14 Haziran 2022 Salı

erekte olmak / ya ya da sikimi ne kaldırır


 günaydın abla,

günaydın abi,

kalktım.

sabahtan değil!

sabah sikimi kaldırır ama sonra indirir,

gece kaldırır, sabaha öyle uyanırım o yüzden geceyi severim,

gece sikime amadedir.


bir keresinde jazz dinlerkende kalkmıştı, güzel bir tınıydı ilk defa dinlemiştim.

kadınlar ile hayal bile kurmuştum.

ama sonra adorno okumak gibi bir gaflette bulundum.

jazz nasıl uyuttuysa o dönem insanları benimkini de uyuttu.


frankfurt okulunu marxtan önce okudum, küçüktük daha hemde.

marx hep kaldırdı sikimi, hele o yoksulların kazanacağı hissiyatını o kutsal harfler ile okumak...

sonsuza kadar erekte gezeceğim bile sandım.


öyle olmadı büyüdüm. 

sınırsız erektem, ütopyamı distopyaya çeviren zenginler yüzünden bitti.

fakirin karnı doyunca bile siki kalkmıyor artık.


sokaklar özellikle yabancı sokaklar kaldırır,

sadece sikimi değil eğer hava biraz esiyorsa göğüs uçlarım bile dikleşir.

taa ki bolu'dan izmit'e bile otobüs biletinin 130 lira olduğunu öğreninceye kadar böyle gitti.

otostop çekebilirim, ucuz ulaşım için ama orada kalkarsa sikim dayak yiyebilirim.


denizlerde kaldırır. hele güzel bir yer bulup oturursam, takarsam kulaklığımı fonda birde bu aralar müptela olduğum ralph castelli çalarsa...

bülent ortaçgil indirir "deniz kokusu getiriyorum sana" dediği şarkısındaki deniz kokusunu özlerim çünkü.

yağmurda kaldırır ama görmeyeyim sokakta ıslanan bir kedi, iner yine 

güzel bir çiçeğe dokunmak, kokusunu ciğerlerimin sonunda hissetmek beni boşaltabilir bile ama gel gör ki artık o kadar yeşil değil türkiye.


bir fakirin karnının doyması beni mest eder ama merhamet kaldı mı bu dünyada?

iyi bir fikirde kaldırır ama fikirlere artık kurşun işlediği gerçeği sikimin komple yok olmasına sebep olabilir.

yaşamak,yaşamak tek başına kaldırmıyor artık. desteğe ihtiyacım olabiliyor 'yaşam' tarafından.

yaz geldi zor kalkar şimdi, kışın soğuk günlerinde eve girer girmez o mutlulukla kalkardı.

kahkaha kaldırır, bazen ağlamakta...

yüksek sesle gülüyorsam kalkacağını hissettiğimdendir, yok eğer susuyorsam artık kalkacağına inancım kalmadığındandır...


6 Haziran 2022 Pazartesi

tırnak aralarımdan akan kanlar


 önümdeki kağıtlara kan bulaşsın istiyorum, çocukken tırnaklarım ile kazıdığım kumların tırnaklarımın arasına kaçması ve kanaması gibi yazarken de kan aksın istiyorum.

zaten kelimelerin kumdan da pek farkı yok.

yazarken acısın parmaklarım, her kelime bir damla kan olsun.

bembeyaz yalanlar, kıpkırmızı gerçeklik olsun istiyorum.

tecavüze uğrayan bir kadının kendini savunmaya çalışıp zorlarken akıttığı kanı görmek istiyorum sayfalarımda.

bir erkek çocuğunun, arkadaşına "ben 4.kattan atlıyorum sen atlayabilir misin" dedikten sonra atlayıp kafasını yardıktan sonra o akan kanın kelimelerimin üzerinde olmasını arzuluyorum.

hiçbir şey anlamadan savaşan askerin bacağında kalan mermi çıkartılırken o metal tepsiye konulması esnasında damlayan kanın boşa gitmesini istemiyorum, bana verin!

GERÇEKLİK

KAN

GRUBU FARK ETMEZ

 gülü sevmeyip dikenine katlanmayı katlanmak olarak görmeyen çiçek işçilerinin baş parmağından akan kanı mürekkebi biten kalemime doldurmak şehveti ile yanıyorum, uyuşturucu kullanılmadan diş çekilen dönemlerdeki kanı istiyorum şelale gibi aksın.

ne kadar kandan tiksinen insan varsa okusun, tatsın istiyorum bu gerçeği. alsın o kokuyu, demir ile toprak ile karıştırsın.

mümkünse kırmızı olsun sayfalar artık, tiksindim beyaz romantikliğinden ve romantikçe yalan yazan herkesten.

Jane Austin'den tiksindim, De Sade lazım bana; biraz kanı lazım, biraz spermi, biraz da ateşi..

Siyah yapraklar istiyorum,

Gece gibi, suçun işlenmeye en müsait olduğu zamanlar gibi.

Ve siyah tükenmez ile yazmak istiyorum, siyah yapraklara.

okuyanların 'ruh hastası' demesi için.

petrolün en siyah tonunu istiyorum, ya da bir emir üzerine bebek bile öldürebilen uzaktan kumandalı emir erlerinin kalbinden daha siyah bir şeyler...

Filistinli suçsuz bebeğin kanı, bebek öldüren askerlerin karanlık kalbi...

ikisi de bu dünyada, benim sayfalarımda buluşmalı.

beyaz yalan, onun kirletilmesi lazım.

leke lazım.

mümkünse çıkmayacak lekeler, kirlenmenin güzel olmadığını iddia edelim ama kirlenelim.

en güzel 2 leke kan ve mürekkep...

birini övünç kaynağı kabul ederler, diğerine iki yüzlü yaklaşırlar:

'mürekkep yalamış' , 'eli mürekkepli' 

'eli kanlı' , 'elini kesmişsin' , 'her yer kan oldu' , 'kan içinde kaldı' , 'kansız'

'kan kaybı' derler, muhtaç olunca

'kızlığı bozukmuş, kan akmadı' derler yoz günler akıllarına geldikçe

'kanlımı öldürdüm' diye sevinirler, son damlaya kadar izler ve içerler

'kurbanın kanını alnına sür' derler, bir cinayet sonrası emrin kaynağını tespit için.

ben ikisi de olsun istiyorum gerçekliğimde, bu uğurda çabalıyorum.

ne austin'e yer var sayfalarımda ne de king'e!

gerçek 'aşk ve gurur'u' kan ile göstermek, palyaço yerine mürekkep ile korkutmak istiyorum.