gece uykumdan uyanıp,beni uyutması için açtığım müziğin sesini kısınca 3 şey duymaya başlıyorum;
1-sivrisineklerin sesi
2-hikayesini bir türlü bilmediğim ve öğrenmek için can attığım insanların sokakta oluşturdukları uğultu
3-kendi zihnime hücum eden cümleler
sivrisineklerin sesi aslına bakarsanız geçmişimde kalmış ve vücudumun her yerinden kan alan insan temsilinden başka birşey değil.
halen ara, sıra aklıma geliyor olmaları ve vücudumun farklı yerlerini ısırmalarına izin vermem büyük bir rezaletten başka birşey değil.
o yüzden derhal onları unutup, ya da bir süre onlara izin verip sokaktaki seslere bırakmak kendimi, daha huzurlu kılıyor bütün bir bedenimi.
kendime hücum eden cümlelere ise karşı koyabilmek na mümkün.
sivrisineklerden daha kötü bir duruma 'sokuyorlar' beni.
'eşyalarını toplayalım da git artık,
gerçekten yardım edecek misin eşyalarımı toplamama?
evet edeceğim, biz düşman değiliz'
hayır hayır bu cümleleri duymak istemiyorum.
'oradaki gezegene tekrar aşık oluyorum galiba, saflığını kaybetmemiş ve hiçbir astronotun ayak basmadığı bir gezegen'
hayır, hayır.
durman gerekiyor, karanlık tarafını göremiyorsun.
'sen beni sevmedin ki, sen bana muhtaçtın ve ben sana sadece yardımcı oldum'
lütfen.
'telefon numaranı yazar mısın şuraya?'
of büyük bir rezaletti.
kendi numaramı unutup, onun numarasını başkasının rehberine kayıt etmek.
'o kadar oldun işte'
o kadar olmak ne demekti ki?
nereden zuhur etti bu cümle şimdi mesela?
'hayalindeki arabayı aldın,
evini kiraladın,
işini kurdun,
askerlik yakın,
işte toplumun istediği adam olabileceğini de kanıtladın.'
peki ya şimdi kendi olmak istediğim adam olabilecek miyim?
ya tezer özlü gibi olursam?
gerçekten sadece toplumun ve yaşıtım kadınların beni tamam görmesi için mi yaptım bunları?
bir hank moody çıkmayacak mı benden sahi?
'seni deviren o yumruğu hatırlıyor musun?'
hangisini hatırlamam lazım. birden fazla yedim şu 30 kiloluk bedenime yumrukları.
'o çok sevdiğin ve gözlerinde geleceği gördüğün çocuk ne oldu?'
inan bana bilmiyorum, birçok hayali çöp oldu sanki.
bir şekilde diri tutayım derken, kaza geçirdi.
'deme öyle kadıköy'de sahne alacaksın sonunda, mini cooper ile gireceksin o sokağa sonunda'
araba umrumda değil, kadıköy'de sahneye çıkmak ve sonrasında iki çıtır kız götürmek güzel fikir. hem de en yakın arkadaşım ile.
'insanları eğlendirmek için, şaklaban rolü yapmaya devam edecek misin?'
hayır yapmayacağım, geçen gün kendi hikayelerimi ve denemelerimi okudum da, zaten aklı olan insanın eğlenmeye geldiğini sanmam.
onlara sadece bir avuç intihar verebilirim.
ve kızdıkları zaman kendilerini tokatlamaları için sebepler, sadece karşılarındakine zarar vermesinler.
'peki onlar bunu isteyecek mi?'
bilmiyorum ve umrumda değil.
'umrumda olan nedir?'
bilmiyorum.
fakat mal varlığım arttıkça biraz daha toplumsallaşıyorum ve bu bana daha çok acı veriyor.
3-4 ay önce ile şuanım arasında çok fark seziyorum.
kimine göre muhteşem iken bana göre bir 'hırs' sonucu oldu.
eyüp kıssasında anlatılan ben ile bunun bir alakası kalmadı artık.
sadece geçmişimle yüzleşmek istiyorum.
artık istediğim birçok şeye sahip oldum.
iyi bir evlilik adayı, iyi bir iş, iyi bir araba, kardeşlerime iyi 2 konsol, anneme bir güleryüz ve babama 2 forma.
peki ya ben ne olacağım?
toplumsal intiharım tamamdır artık.
bireysel intiharım peki?
yine birinin elimden tutmasını mı bekleyeceğim?
geçirdiğim küçük bir kaza ve hastanede 2 gün bile beni bana dönüştürmeye tekrardan yetti.
çocuğuna her istediğini para ile alabilen bir orospu çocuğu olmak güzel mi?
yoksa kitap çaldığım günleri mi özleyeceğim?
ucuz airbnb anıları?
bilmiyorum.
fakat şunu biliyorum ki,
tanrıya şükredip geri uyumam gerekiyor.
https://open.spotify.com/track/73XFglLyINF0TqXMt0oyBE?si=Sduawa8VQm6_oTkoUA6SNQ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder