geçtiğimiz birkaç ay önceydi.
instagram'dan bir bildirim almıştım,
'desteğe ihtiyacın var' minvalinde bir cümle.
intihara meyilli olduğumu anlatıyor ve destek almamı söylüyordu.
algoritmayı şaşırtacak kadar karamsardım.
artık içten içe ağlamayı öğrendiğim bir dönemdeyim.
algoritma o kadar da ilgilenmiyor benimle.
artık bazı duygu durumları içselleştirdim.
geceleri uyanmak,
sabahları kalbimin çarpıntısını duymak,
kendi kendimden azar işitmek,
farklı numaralardan arayan
bankanın numarasını aşağıya kaydırmak,
göğüs boşluğuma belli saatten sonra dolan hüzün,
ve o hüznü bir türlü kovalamak için gelmeyen hüzün kovan kuşu
unuttuğum, atlattığım sandığım o kötü ve karanlık günler yüzünü her 'oh' dediğimde geri gösteriyor bana sanki.
farklı bir insanda,
farklı bir deneyimde,
farklı bir saatte,
farklı bir günde,
ve
farklı bir yolda.
aynı nehirde 2'den fazla bile yıkanabiliyor gibiyim,
aynı insanlar,
aynı deneyimler,
aynı saatler,
aynı günler
ve
aynı yollar.
'rol yapmayı bırak'
desem de,
kendime ve insanlara 'içimden' olmuyor,
gitmiyor bu hisler,
'içimden'
yaralı ve hırpalanmış hissetmeye başlıyorum tekrardan,
ne hissettiğimi pekte anlatamıyorum,
bakmayın,
mutluyum da aslında.
kendi kendimi tanıyamıyorum,
ondandır bu karışık ve bir o kadar basit laflarım.
ve bundandır sıkışmışlığım.
penceredeki yansımamda,
gülüyorum ve insan ile doluyum.
gecenin bu karanlığında,
ağlıyorum ve karanlık ile doluyum.
arkadaşlarımın sesinin kaybolduğunu duyuyorum,
yolda ayağım taş kesilene kadar yürümek istiyorum,
kendi dudağıma öpücük kondurmak,
eski sevgilimin sokağında olan otelde bu sefer tek başına sabahlamak istiyorum.
sımsıkı sarılmak istiyorum kendime,
kimsenin sarılmasına ihtiyaç kalmayacak kadar.
sadakatsiz öpücüklerden kaçmak,
'neyin var' sorusunu duymak yerine,
sırtımı sıvazlayacak birini sezmek
ve
derimi değiştirmek,
istiyorum.
geceleri uyanık yatmak istemiyorum.
çarşafların;
ter, sperm ve gözyaşından arınmasını istiyorum artık.
bir yük trenine kaçak binmiş gibi hissediyorum,
kapatıyorum gözlerimi ve kokluyorum havayı.
paslanmış metal ve meşe kokusu.
trenin yük bölümünde ise bir sürü ben.
kollarım bir yerde,
bacağım bir yerde,
kalbim bir yerde,
ve
arzularım bir yerde.
yük oluyorum yük trenine bile,
en uygun durakta inmek istiyorum artık,
hem makinistler daha hızlı varsın,
hem de artık onlara ihtiyaç duymadan kendim yürümeyi öğreneyim.
https://open.spotify.com/track/5NuDu2WNz0iqxVYUb66zDN?si=cle_LzfJQMCEpUUu8dpadw
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder