26 Haziran 2020 Cuma

Ay'da Yürüdü

Yürüdü,
Yürüdü,
Yürüdü,

Sağına,soluna bakma ihtiyacı duymadan aya bakarak yürüdü...

Zaten sağına veya soluna bakmasına gerekte yoktu içine bakması yeterliydi.

Çevresinden gelebilecek olan tehlikelerden korkar bir yanı da yoktu,yani en azından öyle gözüküyordu.

Kulağında Mavi Sakal'dan 'İki Yol' çalıyordu.

Fakat o iki yoldan birini tercih etmeden orta yoldan yürümeye devam etti.

Hepte böyle yapmıştı,Aristo'nun 'Orta Yol'u, İslam'ın 'Orta Ümmet'i onun için aslolan yoldu.

Diğer insanlardan öte onun hayatını Tolstoy gibi yazarlar onun gibi söyleyen şarkıcılar oluşturuyordu.

Ha bir de Kehf'te ki gençler.

'O kadar yıl mağarada nasıl kalabilmişler? Nasıl soyutlamışlar kendilerini? Keşke bende soyutlayabilsem manevi aleme kendimi'

Böyle birinin dalgın bir şekilde yürümesi ve kendi içine bakması da çok normaldi.

Ay'ın ne kadar güzel ve parlak olduğunu farketti,bunu düşünürken yan taraftan gelen denizin kokusu ile mest oldu.

Uzun bir süredir denizin kokusunu alamıyordu,yosunlara bile hasret kalmış gibiydi.

İlerlerken bir çiftin tartışmasını duydu kadın adama hayatı hakkında birşeyler anlatıyordu adam da kadına bunların herkesin problemi olduğunu ve artık kafasını şişirmemesini istediğini söylüyordu.

Sessizce yanlarından gülüp geçti ve içinden 'Ah' dedi 'Şu geleceksel problemler.'

Kendisini kadının yerine koyunca adamın dediği gibi gercekten kendisinin de bu dertlere sahip olduğunu farketti.

Fakat kadından farklı olarak kendi derdinin diğer insanlardan daha ayrı olduğunu düşünüyordu.

Birşeyler yazmak ve anlatmak istiyordu,hayatını buna vermek insanların hatalarını anlatmak...
'İnsanlar hatalarını gerçekten hata olarak görüyormuydu ki?'

Bu sırada kulağındaki şarkı değisti 'Eğitilmis köpekler,doymak bilmez maymunlar' sözlerinde tebessüm etti.

Yürürken düşünmeyi seviyordu.

Bugün ise artık maddi dünyayı düşünmenin vakti geldiğini seziyordu kendince.

Para mı istiyordu? Ün mü istiyordu? Yoksa sadece yazmak mı? Ya da hiç yaşamamış gibi şimdi kendini denize atmak mı?

Parayı kazanmanın bir yandan kolay olduğunu düşünse de bir yandan da bunun için şaklabanlık yapması gerektiğini biliyordu ve oralarda hiç tarağı yoktu.

Zengin olmak istemiyorum demişti geçen gün bir arkadaşına ama şimdi düşünüyor da zengin olamayacağını sistem ona öğretti de mi zengin olmak istemiyor (öyle davranıyor) ya da gerçekten öyle mi istiyordu.

Bu düşünce bile azap veriyordu.

İnsanların geleceksel şeyleri dert etmesi hep ona komik gelirken şimdi bunları düşünmek üzere bir banka oturdu.

İş,güç,evlenmek,aile bunlar ona çok yavan geliyordu.

İnsanların yalanları,sözlerinden caymaları,iki yüzlülükleri,işlediği cinayetler,savaşlar,ölen çocuklar,açlık hepsi kendi içinde çığ gibi büyürken bir yandan normal hayatını nasıl yürütebilirdi?

İş bulmak,evlenmek nasıl mümkün olabilirdi?

Birde topluma uyamayıp yok olması,kendini denize atma düşüncesi onu daha çok ürkütüyordu.

Ezilenlerin bir gün ezen olmasına şahit olması onun var olan inançlarını bile sarsmıştı...

Zihnini kullandırtmayan onun bir 'Özel mülk' olduğunu anlamayan insan sayısı da çevresinde epey azaldığından artık bu durum ve düşünceler ona daha da çok acı veriyordu.

Gerçeğin 'Allah' ve 'Sevgi' olduğunu bilmesi onu rahatlatan tek şeylerdi.

Bunları düşünürken yanına bir köpek geldi 'Bir şeyim yok' dedi köpeğe 'Düşüncelerimden başka'
Onları da ona veremezdi...

15 dakika sonra bir çocuk geldi yanına 'Abi paran var mı?' diye sordu ve çocuğa 1 lira verip yürümeye devam etti.

O çocuğun yıllar sonra ne hale geleceğini de icine sindirmişti.

Demin tartışırken gördüğü çifti tekrar gördü bu sefer ellerinde birşeylere bakıp gülüyorlardı,araları düzeldi galiba dedi.

'İşte dedi dertlerim gerçekten farklı'

Ay'a bakmak için kafasını kaldırdığında önünü kara bir bulut kapladığını farketti.

Ay'ın ışığını engelleyen bulutları,kendi hayatına benzetmişti.

Işığı var ama bulutlar parıldamasını engelliyordu.

Bu düşünceler ile durmadan yürüdü,yürüdü ve yürüdü...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder