"Kendin ol, şu anda yaptıklarının düşündüklerinin,istediklerinin hiç biri değilsin."
Bir süre önce okuduğum kitapta yer alan bu cümle beni olduğum yerden sıçrattı,kalp atışlarımı hızlandırdı hatta kitabı belli bir mesafeye fırlatmamı sağladı.
Fırlattığım yere gittiğimde açık olan cümle ise beni daha da çok korkuttu:
"Gittiği yolun kendisini nereye götüreceğini bilmeyen biri kadar yücelen başka hiç kimse yoktur."
Bu cümleler ilerleyen zamanlarda kafamda delice dolaşmaya başladı.
Kendi kendime sorular sormaya başladım;
"Neden birinin peşinden gitmeliyim,neden birilerine bağlı kalmalıyım?"
"Neden başkasının istediği hayatı yaşamalıyım,neden başkaları gibi yaşamalıyım?"
"Neden toplumun bana zorla dayattığı normlara uymak zorundayım?"
"Neden herkes benden bir şey olmamı bekliyor?"
Nedenler böyle kafamda uçuşuyordu.
Bir süre sonra bunları hayalimde canlandırmaya başladım.
Eğer ileride kendim için yaşayacaksam,toplumun normları dışına çıkacaksam yalnız kalmayı göze almam gerektiğini gördüm.
Fakat neden toplum kendi normlarına uymayan birini yalnızlaştırır ki?
İnsanlar para kazanmak istemeyebilir,sokakta yaşamak isteyebilir,tuhaf şeyler giymek veya tuhaf şeylere tapmak isteyebilir hatta tuhaf düşünebilir.
Neden bu insanları dışlar toplum?
Herkese bunları anlattığımda 'Niye olmasın ki bu anlattıkların?' dediğini fark ettim fakat hangi biri ciddi Allah bilir.
Muhtemelen böyle yaşamak isteyen birine örneğin çocuğu ne kadar aşık olursa olsun ileride kız vermeyecek insanların bunlara 'Niye olmasın' demesi bana komik geldi ya size?
Peki ya yukarıda kendime sorduğum 'Nedenleri' seçmek bencilce mi olur?
İnsan bir kere geldiği hayatta birine bağlı olarak yaşamak zorunda mıdır ki bencilse olsun?
Hiç sanmıyorum.
Nietszche'nin o acı ama haklı 'Bencil insan tipi' aklıma geldikçe daha da tuhaf duygulara bürünüyorum.
Kaybetmeye başladığımı düşünüyorum mesela o cümleler aklıma geldikçe.
Hayatı kaybediyorum,zamanımı kaybediyorum,insanları kaybediyorum,en önemlisi eğer varsa özgürlüğümü kaybediyorum.
İnsanları çok fazla düşünmekte bir hastalık türüymüş gibi geliyor artık bana.
Her an aklınızda bir insanın olması,bir grubun olması veya bir nesnenin olması ciddi bir hastalık.
Ve bende bu hastalıktan muzdaribim.
Kim bilir yazı bitince belki bu hastalıktan da kurtulurum.
Her an aklınızda olan o şeyden vazgeçebilir misiniz mesela?
Muhtemelen hiç kimse o aklında olan en değer verdiği şeyden vazgeçemez.
Dünyada kör bir irade var.
Her şey kuralına göre işlemek zorunda bitkiler suyunu verirsen büyür,dünya belirli zamanlarda döner,sen belli zamanlarda uyursun,yağmur gerektiğinde yağar,güneş doğudan doğar.
Hiç birinin iradesi yok.
Ne yazık ki sayın insan sanırım seninde iraden yok.
Daha doğar doğmaz başlıyor 'Özgür' olmama serüvenin.
Belli bir ülkede belli bir anne baba ile doğuyorsun.
Ne kadar özgür olursan ol biyolojik kaderini değiştiremezsin.
Benim bu yazıyı yazmam için bile bazı biyolojik olayların gerçekleşmesi gerekir.
Yine Nietszche der ki 'Özgür olduğunu mu zannediyorsun? Sana hakim olan düşünceni duymak isterim.'
Özgür olduğun düşüncesi bile sana diğer insanların verdiği kavramlardan oluşturduğun bir haldir.
Mark Twain'in 'İnsan Nedir?' kitabında söylediği gibi aslında 'Toplumun oluşturduğu birer makinedir insan.'
Toplum sana ne veriyorsa onu alıyorsun ve kendini oluşturuyorsun.
Hiç çekip gitmeyi denedin mi? Topluma göre normal olmayan bir şeyi denedin mi?
Belki dışlanmana sebep olmayacak bir kaç şey denemişsindir.
Ama o toplum iradesini değiştirememişsindir.
Bir çok şey hayal eder ama bunların hiç birine cürret bile edemez aciz insan.
Sürekli kalabalıklara meyleder.
'Çoğunluk doğru diyorsa o doğrudur.' düşüncesi insanın her tarafını sarmıştır.
Bunu sosyal medya örneğinde bile görebiliriz.
'Bende onun gibi olmalıyım'dırlar dolaşır durur insanın zihninde.
İnsan toplumu reddedebilse bile biyolojisinin,duygularının veyahutta inançlarının altında ezilir iradesi.
Ali Şeriati 'İnsanın Dört Zindan'ın da insanın irade zindanlarını çok güzel anlatır.
Kendini özgür hissedip öyle davranan insanlar ise sorumluluklarını düşünmezler.
Her insan yaptığının iyi bir şey olduğunu ve diğer insanlarında öyle yapması gerektiğini düşünür.
Ve yine bir irade sıkıştırması yaşar.
Örneğin IŞİD'e katılan insanlar yaptığı katliamların doğru olduğunu düşünür ve sonucunda diğer insanlara da bu düşünceyi dayatmaya çalışır.
Oyuncular ise daha da kötü durumdadır bu yüzden bir çoğu bunalım geçirir,tükenir.
Zira zaten koca bir oyun alanı olan dünyada ekstra bir oyunculuk görevi görürler.
İnsanın bu durumdan kurtulması pek mümkün gözükmemektedir.
Bu yüzden genç ruhlar başta olmak üzere sürekli azap çekerler.
Toplum için veya bir insanı gelecekte memnun etmek için yaşadıkça insanlar, sürekli bu azap içinde kavrulup duracaklardır.
Bundan kurtuluşun belki bir kaç yolu vardır.
Bana göre bu azabı hafifletmenin yegane yolu ise ölüm gerçeğini kavrayıp maddi kaygılardan arınabilmek,kaybetmekten korkmamak ve gerçek benliği keşfedilmek...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder