10 Temmuz 2024 Çarşamba

potansiyel ziyanları/2



(öykünün 1. bölümü için/ https://muhafazakarolmayanblog.blogspot.com/2024/06/potansiyel-ziyanlar.html?m=1 ) 


 -senden nefret ediyorum

+ben etmiyorum

-güzel bir anı olarak kal istiyorum

+ben istemiyorum


böyle bir tartışma ile başlayan gün nasıl güzel gidebilirdi ki? 

elektriklerin kesilmesine şaşırmamak lazımdı. 

'garip bir sabah, yalnız geceden daha iyidir'

 motivasyonu ile hareket edeceğim anlaşılan. 

herşeyi öğrenmiş sevgilim. 

göksu'yu, dövmeci ev arkadaşını ve arkadaşlarını ne kadar sevmediğimi. 

iyi oldu, sevindim aslında. 

geçen ki olaydan sonra vicdanım da pek sızlamıyordu artık. 

olsundu. 

yatakta bastığı için beni, öfkelendi. 

ev arkadaşıyla hemde. 

öfkelenmesi normal, peki ya benim ona olan öfkem normal değil miydi? 

bence öyleydi. 

evden bir hışımla çıktı, saat gece 5 elektrikler kesik.

evden çıkmaya çalışırken yere kapaklandı. 

komikti. 

sırılsıklam olmuştu üstü başı. 

reyhan, yatakta uyuyordu. 

hiçbir şeyden haberi yok olan. 

sevgilim ile ilk tanıştığım an, bütün kadınları ve hayatımdaki tüm stresleri unutmuştum aslında. 

çok yorucuydu ondan öncesi, ondan sonrasının daha yorucu olacağını bilemezdim. 

eski benin, yeni benden daha iyi olacağını bilemezdim. 

"eskiden o kadar da mutsuz değilmişim, sadece öyle hissediyormuşum, bir nevi intiharın romantize edilmesi durumu gibi" dedim reyhan'a

şimdi içerisinde bulunduğum durum, üretmemi bile engelliyor. 

reyhan'ın umrunda değildi bunlar, ya oyun oynamak istiyordu, ya da ağzına almak. 

ikincisini tercih etti. 

boşaldım. 

3 saniye de olsa beynim boşaldı. 

bu sıralar boşalmak daha melankolik yapıyor beni, bilemiyorum. 

belki de durumun ahlaksızlığından olabilir. 

Bukowski'nin bir sözü vardı;

'mutsuz olmayı mutluluk olarak gördüğümden beri mutluyum'

bu sözü uzun süre hayatımda motto yaptım, çok işime yaradı ama dedim ya o zamanlar bu kadar mutsuz değildim galiba. 

kalktım yatağımdan. 

hayallerimdeki kadının gidişini izledim, 

hayatımda şuan var olan bir et parçasının ise yataktaki halini izliyorum. 

bana kahvaltı hazırladı, et parçası. 

sanırsam o gün ona da birşeyler hissettim. 

seviyorum böyle kadınları. 

döndüm yüzümü ona, 

teşekkür ettim, 

teşekkür etti. 

dün gece için. 

'hiç böyle sikilmemiştim' dedi. 

'hem fiziki, hem de duygusal'. 

o da ağlamaya başladı, 

kadınlar hep ağlıyor. 

rahatsız oldum durumdan, 

kalktım balkona çıktım, 

bir sigara yakasım bile geldi, 

ama ben sigara içmiyorum ki. 

böyle gergin anlarda çok tuhaf şeyler yapıyorum, sevgilimin sakinleşmesini beklediğim zamanlarda da bir pastaneye üzümlü kek yemeye giderdim. 

halbuki üzümlü keki sevmem. 

ya da o telaş ile bir filme bilet alır ve 20.dakikadan sonra çıkardım. 

mutsuzluk ve gerginlik vücuda aynı anda yüklendiğinde ise elim ayağım titrerdi,böyle sigara arardım işte. 

telefonum çalıyor, arayan sevgilim. 

+allah belanı versin! 

-amin

+bu kızla nasıl yaparsın bana bunu? 

-göksu ile daha kolay olurdu evet, twitterda yazacak bir hikayesi olurdu 'slay girls'

+dıt dıt dıt

-aloooo

kapandı herhalde. 

bir ünlem, bir soru işareti. 

ve kapandı telefon. 

travmalarım ile ilgili hep şakalar yaptım, 

hep. 

gidip kimseye ciddi bir şekilde anlatmadım. 

bir kere anneme anlatmak istedim, o da sormadı. 

bende odamda ağladım. 

yaşım 27 olmalıydı. 

berbat bir yıldı 2024.

işsizlik, 

ayrılık, 

arkadaş grubunun dağılması, 

bir sürü kadın, 

teyzemden gelen evlilik tavsiyeleri ve daha fazlası.. 

şimdi yaşım 40'ı geçti. 

kendi hayallerimi gerçekleştirdim. 

iyi bir yazarım, 

iyi bir eleştirmenim.

ama beni iyi eleştiren biri neden yok? 

neden bu deliliğim insanlara malzeme olmak zorunda? 

niye iyi anılıyorum hep? 

yazık değil mi şu kadınlara yaptığıma aslında? 

herkesin bilmesi gerekmez miydi bunları? 

bilmesi gerekirdi. 

reyhan ile başlamalıydım anlatmaya. 

'reyhan'

'ben öyle çokta iyi bir adam değilim'

'biliyorum' dedi. 

'nereden biliyorsun?'

'sevgilinin ev arkadaşı ile yattın'

'doğru' dedim. 

güldüm. 

'ilk o benim yarama dokundu, iyi yol kat etmiştim 4 yıllık ilişkide'

'sende böylesin işte, biraz doyumsuzsun, hayallerini gerçekleştirdin, istediğin kadın ile sevgili oldun, potansiyelinin en üstlerinde yine kötü karmayı çektin kendine'

'benim yarama dokunulmadığı sürece kimseye zarar vermek istemezdim'

gerçekten inanarak söylemiştim bunu, 

verdiğim çabayı almak isterdim, 

ama alamıyordum kimseden. 

gerçekten emek sarfetmek, bir ilişki içinde, iş oluş içinde bu kadar zor olmamalıydı. 

gözüm televizyona ilişti. 

koşular başlayacak birazdan, 

emeğimin karşılığını tek alabildiğim canlılar, atlar. 

yine telefon çalıyor, sevgilim arıyor. 

bu sefer açmayacağım. 

bana hep şanssızlık getirirdi, 

kötü zamanlarda olduğum zamanlarda beni araması. 

'ne güzel hipodrom yemyeşil, 

ne güzel atlar pasparlak. 

ne boktan benim hayatım simsiyah,

ve ne kadar da karartmışım pasparlak kızı.'

ilk koşu bitti kazandık, 

son koşu biraz şüpheli. 

son koşumu izleyip ölmek istiyorum. 

kimseye hesap vermeden, 

o rahatlıkla. 

adı üstünde son koşu. 

kaç dost yazdıysan, 

o kadar şanslısın, 

tek yazdıysan risk altındasın.

reyhan hiçbir şey anlamıyor anlattıklarımdan, izlediğim anda ki mutluluğumdan. 

bilmiyor ki anlam dünyamda neler saklı bu oyun için. 

olmasaydılar 27 yaşında intihar etmiştim. 

koşu bitti, 

sevgilim arıyor. 

açsam hayatımı ciddi bir şekilde ona anlatırım aslında. 

açıyorum. 

+konuşmamız lazım, gerçekten. 

-konuşalım. 

+buraya gelebilir misin? 

-uzak biraz, ama gelebilirim. 

+bekliyorum.

dıt dıt dıt.. 

giyindim, bana aldığı gömleği giydim, altıma pantolon. 

serseri gibi değil efendi gibi giyindim. 

çıkmadan reyhan'a, gece için saten geceliği giymesini söyledim.

sütyen ve külota gerek yoktu.

çıktım gidiyorum yanına, bu sefer erkek ismi duymama umuduyla. 


(öykünün devamı için 3.bölümü yazma keyfimi bekleyeceksiniz...) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder