam ama çok nadirde olsa olmuştur.
'Ulan bu da yolunu buldu bizi unuttu ha' dememeleri için hepsinden özür dilemek ve tekrar konuşmakta şart olur bazen.
Sizde böyle şeyler yapmaktan çekinin ve karşınızdaki ile empati yapın. Mecbur kaldıysanız bile bu hatayı düzeltmek için fırsat arayın, ben sanırsam tam vaktindeyim.
Yazımı bitirirken size kuracağım son cümle;
'Stay strong!'
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder