günaydın abla,
günaydın abi,
kalktım.
sabahtan değil!
sabah sikimi kaldırır ama sonra indirir,
gece kaldırır, sabaha öyle uyanırım o yüzden geceyi severim,
gece sikime amadedir.
bir keresinde jazz dinlerkende kalkmıştı, güzel bir tınıydı ilk defa dinlemiştim.
kadınlar ile hayal bile kurmuştum.
ama sonra adorno okumak gibi bir gaflette bulundum.
jazz nasıl uyuttuysa o dönem insanları benimkini de uyuttu.
frankfurt okulunu marxtan önce okudum, küçüktük daha hemde.
marx hep kaldırdı sikimi, hele o yoksulların kazanacağı hissiyatını o kutsal harfler ile okumak...
sonsuza kadar erekte gezeceğim bile sandım.
öyle olmadı büyüdüm.
sınırsız erektem, ütopyamı distopyaya çeviren zenginler yüzünden bitti.
fakirin karnı doyunca bile siki kalkmıyor artık.
sokaklar özellikle yabancı sokaklar kaldırır,
sadece sikimi değil eğer hava biraz esiyorsa göğüs uçlarım bile dikleşir.
taa ki bolu'dan izmit'e bile otobüs biletinin 130 lira olduğunu öğreninceye kadar böyle gitti.
otostop çekebilirim, ucuz ulaşım için ama orada kalkarsa sikim dayak yiyebilirim.
denizlerde kaldırır. hele güzel bir yer bulup oturursam, takarsam kulaklığımı fonda birde bu aralar müptela olduğum ralph castelli çalarsa...
bülent ortaçgil indirir "deniz kokusu getiriyorum sana" dediği şarkısındaki deniz kokusunu özlerim çünkü.
yağmurda kaldırır ama görmeyeyim sokakta ıslanan bir kedi, iner yine
güzel bir çiçeğe dokunmak, kokusunu ciğerlerimin sonunda hissetmek beni boşaltabilir bile ama gel gör ki artık o kadar yeşil değil türkiye.
bir fakirin karnının doyması beni mest eder ama merhamet kaldı mı bu dünyada?
iyi bir fikirde kaldırır ama fikirlere artık kurşun işlediği gerçeği sikimin komple yok olmasına sebep olabilir.
yaşamak,yaşamak tek başına kaldırmıyor artık. desteğe ihtiyacım olabiliyor 'yaşam' tarafından.
yaz geldi zor kalkar şimdi, kışın soğuk günlerinde eve girer girmez o mutlulukla kalkardı.
kahkaha kaldırır, bazen ağlamakta...
yüksek sesle gülüyorsam kalkacağını hissettiğimdendir, yok eğer susuyorsam artık kalkacağına inancım kalmadığındandır...