8 Şubat 2024 Perşembe

bunalım l (ar)

 

                                                                               BUNALIML (AR)

Dıp dıp dıp dıp dıp dıp (x2)



Bunalımlar grubunun Bunalım şarkısı böyle bir ritim ile başlar, müziği duyanlar şanslı, düz okuyanlar şanssız.

Dünyada yabancı gibi hissedenlerin içine düştüğü durumları tanımlamak için birçok tanım üretildi.

‘Depresyon’ , ‘Melankoli’ , ‘Bunalım’ ve daha bir çoğu insanın köyden kente göç etmesi ile başladı.

Başladı derken, hep vardı belki bu duygu durumlar ama bir isim konulması o zamanlar oldu. (Tabi bu isimler zaman zaman bünyeye ekstra zarar. Twitter'daki aşk çeşitlemeleri gibi) 

Ebemizi siken sanayi çağı, şimdi uzay çağı falan derken böyle tanımlar da yordu insanı.

Kıskançlık meselesi üzerine kafa yoruyorum mesela bir süredir.

Düşünüyorum, düşünüyorum modern kıskançlığın nasıl doğmuş olabileceği üzerine kendi kendime fikirler üretiyorum.

Eskimoların eşlerini misafirlere sunması, bir kabilede cinsel ilişkiye giren bir erkeğin alkışlanması, yeni evlenen bir erkeğin eşinin bekaretini derebeyine bozdurması, bir arkadaşına bir yıllığına eşini vermesi, kadının bütün köydeki erkekler ile beraber olması bunun erkeğe yasaklanması, bir babanın kızını herhangi bir misafire sunması ama kızının reddetmesi sonunda babanın sadece bundan utanç duyması…

Bildiğimiz manada ‘aile’ kavramının doğması ile oluştuğunu tahmin ediyorum bu kavramın.

Psikolojik olarak pek yorum yapamam ama gözlemlerimce ‘kişinin düşük özgüveni’ , ‘özne/nesne ilişkisinde 3.bir kişinin yeteneğini kıskanma’ ‘tamamlanamamış benlik’ veyahutta ‘aşırı sahiplenme’ durumları bunlara sebep oluyor.

Eh bu durum da çok doğal olarak bir bunalım doğruyor insanda.

Peki oluşan bu durum doğru mu?

İşte bu konuda insanın zaman zaman bunalıma girmesi hayırlı olabiliyor.

Kendini sorgulamaya başlaması, üretmeye başlaması ve yeteneğini geliştirme çabası ile ilintili olabilir bu durumlar.

Herkes birilerine özenmez mi sonuçta?

Ama işte tam burada başlığıma gönderme yapacağım.

Bunalım var var olmasına, zaman zaman iyi bir şeydir de ‘Ar’ kısmı nerede kalmalı?

Ar’ın kalmadığı bir kişi kıskançlık duygusunu, hem kendisi hem de karşısındaki kişi için bir arsızlık durumuna dönüştürebilir.

Bu bunalımdan ise fayda ve üretkenlik çıkmaz/çıkamaz.

Yukarıda verdiğim kabilelerin doğru yaptığını şuan ki ruh durumumla doğrulayamam.

Fakat içinde yaşadığımız çağdaki arsızlık durumu insanları gereksiz bir bunalıma soktuğunu ve o kabilelerin zaman zaman bize absürt gelen bu durumlardan dolayı herhangi bir utanç duymadığını, zaten o duygunun oluşmadığını ve üretime dair herhangi bir kaygıları olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim.

Peki ne yapılması gerekir bu arsızlık durumunun geçiştirilmesi ve gerçek bir üretim süreci içerisinde yer alan bunalımı saflaştırmak için?

Evvela içinde bulunduğumuz çağın gerekliliklerini normalleştirmemek gerek diye düşünmekteyim.

Örneğin Instagram, Twitter ve rahmetli Facebook gibi sosyal medya araçlarında insanların birbirine bastığı cakaları görmezden gelmek gerekiyor.

Zira farkettim ki artık bu durumun herhangi bir pornodan farkı yok.

Hem de en orgy’sinden.

En swinger’ından.

Hatta cuckold’undan.

Herkesin (ben dahil) birşeyleri birbirinin gözüne sokma çabası ‘bunalım’ meselesinin dozunu yükseltirken, parantez içindeki ‘ar’ ı ise düşürüyor.

İşte bu ar’ı düşünmeden hareket edenler, geriye kalan ar’ı düşünen bunalım içerisindeki insanların da yaratım sürecini etkiliyor ve yükselen dozda intihara kadar giden vakalara sebep oluyorlar.

Zira arsız olmak istemeyenler birçok maddi lüksten de feragat etmek zorunda kalıyorlar.

Belki çok kolay para kazanabileceği yeteneklerini bu kadar arsız varken göstermek istemiyorlar.

Sadece bu mu?

Aşık olduğu herhangi bir insana bile bu arsızlıklar içinde ulaşması zor oluyor arlı insanın, hele hele aşık olduğu kişi de oralarda kaybolduysa daha da büyük bunalımlar içine sevk olacaktır insan.

Ve inanın bana hem bunalımı, hem de ar’ı kaybetmek hiç olmadığı kadar kolay.

Peki bunları nasıl fark ederiz?

Bu insanlar ile, ya da daha önemlisi kendimizle bu çizgide nasıl mücadele ederiz?

Bunun cevabı bende yok.

Üzülerek zaman zaman bende oraya vardığımı düşünüyorum.

Böyle güdüler ile hareket etmeyen herhangi bir insan var mı peki?

Bana kalırsa bu kadar münzevi bir insanda yok.

Dengede tutmak ve üretime katkı sağlayacak bunalımı, ar ile beraber korumak sizi bu değerli insan kategorisine sokabilir diye düşünüyorum, illa bir cevap vermem gerekir ise tabi.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder