Yazıya başlamadan önce çok şart değil fakat 'Çilecilik Felsefesi Gerçek Mutluluk Mudur?' adlı yazımı tam anlamıyla sindirmenizi isterim.
Çileciliğin aslında mutluluk getirdiğini ve bütün bu anlattığım şeylerin çözümünün belki de bu felsefe olduğunu elimden geldiğince anlatmıştım fakat bana bunları anlattıktan sonra en çok sorulan soru şuydu 'Peki bu felsefeyi kabul ettik diyelim ama içselleştirmek,pratiğe dökmek hiç basit durmuyor. Bunu nasıl başaracağız?' işte bu yazımda bu soruyu cevaplamaya çalışacağım.
Hayatımda idol aldığım bir kaç kişiden biri de Buda'dır çünkü Buda çilecilik anlayışının pratiğe dökülmüş halidir.
Kısaca Buda'nın hayatından bahsedeyim sonra cumburlop yazıya devam edeceğim:
Buda, Brahmanların (Hindu din adamları) dini adeta halkın üzerinde bir baskı haline getirdiği bir dönemde kralın oğlu olarak dünyaya gelir.
Bir gün sarayındaki şatafattan bunalmış o vakte kadar hiç çıkmadığı sokaklara çıkmak aklına gelmiştir.
Dışarı çıktığında ise bir çok yerde acı,zulüm ve yoksulluk görmüştür. İşte o vakitten sonra hiç bir şey Buda için eskisi gibi olmamıştır.
"Yeryüzündeki acının sıkıntıları nedir?" sorusunu sorması ile saraya dönmekten vazgeçmiş,dağlara,mağaralara ve son olarak da bir incir ağacının altına sığınmıştır.
(Kuran'da Tin suresinde sıra sıra vahiy alınan yerler sıralanırken 'Tin' yani 'İncir' isminin anılmasının sebebi benim ve bazı alimlerin görüşüne göre Buda'nın da vahiy almasıdır. Yaşayışına,amaçlarına bakarsak Buda'da bir peygamberdir)
Buda bu incir ağacının altında hakikati aramaya devam eder ve anlatılanlara göre 12 gün sonra neden insanların bir döngü içinde yaşadığını anlar.
Onun ulaştığı hakikatler şunlardır;
-Hayat kötüdür.
-Hayatın kötü olmasının kaynağı arzularımızdır.
-Bu arzulardan kurtulan kişi kurtulur.
-Doğru inanmak,doğru düşünmek,doğru konuşmak,doğru davranmak,doğru yaşamak,doğru yönelmek,doğru kavramak ve doğru erişmek
Buda'nın bu söyledikleri çoğu filozofa ilham olmuştur.
Hatta bende genel olarak çilecilik hakkında yazdıklarımı Tolstoy,Schopenhauer,Buda gibi üstatların eserlerinin dipnotları olarak görürüm,söyleyeceğim şeyler daha önce muhakkak söylenmiş olan şeylerden de oluşa gelebilir.
Fakat bunlar ne kadar anlatılsa anlatılsın hala kavranamamıştır ve bu felsefe günümüzde insanların ihtiyaçlarının olduğu en önemli felsefedir.
****************************************************************************
İnsanların bugün mutsuz olmalarının sebeplerini madde madde incelemek ve bu felsefenin içselleştirilmesi hakkında ufak tavsiyelerime geçiyorum.
1-Olaylara Yanlış Bakış Açısı: İnsanlar çoğu zaman yaşadığı bir takım olumsuz olaylara 'Kötü' bir olay gözüyle bakıp bu olay üzerine düşünüyor üzülüyor.
Fakat bu insanlara farklı bir bakış açısı yüklememiz gerekir şöyle ki aslında 'Kötü' diye addettiğimiz olay kötü olmayabilir hatta ve hatta bazı şeyleri anlamamız için 'Kötü'nün olması bile gerekir.
Örneğin bir arkadaşınızın malınızı çaldığını düşünün bu kötü bir olay değildir kötülükten ziyade bu
olay o arkadaşınızın aslında güvenilir biri olmadığını gösterir.
Hatta bu hırsızlığı arkadaşınızın yaptığını siz kendiniz anlasanız,çözseniz bile ona gidip bunu anlatmayın,sadece ona olan güveninizi düşürün.
Hem ona bağırmanız size bir şey getirmeyecektir,hem de arkadaşınızı utandırmış olacaksınızdır.
Fakat bağırmanız bir şey getirmeyeceği gibi bağırmamanız size artı olacaktır çünkü kim bilir bu arkadaşınız size ileride bir konuda destek olabilir.
Daha evrensel konular örneğin IŞİD'in bugün yaptığı teröre 'Kötü' demeliyiz fakat IŞİD'in bunu yapması dünyada 'İslami Reform' ayaklanmasına şerbet oldu diyebiliriz eğer bu açıdan bakarsak IŞİD'in yaptığını 'Çok Kötü'den en azından 'Kötü'ye indirebiliriz.
2-Dehaların Melankolik Olma Sorunsalı: Aslında bu maddeyi yazarken bir tereddüt etmedim değil .
Şimdi Twitter'da yazan 'Gece uyumayanlar daha zeki olurmuş' alıntılarında ki gibi 'Aaa ben' diyecek olanlar var aramızda.
Çoğu filozofa baktığınızda çoğuna göre 'Hayat pek yaşanmaya değer bir şey değildir.' felsefelerini bu temel üzerine kurarlar ve bu sorunsal üzerinden ilerlerler.
Çünkü bu kişiler çevrelerine daha fazla duyarlıdırlar ve rahatsızlık veren konuları yalnızlıklarında daha çok düşünüp yazarlar.
'Eee takmazsak bu soruları falan bu iş çözülür mü?' sorusuna cevap olarak Tolstoy'un 'İtiraflarım' kitabındaki meşhur 'Kuyudaki Adam' hikayesini tavsiye ederim. (Ölüm ve İntihar Üzerine yazımda bu hikayeye yer vermiştim)
Düşünmek bu tarz şeyleri sorun eden insanlar için asıl haz kaynağıdır fakat Buda gibi iyi kafa yorması onu mutluluğa eriştirecektir.
3-Fazla Hayal Kurmak: Hayatta asla ve asla insanlar üzerinden hayaller kurmamalıyız.
Hatta mümkünse kendimizi fazla kaptıracağımız hayaller bile kurmamalıyız.
Çünkü bu hayaller bir yere kadar gelip bir yerde tıkandığında ciddi anlamda mutsuz olmaya başlıyoruz.
Aslında 'Çilecilik' felsefesinin bana kalırsa tam olarak en güzel yönü de bu.
Sen hayattan bir şey beklemezsen olan olayları nötr bir şekilde karşılar,olmayan olayları ise takmaz geçersin.
İnsanlar gün içinde 10 defa mutlu olsa bile yine aynı gün içinde olabilecek 1 mutsuzluk o var olan mutlulukları da elden alıp götürüyor.
Bunun sebebi kesinlikle o insanın dünyaya toz pembe bakması ve hayatının öncesinde uyarılmamış olmasıdır.
Hayatı ölümle anlamlandırmalıyız,ölümün olduğu yerde toz pembe hayaller kurmak için pek vakit yok,o asıl arzulanan,hayal edilen şeyin ta kendisi olmalı.
Anlık yaşayın,uzun dereceli planlar yapmayın. O an ne gerekiyorsa o ve o an için de asla pişman olmayın.
Bu yüzden Schopenhauer'ın "Bir insanın hayata adım atar atmaz kendisini içinde bulacağı maskeli balo hakkında haberdar edilmesi son derece önemlidir. Zira bizim medeni dünyamız şövalyelerle,askerlerle,eğitimli insanlarla,avukatlarla, rahiplerle, filozoflarla ve bilmediğimiz başkalarıyla karşılaştığımız büyük bir maskeli balodan başka nedir ki?"
Sözünü oldukça önemli bulurum,keşke bu eğitim gerçekten de ilkokulda başlasa…
4-El alem Ne Der?: Yine insanların en büyük sorunlarından biri sanki dışarıya bağımlıymış gibi yaşaması.
Dostum sen tek başına bir bireysin ve emin ol hayatın boyunca böyle kalacaksın.
“El alem” dediğimiz topluluğu biz kendimiz oluşturuyoruz ve bir şekilde yalnız kalmayı sokaktaki boş kalabalıklara tercih etmeyi öğrenmelisin.
Bunun için insan ilk önce kendi iç dünyasını geliştirmek zorundadır.
Bu iç dünya geliştirme kısmı ise kişisel gelişim kitapları okumak,psikologlara para kaptırmak ile olmaz.
Okuyacaksın,yazacaksın,yatakta geceleri kıvranacaksın,yeri gelecek içinden çıkamadığın varoluşsal sebepler yüzünden ağlayacaksın,intiharı ciddi anlamda düşüneceksin.
Okumaların yüzünden kültürün artacak ama bu da yeterli olmayacaktır.
Yalnızlığa karar vermeden önce her türlü insanla tanışmaya çalışacaksın,senin dertlerinin adamın derdinin yanında ufacık kalacağı insanlar göreceksin.
Ailen arkadaşların sana deli diyecek,filozofları dost edineceksin,belki de onlar yanındaymış gibi konuşacaksın.
Fakat ne olursa olsun yine mutsuzluğu kabul etmeden mutlu olmaya başlayamayacaksın.
Ama yalnızlık toplum içinde durmaktan 500 kat daha güzeldir,zaten iç dünyanı zenginleştirdikten sonra bunun farkına varacaksın.
Dışarıda düşüncelerin yüzünden engellendiğini hissettiğin için yalnızlığı seçeceksin en başında,çünkü ‘El alem’ hala ideolojilerinden kurtulabilmiş değil,senin bir ideolojin olmamalı.
Normal insanlar mal,kadın ve diğer şeylere şu anki dünyamızda bağımlı olduğu için onları kaybettiği an üzülür,fakat entelektüel olarak kendini geliştirmiş olan insan bunları asla dert etmez.
Gerçek zenginlik bana göre sadece iç benliğin yani kişinin kendini geliştirmesidir.
Diğer zenginlikler ise insanda mutluluk değil sürekli bir endişe yaratacaktır.
Çok kölesi olan bir adam zengin değildir,zengin olan adam o köleye muhtaçtır,köleler isyan etmesin diye sahip her gün kıvranır fakat köle dediğimiz insan sahibi yemeğini verdiği müddetçe mutludur.
Aristo’nun da ‘Nikomakhos’a Etik’ kitabında dediği gibi ‘Mutluluk yalnız kalmakta görünüyor.’
5-Zihnin Oyunları: Zaten bir süre boyunca mutsuz olduğunuz bir olayı niye hatırlayıp durursunuz?
Veyahut zaten çözümünü bildiğiniz bir olay yüzünden kızarsınız?
Bu ikisi de saçmalığın daniskasıdır,zihnin bu oyununu durdurmanız gerekiyor.
Gün içerisinde dertlerinize bir ton çözüm bulduğunuza eminim. Yine eminim ki sizde en az benim kadar eminsiniz.
Okul problemleri,maddi problemler,aşk problemleri vs vs vs hepsiniz bir çözümü var.
Sadece çözümünü bulduğunuz şeye sırf bir dert sahibi olmak için tekrar geri dönmeyin,çözümünü bulun ve beyninizin tozlu taraflarına kaldırın.
Yazının bundan sonraki kısmında maddeleri daha geniş açıklamak yerine kısa kısa geçmek geldi aklıma galiba öyle yapacağım hem siz yorulmayın hem de ben yorulmayayım.
6-Acısızlığın Peşinden Koşmak: Yani mutluluğun peşine koşmak yerine acısızlığın peşine koşmak.
Mutlu olmayı pek hayal etmezsek bir süre sonra sadece acı çekmemek için uğraşacağız, bu uğraş mutlu olmak uğraşından daha rasyoneldir.
7-Deneyimlemek: Eğer bir yol varsa o yolun daha önceleri yürünmemiş olma ihtimali %1’den daha azdır.
Ya kendi hayatımızda geçmişte yaşadığımız olaylardan faydalanarak bazı sorunları çözeceğiz ya da aynı sorunları yaşamış kişilerin hayatlarına göz atacağız.
Fakat kendi çözümümüzü üretip ilerleyen zamanlarda aynı sorunlarla karşılaşınca o çözümü kullanmak, başkasının çözümünü kullanmaktan daha iyidir.
8-Kendine Yetmek: Aslında bu maddeyi yukarıda açıkladığımı düşünsem de boşluk tarafları kalmış olabilir.
İnsan her halükarda kendine yetmeyi başarabilmelidir. Çünkü insan sadece yalnız kaldığında kendi kendine fikir üretebilir ve sonucunda daha özgür olabilir.
‘Grup Fikri’ olayı bana göre ne kadar yerine göre değişiklik gösterse de çoğu kez yalandan ibarettir.
Çünkü grubun genel olarak bir fikri yoktur,grubun içinden birinin fikri vardır ve o kişiler de bu fikri uygular.
Kişinin fikri ne kadar aptalca olsa bile eğer çoğunluk onu onaylıyorsa sizde onu onaylamak zorunda kalırsınız.
İşte özgürlüğünüz böylece kısıtlanmış olacaktır,bu yüzden toplumdan uzak kalma fikri size cazip geliyorsa ki bence gelmeli. Kesinlikle kendi kendinize yetmeyi öğrenmeniz gerekecektir.
9-Bilgelerle Konuşmak: Toplumdan uzak kalmayı beceremiyorsanız en azından içsel olarak kendinizi denk gördüğünüz insanlar ile entelektüel tartışmalara girin ve hazzınızı zirveye taşıyın.
Tek kalıcı mutluluk kesinlikle bu olacaktır.
10-Hoşgörülü Olmak: Hoşgörü sizi bir çok cefadan kurtaracak başka bir karakter etkisidir.
‘Böyle insanlarda olmak zorunda’ cümlesi sizi bir çok defa rahatlatacaktır.
Bir insanın saçma sapan hareketler yaptığını görünce onu bir film sahnesi olarak algılayın. İzleyin geçin ya da onun kritiğini yapıp algılayıp kendi kendinize yorumlayın.
Eğer o insan size gelir bir şeyler söylerse fazla takmayıp,yumuşak davranıp başınızdan bir şekilde hoşgörü ile savın.
11-Fazla Zeki Gözükmekten Kaçının: Bunun sebebi insanlar tarafından size duyulacak olan kindir.
İnsanlar kendisinden daha zeki birini görünce sürekli olarak onun ayağını kaydırmaya çalışır.
Çünkü zeka sürekli iş yapar ve sizi kıskanan biri en küçük hatanızda bunu yüzünüze vuracaktır.
Tavsiyem çok fazla takmayın,emin olun çevrenizdeki bir çok insan zaten sizin asaletinizi hissediyordur.
Ayrıca bir insan kendi zekasından daha fazlasını kişide göremez,her insan kendi zekası yettiği kadar karşısındaki ile konuşabilir ve kişi kendi zekasını karşıdaki kişinin zekası ile aynı zanneder.
Bu yüzden bazen tüm insanlara ‘Salak’ gözüyle bakmak artı olacaktır.
Zaten karşınızda sizi anlamayacak olan insanlar vardır ve bunlara bir şeyler anlatmak yerine evinize gidip okumak sizin daha lehinize olacaktır.
12-Görüşlere Fazla Karşı Çıkmayın: İşin hoşgörü kısmında da söylediğim gibi böyle insanlar olmak zorunda ve siz onların görüşlerini değiştirmeye çalışırsanız ve o insan buna bir yobaz gibi inanmışsa olan tek şey aranızda gerçekleşecek bir küslüktür.
O yüzden insanlar ile çok oyalanmayın,dinlemek zorunda kalsanız bile yukarıda verdiğim film örneği gibi idare etmeye çalışın.
13-Öfke Duyma: Öfke duymak ya da en azından bunu karşındaki kişiye belli etmek bana hep gülünç gelmiştir.
Çünkü insan kızdığı zaman ne yaptığını bilemiyor hatta hal ve hareketleri o kadar tuhaflaşıyor ki bazen gülünç bile olabiliyor.
Bu yüzden birine öfke duymak size bir şey getirmez tam tersi sizden bir şeyler götürür.
14-Örnekliği Abartma: İnsanlar,olaylar vs örnek alınabilir fakat bunu asla abartmamak gerekir.
Çünkü var olan olayın gidişatı insanlarda farklılık gösterir,herhangi bir yanlış hamle sizi mutsuzluğu bu yüzden daha fazla yaklaştırabilir.
Son olarak bu felsefeyi tanım olarak tek bir cümleye indirmek gerekir ise yine Üstad Schopenhauer'ın bir cümlesini buraya bırakmak görevimdir:
“Benim felsefemi bütünüyle almış olan ve bu yüzden, tüm varoluşumuzun, olmasaydı daha iyi olacak bir şey olduğunu, bu yüzden onu yadsımanın ve geri çevirmenin en büyük bilgelik olduğunu bilen birisinin, hiçbir şeye ya da duruma ilişkin büyük bir beklentisi de olmayacak,dünyada hiçbir şeyin peşinden tutkuyla koşmayacak, herhangi bir şeye ulaşamamaktan yakınmayacaktır; tersine, Platon’un “Hiçbir insani şey, uğrunda büyük gayrete değmez” düşüncesiyle hareket edecektir.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder