21 Şubat 2020 Cuma

2019 Yılında Okuduğum Kitaplar

Eveeeetttt bu yazı ile beraber 40. yazımızı da yazmış olduk.

Bu 40.yazımıza kadar kah tehdit edildik kah güldük kah korktuk ama bu yazıyı yazabildiğime göre henüz ölmedik.

2017'den beri burada aktif olarak sizin ile din,felsefe konulu şeyler ve kendi günlük atraksiyonlarımı paylaşıyorum.

Ama keşke 2017'den beri okuduklarımı sizinle paylaşsaydım ne yazık ki bu düşünce aklıma daha yeni geldi.

Aslında bu okuduğum kitapları sizinle paylaşmamın 2 sebebi var;

1-Sizin faydalanmanız 2-Benim neyi okuduğumu unutmamam.

Daha önce size şöyle bir tavsiye listesi hazırlamıştım;

http://muhafazakarolmayanblog.blogspot.com/2017/07/dinfelsefetarih-kitap-onerileri.html

Fakat bu listenin de güncellenmesi gerekebilir çünkü beni daha sonraları etkileyen (Tezer Özlü,Rus Edebiyatı,Zweig gibi genel olarak romanları yazmadığımı farkettim)

Zira 2 yıllık süreçte daha iyilerini okudum.

Belki kısa bir süre sonra bir tavsiye listesi güncellemesi de yapabilirim.

2019'da hedefim 150 kitap okumak iken maalesef bazı aylarda üşenmişlik,derslerin getirdiği yoğunluk vs derken bu hedefimi tutturamadım.

Ama bu yıl umarım hedefimi gerçekleştiririm.

Okuduğum kitapları ay ay ayırdım,bazılarına üşenmeyip yorum yaptım bazılarına yapmadım.

Sormak isterseniz yorum atabilir veya yukarıda mail adresinden de ulaşabilirsiniz :)

Bol okumalı yıllar...

OCAK
------------


1-Kinyas ve Kayra (Hakan Günday)

-Hakan Günday'ın okuduğum ilk kitabıydı. Kitap güzel ve başarılı da olsa içindeki fazla aforizmalar bir süre sonra 'öğğhh' dedirtebiliyor.

2-Yeraltından Notlar (Dostoyevski)

Zeki Demirkubuz'un çektiği 'Yeraltı' filmini de kitabı okuduktan sonra izlemenizi tavsiye ederim.

Kitap şu an okuduğum en iyi kitaplar arasında 3.sırada yer almakta :) (Diğerleri ise Hayatın Anlamı-Schopenhauer ve İtiraflarım-Tolstoy)

3-Amok Koşucusu (Zweig) 

4-Ay Işığı Sokağı (Zweig)

Zweig'ın öykülerinin bir çoğunun sonunun intihara ve ölüme bağlanması beni mest ediyor. Ayrıca okurken film gibi kafanızda çok hoş şekilde betimleyebiliyorsunuz.

5-Bilinç ve Eşekleştirme (Ali Şeriati)

'İnsanın Dört Zindanı' kitabını okuduktan sonra okunursa kafanıza dank dank diye vuracak muhteşem bir Ali Şeriati kitabı.

6-Babaya Mektup (Franz Kaflka)

7-Kör Baykuş (Sadık Hidayet) 

8-Martı (Richard Bach)

9-Orhan Veli Tüm Şiirleri 

10-Genç Werther’in Acıları (Goethe)

11-Defterimden Portreler (İlber Ortaylı)

12-Özgürce Yaşamak (Çizgi Roman) 

Nietszche'nin fikirlerinin ve hayatının anlatıldığı hoş ve anlaşılır güzel bir çizgi roman.

13-Sovyet Anayasası



ŞUBAT
-------------

1-Günlük (Cesare Pavese)

"Tüm gün aynanın karşısında yalnız hissetmemek için oturdum"

2-Bir Delinin Hatıra Defteri (Gogol)

3-Sosyalizmin Alfabesi 

4-Mülkiyet Nedir (Proudhon)

5-Akıl Zayıflığı (Schopenhauer)

6-Ahlak,Hukuk ve Siyaset Üzerine (Schopenhauer)

MART
---------

1-İslam Deklarasyonu (Aliya İzzetbegovic)

2-Katoliklerde Evlilik ve Aile 

3-Katoliklerde İtiraf 

2.sırada ki bu kitabı İstanbul Beyoğlu'n da bir kiliseden satın almıştım.

O yüzden internette bulup bulamayacağınızı maalesef bilmiyorum :) Fakat mezhebi öğrenmek ve olaylara geleneksel yaklaşım dışında bakmak için güzel kitaplar.

4-Beyaz Zambaklar Ülkesinde (Grigory Petrov)

5-Baştan Çıkarıcının Günlüğü /(Kierkagaard)

6-Simularklar ve Simulasyon (Baudrillard)
NİSAN
----------

1-Mutluluğun Kazanılması (Farabi)

2-Ölümcül Kimlik  (Aamin Maalouf)

3-Hristiyanlara 19 Soru (Edip Yüksel)

4-Beynin Sırları (Sinan Canan)

5-Kaybedenler Kulubü 2 Senaryo

6-Kaybedenler Kulubü Filmin Öyküsü 

MAYIS
------------


1-Delaletten Çıkış (İmam-ı Gazali)

Gazali'nin yaşadığı dönemi,düşüncelerinin arka planını ve nelere karşı olduğunu anlayabilmek için güzel bir kitap.

2-Eski Bahçe (Tezer Özlü) 

3-Sosyalizm ve Din (V.İ.Lenin)

 4-Güneş Ülke (Tommaso Campanella)

5-İslami Feminizmler (Zahra Ali)

HAZİRAN
--------------

1-Kabil (Jose Saramago)

Bir insan düşünün ilk dinlerden bu yana 'Katil' olarak adlandırılıyor. Saramago bu bakış açısına yeni bir şeyler eklemiş ve çokta güzel olmuş :) 

2-Din Sosyolojisi El Kitabı (Grafiker Yayınları)

3-Din Sosyolojisinin 100’ü (OTTO Yayıncılık)

4-Takıntılarla Başa Çıkma Sanat (Christine Purdon)


5-Modaloji (Yuniwa Kawamura)

Modanın insanları nasıl etkilediği,modayı kimin belirlediği ve modanın tarihini anlatan güzel bir çalışma.

6-Diriliş Neslinin Amentüsü (Sezai Karakoç)

7-Derde Deva Randevu  (Murat Menteş)

Geçmişe ışınlanıp filozoflar ile yazarlar ile röportaj yapıp günümüze getiren bir süper kahraman :)

Üstelik ikincisi de geldi!

8-Kır Sosyolojisi (Ertan Özensel)

9-Ah Muhsin Ünlü (Onur Ünlü)

10-Garanti Karantina (Murat Menteş)

TEMMUZ
-------------

1-Sosyal Medyanın Kara Kitabı (Emre Dirağ)

2-Kent,Sınıf,İktidar (Manuel Castells)

3-Badeci Şeyhin Sır Odası (Timur Soykan)

Bir şeyh var geleni geçeni çok seviyor...

4-İran:Bir Devrimi -Sahnelemek  (Hamid Dabashi)

Özellikle görseller açısından çok önemli bir kaynak.

5-Irk Kavramını Kim İcat Etti? (Robert Bernasconi)

6-Ortadoğu’da Kölelik ve Irk Kavramı (Bernard Lewis)

7-Aydınlanma (Say Yayınları)

8-İnsanın Anlam Arayışı (Frankl)

9-Kapitalizm (Say Yayınları)

AĞUSTOS
--------------


1-Felsefe  (Say Yayınları)

2-Sanayi Çağı (Say Yayınları)

Sıcaktan olsa gerek 2 kitap ne? :(

EYLÜL
-----------

1-Ensestin Kökeni (Durkheim)

 2-Gölgesizler (Hasan Ali Toptaş) 

3-Yeni Dünya (Sebahattin Ali) 

4-Zen ve Motosiklet Bakımı (Robert M. Pirsig)

 5-Toplumsal Cinsiyet Yanılsaması (Cordelia Fine)

EKİM
----------

Evet Ekim'de okullara lanet ettiğimden sadece Şehvetiye Tarikatını okumuşum...

KASIM
-----------

1-Derde Deva Randevu 2 (Murat Menteş)

2-Halim ile Selim (Sevan Nişanyan)

Din felsefesi temalı bir kitap. Bir Müslüman ve Ateistin tartışmalarından yola çıkılıp yazılmış fakat yazarın 'Ateist' kimliği ile ön plana çıkmasından dolayı biraz taraflı yazılmış.

ARALIK
------------

1-Delila (Hasan Cemal)

Genç bir sanatçı fakat aynı zamanda PKK için savaşan bir kadının günlüğünden oluşan anlatı.

2-Menzil (Saygı Öztürk)

3-Aptalı Tanımak (Celal Şengör)

4-Cinsiyet ve Millet (Nira Yuval Davis)


diye bitirerek bu yıl daha fazla kitap okuyup Filozof Atakan'ı geçme ümidi ile... (!)


7 Şubat 2020 Cuma

Peki Bu İnsanların Hikayelerini Kim Anlatacak?

Emine Akçay.

26 yaşındaydı.

Bir genç kadın olarak güzel umutlar ile bir adamla evlendi. 2 tane çocuğu oldu.

Soğuk bir kış gününe uyandı.

Çocuklarını sevdi, başlarını okşadı mutfağa gitti ve çocuklarına belki güzel bir kahvaltı hazırladıktan sonra onlar ile oynadı.

Ama mevsim kış olduğu için hava oldukça soğuktu.

Sobayı yakmak için kalktı fakat odun olmadığını farketti.

Elinde avucunda bir miktar para ile oduncuya gitti.

Odun istedi fakat oduncu o paraya odun alınamayacağını söyledi,ısrar ile bir miktar odun aldı ve evine döndü.

Ama o odunlar da ne kadar uğraşsa yanına başka bir şeylerde atsa yanmadı.

Çocuklarını battaniyeye sardı ve kendisi başka bir odaya geçti.

Oğlu İsa'yı yanına çağırdı ve eline bir fön makinesi vererek 'Oğlum bunu al kardeşin ile ısının biraz' dedi.

Daha sonra genç yüreği buna daha fazla dayanamayıp tavana bir ip asarak intihar etti.




İbrahim...

03.01.2020

Dünya yaklaşık 4,5 milyar yaşında.

Milattan beri 2020 yıl geçmiş.

Gece olmuştu. İbrahim arkadaşları ile konuştuktan sonra 'Allaha ısmarladık' deyip kalktı gitti.

Sakladığı yerden battaniyesini aldı.

Her gece uyuduğu dükkanın önünde durdu,kendine baktı.

Saçı,sakalı birbirine karışmıştı ama yiyecek yemeği zor bulduğu için bir de onları kestirmek için para ayıramazdı.

Tabutta Rövaşata'da ki 'Mahsun' gibi bir karaktere benzetiyorum ben İbrahim'i.

Hatta belki ondan daha masum.

İbrahim uyudu çok güzel rüyalar gördü.

Bir ara battaniyesi açıldı,üstünü örttü.

Sabah oldu olmasına ama İbrahim o soğuktan donmuş ve bir daha hiç uyanamamıştı.



Ünzile Türkmen...

Dans,Eğlence ve Gezmek onun genlerinin ortak noktasıydı.

Kapalı bir hayat ve üzülmek ona göre değildi.

Hayat ne verirse onu başının üstünde karşılıyordu.

Bir 'Çingene'nin ortak özellikleri bunlardır.

Sırf bu yüzden belki ne iş bulabildiler ne de barınacak bir yer.

Bu isimsiz insanları öldükten sonra tanıyoruz zaten.

Öldü ve bir milletvekili öyle geldi.

Ünzile'de çadırda donarak öldü...




Ayaz Bebek...

Gözlerini açtı bu acılar ile dolu dünyaya.

Daha annesi ona neler öğretecekti.

Annesi ile beraber büyüyeceklerdi çünkü annesi de daha 21 yaşındaydı.

Babası askere giderken belki gözü arkada kalmadan 'Çocuğuma devlet bakar' düşüncesi ile gitti.

Dün gece annesi Ayaz'ı öpüp,koklayıp uyumuştu.

Ayaz'da aynı şekilde huzurla annesine verdiği gülücükle uyumuştu.

Ev naylon kaplı,camları kırık bir ev olduğu için soğuk giriyordu.

150 lira kira veriyorlar,odunu bulurlarsa yakıyorlardı.

Kağıt topladıkları için sobayı bunlar ile geçici olarak tutuşturuyorlardı belki de.

Annesi sabah olunca bebeğini emzirmek için kalktı,yanına gitti.

Ama Ayaz bebek bir daha süt emmedi.

Evin kötü durumundan dolayı Zatürre olup öldü daha 40 günlüktü.

Geriye annesinin çaresiz bakışları kaldı.



A.Y...

Daha adını soyadını bile öğrenememişken bu hayat bizden birisini daha götürdü gitti.

Çocuklarına çikolata almak için girdiği markette parası olmadığını farketti belki.

Belki sabah kalktığında işe gitmek için hazırlandı ama bir işi olmadığını hatırladı.

Son çare oradan oraya koştu iş için.

Bir görüşme daha,bir görüşme daha.

Sonunda dayanamadı 'Çocuklarım aç' dedi ve kendini bugün valiliğin önünde yaktı...

Geriye bu fotoğraf kaldı



Cemal Can...

20.09.2002

Yaşandı unutuldu.

Her baba gibi 'Oğlum büyüyünce büyük adam olacak' umuduyla çocuğunu bir sabah okula yazdırdı.

Okula getirdi,sırasına oturttu ona ne yapacağını tembihledi.

Oğlunun önlüğünün küçük geldiğini farkettiyse de ona 'Biraz daha idare et yavrum' dedi.

Ama daha sonra gelen kitaplar için para isteği,araç gereği derken babanın gözüne uyku girmemeye başladı.

O ilk anda ki okul sevincinden geriye bir şey kalmamıştı.

Oğlunun adını 'Ömür' koymuştu.

Bir apartmanda kapıcılık yapıyordu kıt kanaat anca geçiniyordu.

Toplumun ona dayattığı 'Güçlü Baba evini geçindirir,çocuğunu açıkta bırakmaz' baskısı yüzünden uyuyamadı.

Geriye "Ölümümden kimse sorumlu değildir. Çocuğuma kitap ve okul önlüğü alamadım. Ona iyi bakın" yazdı ve ömrünü Ömür'e adadı.

Çocuğu babasının arkasından 'Babam için büyük adam olacağım ve kitap alamayan çocuklara kitap alacağım dedi"





İnanın bana şu son 4 yıldır bire bir şahit olduğum fakat medyaya yansımayan bir çok yoksulluk hikayesi var.

Düzenli olarak yardımlar yapılan bir toplulukta gönüllü çalışıyorum ve o medyaya yansımayan hikayeler daha can alıcı.

Kocasının ölümü ile kendisine gelemeyen,konuşamayan kadın.

Irak'tan Türkiye'ye günlerce yürüyerek gelen yolda çocukları ölen insanlar.

Beslenme yetersizliğinden hasta olan,ölmek üzere olan çocuklar.

Tuvaletten daha küçük yerlerde idare etmeye çalışan üstüne engelli olan genç.

Bunların hepsini gözümle gördüm,acılarını hissettim.

Bize hep 'Başarılı' insanların hikayesi anlatılır,televizyonlarda onu izleriz 'TED X' gibi sözde gelişim hikayelerinde düzenbazlıklar ve realiteden uzak gerçekler izleriz.

"Bir tarafta açlık ve yoksulluk bir tarafta şatafat varsa burada bir sorun var demektir."

Burada uzun uzadıya anlatamayacağım fakat belli süredir topladığım ve severek takip ettiğim 'Hafıza Kaydı' ekibinin de oluşturduğu yoksulluktan ölen intihar eden insanların haberlerinin bir kısmını aşağıya tarihe bir ibret vesikası olarak bırakıyorum;



--------------------------------------------------------------------------------------------------------------


-Mersin’de minibüs şoförlüğü yapan 35 yaşındaki Hüseyin Kabadayı, 9 Şubat 2015’te evinde bulunan av tüfeğiyle intihar etti. Çevresine 20 bin TL borcu olan Hüseyin Kabadayı, bu miktarı ödemek için yaptığı kredi başvurusunun reddedilmesi üzerine bunalıma girdi. Ölmeden önce yazdığı notta sevdikleri için hiçbir şey yapamadığından bahsediyor ve onlardan özür diliyordu.


-2,5 aylık Kübra, 17 Ocak 2011’de Samsun’un Tekkeköy ilçesinde beslenme yetersizliğinden ötürü hayatını kaybetti. Kübra’nın babası Murat Bakırcı 2008’de üzerine vinç düştüğü için sakat kalmış ve sakatlığından ötürü çalışamaz hale gelmişti. Kübra’nın annesi Necla Bakırcı ise Kübra’dan önce 5,5 yaşındaki kızı Kumru’yu da kaybettiğini ve dilenerek geçindiklerini söyledi. Necla, temel besinlerden yoksun kaldıklarını, vücudunun Kübra’yı besleyecek sütü dahi üretemediğinden bahsetti. Kübra açlıktan ölmüştü, durum Necla’nın anlatımıyla şöyle özetleniyordu: “Bebeğim açlıktan, parasızlıktan öldü. 2 çocuğum daha var. Onlar da aç. Ekmek almaya paramız yok. … Mecburum dilenmesem tencerem kaynamıyor. Çocuklarım ne yiyecek? Dilenerek aldığım parayla tencere mi kaynatayım, çocuklarıma bez mi alayım, ölen kızıma mama mı alayım? … Sütüm yok. Çayla insanın sütü olur mu? İki günden beri tenceremde yemek yok. Komşularım bir tabak yemek getirecek de çocuklarım yiyecek.”


-40 yaşındaki Hacı Oruç, Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde seyyar satıcılık yaparak geçimini sağlıyordu. Eşi Edibe Oruç ve kendisinin 4 tane çocukları vardı. Eşinin aktardığına göre, 15 Ağustos 2010’tarihinde iftar vaktinde eve geldiğinde yemekte ne olduğunu sordu. Edibe Oruç’un evde yemek yapabilecek bir şey olmadığını söylemesi üzerine başka bir odada kendini asarak intihar etti.

-Suriye’deki savaştan kaçan ve Ankara’nın Dikmen vadisinde bir naylon çadırda hayatlarını sürdürmeye çalışan Sonay Said ve Hasan Said’in henüz 36 günlük kızları Ebru, 28 Ocak 2016’da -20 derece soğuk olan havada donarak öldü. Suriye’den geldikten sonra kağıt toplayıcılığı yaparak hayatını sürdürmeye çalışan aile, kağıt toplama işine getirilen düzenlemeyle bu işlerinden de oldular. Dolayısıyla, soğuk hava koşullarında yakacaklarını temin edemeden yaşamak onlar için daha da zor hale geldi.


-48 yaşındaki Emine S., 18 yaşındaki oğlu Soner Semih S. ile 16 yaşındaki kızı Özlem S.’yi dershaneye yazdırdı; ancak şoförlük yapan kocasıyla birlikte dersaneye olan 5 bin TL borcunu ödeyemedi. Dershane yönetiminin senetlerde imzası olan Emine S.’yi mahkemeye vermesi üzerine tutuklandı. Annesinin kendisi yüzünden cezaevine girdiğini düşünen ve bu yüzden bunalıma giren Soner Semih S., 2 Nisan 2010’da Fethiye’deki evinde, tıpkı Ashleigh Bowes gibi, bu duruma daha fazla dayanamayacağını yazdığı bir not bıraktıktan sonra kendisini balkondaki demir çardağa bağladığı iple intihar etti


-6 çocuklu Çelik ailesi, Aksaray’da çöpten hurda toplayarak geçimlerini sağlıyorlardı, öğünlerini ise çoğunlukla çöpten buldukları yiyeceklerden hazırlıyorlardı. 20 Kasım 2006’da 14 yaşındaki Aşire Çelik ve kardeşi Kadir Çelik, çöpte açılmamış bir paket salam buldular. Ertesi sabah kahvaltıda bu salamdan yiyen 52 yaşındaki baba Elvan Çelik, 48 yaşındaki anne Raziye Çelik, 25 yaşındaki Makbule Çelik, 20 yaşındaki Serpil Çelik ve evde bulunan torunlar 2 yaşındaki Raziye ve 6 aylık Muhammed ile birlikte hastanelik oldular. Elvan Çelik hayatını kaybetti. 14 yaşındaki Aşire Çelik’in anlatımına göre olay şöyleydi: “Babam hasta olduğundan işe çıkmıyordu. Evde diğer herkes, el arabalarıyla çöplerden hurda toplarız. Kadeşim Kadir'le eve gelirken, Fatih Mahallesi'nde bir alışveriş merkezinin karşısındaki çöpte paketi açılmamış salam bulduk. Salamı aldık. Sabahları kahvaltıyı ben hazırlarım. Yine ben hazırladım. Salamı da sofraya koydum. Ben sofraya biraz geç oturdum. Ben gelene kadar salamı bitirmişler. 'Neden bana bırakmadınız' diye uzun süre ağladım. Kahvaltıdan bir süre sonra babamın midesi bulandı. Kustu. Zaman zaman çöpten çıkan yiyecekleri yerdik. Hiç böyle olmamıştı.”


-35 yaşındaki Ender Ertekin, 2 Mart 2007 tarihinde Eskişehir’deki bir köfteci dükkanından parası olmadığını söyleyerek köfte-ekmek istedi. Para almadan isteğini yerine getiremeyeceğini söyleyen dükkan sahibini tehdit etti ve hazır bulunan köfte-ekmeklerden ikisini alarak uzaklaştı. Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından gasp suçundan 5 yıl cezaya çarptırıldı.