önümdeki kağıtlara kan bulaşsın istiyorum, çocukken tırnaklarım ile kazıdığım kumların tırnaklarımın arasına kaçması ve kanaması gibi yazarken de kan aksın istiyorum.
zaten kelimelerin kumdan da pek farkı yok.
yazarken acısın parmaklarım, her kelime bir damla kan olsun.
bembeyaz yalanlar, kıpkırmızı gerçeklik olsun istiyorum.
tecavüze uğrayan bir kadının kendini savunmaya çalışıp zorlarken akıttığı kanı görmek istiyorum sayfalarımda.
bir erkek çocuğunun, arkadaşına "ben 4.kattan atlıyorum sen atlayabilir misin" dedikten sonra atlayıp kafasını yardıktan sonra o akan kanın kelimelerimin üzerinde olmasını arzuluyorum.
hiçbir şey anlamadan savaşan askerin bacağında kalan mermi çıkartılırken o metal tepsiye konulması esnasında damlayan kanın boşa gitmesini istemiyorum, bana verin!
GERÇEKLİK
KAN
GRUBU FARK ETMEZ
gülü sevmeyip dikenine katlanmayı katlanmak olarak görmeyen çiçek işçilerinin baş parmağından akan kanı mürekkebi biten kalemime doldurmak şehveti ile yanıyorum, uyuşturucu kullanılmadan diş çekilen dönemlerdeki kanı istiyorum şelale gibi aksın.
ne kadar kandan tiksinen insan varsa okusun, tatsın istiyorum bu gerçeği. alsın o kokuyu, demir ile toprak ile karıştırsın.
mümkünse kırmızı olsun sayfalar artık, tiksindim beyaz romantikliğinden ve romantikçe yalan yazan herkesten.
Jane Austin'den tiksindim, De Sade lazım bana; biraz kanı lazım, biraz spermi, biraz da ateşi..
Siyah yapraklar istiyorum,
Gece gibi, suçun işlenmeye en müsait olduğu zamanlar gibi.
Ve siyah tükenmez ile yazmak istiyorum, siyah yapraklara.
okuyanların 'ruh hastası' demesi için.
petrolün en siyah tonunu istiyorum, ya da bir emir üzerine bebek bile öldürebilen uzaktan kumandalı emir erlerinin kalbinden daha siyah bir şeyler...
Filistinli suçsuz bebeğin kanı, bebek öldüren askerlerin karanlık kalbi...
ikisi de bu dünyada, benim sayfalarımda buluşmalı.
beyaz yalan, onun kirletilmesi lazım.
leke lazım.
mümkünse çıkmayacak lekeler, kirlenmenin güzel olmadığını iddia edelim ama kirlenelim.
en güzel 2 leke kan ve mürekkep...
birini övünç kaynağı kabul ederler, diğerine iki yüzlü yaklaşırlar:
'mürekkep yalamış' , 'eli mürekkepli'
'eli kanlı' , 'elini kesmişsin' , 'her yer kan oldu' , 'kan içinde kaldı' , 'kansız'
'kan kaybı' derler, muhtaç olunca
'kızlığı bozukmuş, kan akmadı' derler yoz günler akıllarına geldikçe
'kanlımı öldürdüm' diye sevinirler, son damlaya kadar izler ve içerler
'kurbanın kanını alnına sür' derler, bir cinayet sonrası emrin kaynağını tespit için.
ben ikisi de olsun istiyorum gerçekliğimde, bu uğurda çabalıyorum.
ne austin'e yer var sayfalarımda ne de king'e!
gerçek 'aşk ve gurur'u' kan ile göstermek, palyaço yerine mürekkep ile korkutmak istiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder