benim hikayem,
senin hikayen,
nasıl başladı?
nasıl devam ediyor?
bu konu hakkında benden başka bilgim yok.
ben derken, benliğimin hikayesini ve temelimdeki korkuları, bunların nasıl oluştuğunu ve onlara rağmen nasıl yaşadığımı bilmiyorum.
bir dizi korkular bütünü mü?
bir dizi travmalar bütünü mü anlarım?
yoksa hayatıma aldığım her insandan birer damla korku mu?
yoksa sevinçler bütünü mü?
korkuların,travmaların,acıların ilk başlangıcı yaratılış galiba.
'ağlayarak başladığımız dünyada' diye devam etmeyeceğim.
fakat ilk adımımızı da unutmamak gerekir.
ilk adım...
ya dünyaya olarak anlayın, ya da bir insana, ya da bir fiile....
ilk adımdan sonra, özgürlüğünü kaybettiğin an ile, iradeni kaybettiğin an ile nasıl devam eder insan yaşamına bazen hayret ederim.
bütün düzenini verdiği kararlar ile nasıl teslim eder başkasına şaşar kalırım.
ilk fiilden sonra, ilk yaratılıştan sonra nasıl diğer travmaları da dahil ederiz hayatımıza ve nasıl abartırız acılarımızı, nasıl da var olmayan acıları yüceltir bazı insanlar hiç anlamam.
otobüste durağı kaçıracağı korkusu, 'pardon inebilir miyim?' sorusunun yarattığı anksiyete gibi bazı insanlar ilk adım ve ilk fiil acısından daha öte böyle basit acılar ile anlamlandırmaya çalışıyor hayatlarını.
basit derken acıları hafife aldığım sanılmasın.
zira dünyadaki herhangi bir acı hafife alınamayacak kadar kişilerde büyük olabilir.
eğer schopenhauer okumamış olsaydım, bende bu acılara direnemezdim ve yaşadığım her şey için kocaman çığlıklar atardım.
bende dramasını yapardım acıların.
bende üzülürdüm geleceksel problemlerime.
bende terk edip gidebilirdim oradan acılarımı yüceltip.
bende kendime toz kondurmazdım belki.
bende karakterimi değiştirebilirdim dünya için.
bende dünya ile, insanlar ile 'ortak nokta' bulmaktan kaçardım, isterdim ki 'ben sabit kalayım, karşımdaki değişsin'
oysa insan ile ortak nokta, dünya ile ortak noktadır.
zira birer kirpiyiz ve merhamete ihtiyacımız var.
ne yakın durmalıyız birbirimize ne de uzak durmalıyız.
ne egoya ne iyiliğe ihtiyacımız var, aslolan merhamet ve ortak yol.
"anlaşılmak istenmek/haklı bulunmak istenmek
dobra olmak/patavatsız olmak
eleştirmek/yermek
sevmek/hakaret etmek
uyarmak/otorite kurmaya çalışmak
kötülük/bilinmezlik
yarar/zarar"
bunların ortasını bulmadıkça insan, hazza bağımlıdır.
ve bir insan herhangi bir bağımlılığından vazgeçemiyorsa hayata ve insanlara da uyum sağlayamacak, onlar her zaman değersiz olacaktır.
bu herkesin bir travması olduğu iddia edilen ve narsizmin göbeğinde yaşanılan ortamda bu anlayışlara daha çok ihtiyaç var.
acıda anlam arayan insan ve tek bir acısı yüzünden insanı, dünyayı mahveden insana kendinizden taviz vermeden yardımcı olmaya çalışın.
bu acıların sonu gelmese bile (ki gelmeyecek) yine de el uzatın.
ortak yolu anlamayan insan, bedeninin ve sonu gelmeyen acılarının, 'istemenin' kölesidir.
hayatlarının anlamı 'mutlu olmaktır' bu da narsisizm belirtisidir.
onlara mutlu olmayı değil, gerçeği aramayı öğretin.
hissettiğimiz ve duyumsadığımız dünyanın ötesine geçin, beden ve aklı birleştirip kurtulun size dayatılan mutsuzluklardan.
ve konuşun insanlar ile, içinizde tutmadan, anlatın onlara dayatılan hayatın mantıksızlığını ve toplumun dayattığı kavramlar ile ilişkiler yaşanmaması gerektiğini.
şatonun dışında dolaşmayın, şatonun içine girin.
anlam ya da tatmin, beklenmekte olan godot'nun gelişindedir.
ancak unutmayın ki beckett ertelenen bu anlamı,yani bekleyişi olayın kendisine dönüştürür.
siz de bunu yapmalısınız.
godot'yu beklemenin lüzumu yok artık, olayın içinde olduğunuzu farkedin.
filmde değilsiniz hayattasınız.
vladimir ve estragon birer kitap karakteridir, siz ise 50-60 yıl sonra ölecek kişiler.
beklemek ya da acıda anlam oluşturup drama estirmek hayatınızı toplumsal manada anlamlı kılmayacak, ilişkilerinizi ve benliğinizi daha berbat edecektir.
vladimir ve estragon kutunun içinden ne çıkacağını beklerken hayatı biraz daha anlamlı kıldırırlar kendilerina ama sizin öyle bir şansınız yok.
hayat hiç olmadığı kadar hızlı, hiç olmadığı kadar değişken ve hiç olmadığı kadar acımasız.
vladimir ve estragon nihai bir sondan, anlamdan ve onun tatminsizliğinden korktukları için kendilerini hiç gelmeyeceğini bildikleri bir hedefe bağlamışlardır.
fakat arzu edilen şeye ulaşmakta onun ne kadar boş olduğunu zamanla gösteredebilir.
bu yüzden hayal kırıklığına uğrayan insanların yanında da olun.
ve ne olursa olsun, hayatınızdan ve ilkelerinizden kopmadan 'ortak yol'dan şaşmayın.
elinizden gelenin en iyisi ile, her şeyi yaptığınızı düşündükten sonra merhamet duygunuzun daha fazla sömürülmesine izin vermeyin.
gece gündüz planlayıp yapmaya çalıştığınız iyilikler, bazıları tarafından kötülük olarak görülebilir. bu durum sizi üzmesin, dediklerim aklınızda olsun.
bu tür insanlar ile bir süre konuşmadıktan sonra, her zaman merhamet duygunuz ağır bassın.
zira onlar mutsuzluk içinde, hazza ve zevke daha fazla nasıl ulaşabileceklerini düşünen insanlardır
bazen ne yaparsanız yapın hiçbir işe yaramayacaktır. ne hediye ne de bir söz onları tatmin edecek, ne ortak yol teklifini dinleyeceklerdir ne de sizi değerli hissettireceklerdir.
zira onlar narsisizm ve dünyaya olan kızgınlıklarında, hırslarında da kaybolmuşlardır.
sizde onlar ile beraber kaybolmayın ve kin beslemeyin.
şunu unutmayın ki sizin de acılarınız, hayatınız size kutsaldır.
ve amacımız dünya ile insanları kavramaktır...
deneyimleri reddetmemeniz dileği ile...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder