19 Mayıs 2024 Pazar

benim de bir sonum var

 geçmişim hakkında hatırladığım her kötü şey üzerime bir yük olur olmasına, ona sözüm yok. 


fakat hatırladığım iyi şeylerin de üzerime bu kadar yük olacağını hiç tahmin etmezdim. 


daha 2 gün önce yazdıysam ve tekrar yazıyorsam, çoğu şey ya yolunda gitmiyordur ya da söyleyeceklerim varken söylemekte zorluk çekiyorumdur.


ya da konuşmak istediklerim gitmiştir, ölmüştür. 


belki de delirdim, ya da delirmek üzereyim. 


ya da yıkılmak üzereyim. 


aklımın derinliklerindeki karanlıkları aydınlatmak için var olan lambayı açamıyorumdur ya da.


'ya/ya da'lar uzar gider. 


fakat geçmişin yükünü atmak artık imkansız hale geliyor. 


şuan içerisinde bulunduğum şehre, her ay birkaç kere geldiğimde yaşadığım buhranı kimselere anlatamam. 


odanın her yerinde hayal kırıklarından oluşan porselen bir bardağın parçaları, 


buruşmuş peçeteler, 


duvarın dibinden gelen sesler, 


burada en sevdiğim arkadaşımın boş odası, 


karanlık, 

sessizlik, 

kokuşmuşluk... 


görece başarısız sayılabilecek bir eğitim, 


başarısız sevgiler, 


günde kalp çarpıntısından ölmek için içilen 4.bardak kahve. 


düzlükte koşamayan atlar... 


dedeme, nineme, sevgiliye, dosta,ölmüş yazarlara duyulan hasretler.... 


anneye verilen sözlerin artık tutulamayacak olması, 


bu yaştan sonra yaşanılan tek coşkulu duygunun öfke olması ve koca çizilen hüzün üçgenleri... 


boğazımda haykırmak ya da ağlamak için biriken çok fazla kelime var. 


fakat ne eskisi kadar kusmak istiyorum ne de bağırmak. 


yüzmeyi çok bilmem ama okyanusun dibinde bağırarak köpükler oluşturmak istercesine birşeyler yaşıyorum içimde. 


her sabah başlayan anksiyete, her sabah başlayan 'bu benim son şansım' düşünceleri... 


hayatımın yavaşlığına rağmen hızlı atan kalbim, 


'dur artık, bu son kahve yoksa' diye azarlama biçimim. 


beni sevdiğini iddiaa eden diğer kadınlar, 

benim ise aklım halen o günlerde. 


beni metheden insanlar, 

benim aklım ise galiba artık methtte. 


bu kentten kovuldum, inanır mısınız? 


hem en yakınım 'git sende dön' dedi, 

hem de hiç tanımadığım birkaç kişi bana siktir çekti.


dünyadan ne zaman kovulurum?


kötü bir kahvaltı sonrası kovulur muyum? 


ya da iyi bir akşam yemeğinden sonra? 


ya da son kez unuttuğum bir sesi duyduğumda? 


bilmiyorum, bilemiyorum. 


potansiyel ziyanımı acı çekerek izliyorum. 


bu kadar yıl verilen emekler nereye gidecek diye sorabileceğim kimse yok. 


içinde olduğum bataklıkta eskiden birkaç çiçek biterdi. 


şimdi ise ya ihanet bitiyor, ya yalan ya da hayallerden arda kalan parçalar. 


bataklık kuruyor artık. 


yemyeşil bahçe, artık kuruyor. 


bende onunla beraber kök salıyorum, 


fakat büyümüyor, 


kayboluyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder