3 Temmuz 2017 Pazartesi

Kuran'da Ekonomi Kavramı

Arkadaşlar tekrardan merhaba blogu bugün açmama rağmen güzel bi görüntüleme sayısına ulaştık diyebilirim :)

Bu yazım için bir kaç ay uğraşıp veri topladım ve ciddi bir şey ortaya çıktı diye düşünüyorum.

Baştan belirteyim,yanlarında bulunan rakamlar kaynak rakamlarıdır. İsteyenler yazının sonunda ilgili kaynaklara göz atabilir.

Yazım yanlışlarım varsa şimdiden hoş görün :)

İyi okumalar...

 Öz

Kuran’ı Kerim diğer ideolojiler gibi Ekonomi Kavramında’da fikir sunar.
Ülkemizde şuana kadar birkaç eser dışında elle tutulur bir şey yazılmamıştır.
Muhammed peygamberin Mekke döneminde bu kavram oturmamışsa bile, Medine’ye hicret ve Bedir savaşının yapılması ile uygulanmaya başlanmıştır.
Daha sonra İslam başlılığı için başlayan iktidar savaşları,dine Kuran’la çelişen bir çok hadisin sokulması,Allah’ın Kuran’da yasakladığı “Mezhep” kavramı yüzünden savaşların çıkması,”Kuranı Arapça okuyun daha sevaptır” anlayışının Fussilet 44’e rağmen günümüze gelmesi,çoğu insanın yabancı şarkıların Türkçe’sine bakıp Kuran’ı arapça okumaya devam etmesi,(ironiktir hadisler,mezhep kavramları ve tarikat şartları her yerde Türkçe okunur) Emevi dönemlerinin ardından binlerce hurafenin,Kuran’da bir kere bile olumlu anlamda geçmeyen Evliya,Cemaat,Allah Dostu,Keramet,Mucize kavramlarının dine girmesi,arap geleneklerinin din sayılması ile Kuran’ın taşıdığı bir çok mesajın yanı sıra Ekonomi Kavramı’da tahribata uğramış,günümüzde yeni yeni tartışılır duruma gelmiştir.
Türkiye’de ise din Kuran’da herhangi bir cezaları belirtilmemesine rağmen=namaz,oruç,hac algısı oluşmuştur. Abdestin 2 ayetle açıklandığı Kuran’da abdest hakkında 400 sayfa kitap yazılması gibi şeyler ile Araf 26’da “Erdemlilik elbisesi sizin için daha hayırlıdır” ayetine rağmen şekilciliğin öne çıktığı bu dönemde Allah’ın en çok vurguladığı “Akledin” kavramı köşeye itilmiş “Aklı kenara koymadan asla cennete gidemeyiz” diyen adamların anlattığı Kuran’da bir defa bile geçmeyen boş evliya hikayeleri,insanlığa herhangi bir yararı olmayan mucizeler dinlenmeye başlanmış,”Dirilere okuyun” denilen Yasin Suresi anlamı bilinmeden ağlaya ağlaya ölülere okunmaya başlanmıştır. Tevhid kavramı ise yukarıda saydığım sebeplerden dolayı itikadi bir kavrama dönüşmüştür. Bu kavramın unutulması bugün İslam ülkelerinin bu hale gelmesinin en büyük sebebi olmuştur.
Oysa Kuran yukarıda saydığımız şekilciliğe Maun Suresi ile (“Dini yalanlayanı gördün mü? Öksüzü hor görür, Yoksulu doyurmaya teşvik etmez,O namaz kılanların vay haline,Onların namazı boştur, gösteriş yapıyorlar,İhtiyaçların yerine ulaşmasını engelliyorlar”) karşı çıkmış,Maun’un verdiği mesaj da diğer çoğu şeyde olduğu gibi sadece Arapça anlamıyla ezberlenmiş, papağan edası ile tekrarlanmaktan başka bir şey yapılmamıştır.
Belki de peygamberimizin ahiretteki tek şikayeti olacak olan, Furkan 30’da geçen “Ümmetim Kuran’ı terk etti” sözünün temel sebebi budur.
Bu anlayışın yarattığı en büyük sorun sosyal-siyasal bir önerisi olmayan bir İslam yaratılmak istenmesidir.
Diğer ideolojilerden farklı olarak İslam ‘Zekat,Çalışanın Hakkının Verilmesi ve Faiz’ kavramları ile ayrılır.
Ali Şeriati gibi yazarlar kimseye sosyalizmi anlatmamıştır. İslam’ı anlatmıştır. Anlattığı İslam; ezilenlerin,horlananların yanında duran eşitlikçi bir İslam’dır.
Oysa çağımızın buhranlarından olan kapitalizm-komunizm gibi insanları ‘Ekonomik hayvan’ olarak kavramlardan çıkış yolu olarak en iyi alternatiftlerden biridir.
Bu makale ile İslam’ın bir ideoloji olduğunu anlayacak ve sizi umarım düşünmeye,sorgulamaya,gerçek dini görmeye teşvik edecektir.

Anahtar Kelimeler: Kuran’da Ekonomi, İslam Ekonomi’si
EKONOMİ NEDİR?
Bugün ekonomi kavramı dünyada bütün ülkeleri-insanları etkileyen, hakkında milyonlarca makale yazılan konulardan biridir. İslam’ın nasıl yönetim, hukuk, insan ilişkileri gibi konularda kuralları varsa ekonomi hakkında da Kuran’a dayalı bir model kurabilir.
Ekonomi kelimesi Yunanca “Oikonomia” kökünden gelmektedir. Oikonomia ev ve çiftlik idaresi anlamına geliyor olsada günümüzde ise bu kelimeye daha farklı anlamlar yüklenmiştir.[1]
Örneğin TDK'a göre; insanların yaşayabilmek adına üretme ve ürettiklerini bölüşme biçimlerinin ve bu eylemlerinden doğan ilişkilerin tümünü inceleyen bilim dalıdır.[2]
KURAN’I KERİM’DE EKONOMİK KAVRAMLAR
Her ne kadar İslam ekonomik prensipler sunsa da bu hâlâ ciddi bir çalışma konusu olarak ortaya konamamıştır.
Oysa yukarıda da bahsettiğim gibi İslam Hukuku kadar İslam Ekonomisi de önemli bir alandır ve maalesef ki yeni yeni önemi anlaşılıyor.
İslam’ın ekonomi için getirdiği kurallar, Kuran'dan çıkarılıp ortaya konunca İslam’ın ekonomik modeli teorik olarak ortaya çıkacaktır.
Kuran’ı Kerimde bazı temel ekonomik terimler açıklanmıştır; Ücret: "O kadınları, gücünüz oranında, oturduğunuz yerde oturtun. Ayrılmaya zorlamak için onları rahatsız etmeyin. Gebe iseler, yüklerini bırakıncaya kadar onların geçimlerini sağlayın. Sizin için emzirirlerse ücretlerini ödeyin. Aranızda güzel bir ilişki kurun. Güçlükle karşılaşırsanız, onu başka bir kadın emzirecektir." (Talak 6) [3]
Alışveriş:Tefecilikle para yiyenler, şeytanın çarptığı kimse gibi ayağa kalkarlar. Bu, onların, 'Tefecilik alışveriş gibidir,' demelerinden ötürüdür. Halbuki ALLAH alışverişi helal, tefeciliği ise haram kıldı. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de vazgeçerse, geçmişte kazandıklarını tutabilir; işi de ALLAH'a kalmıştır. Devam edenler ise cehennem halkıdır ve orada sürekli kalırlar. (Bakara 275), [4]
Faiz: İnananlar, faizi kat kat arttırılmış olarak yemeyin. Başarılı olmak için ALLAH'ı dinleyin. (Ali İmran 130),[5]
Zekat: Sana Allah yolunda ne vereceklerini sorarlar. De ki; «ihtiyaçlarınızdan artakalanını verin!» Allah size ayetlerini bu şekilde açıklıyor ki düşünesiniz. (Bakara 219), [6]
Ticaret: İnananlar! Belirli bir süre için birbirinize borç verdiğiniz zaman onu yazın. Sizden bir yazıcı onu adaletle yazsın. Yazıcı, ALLAH'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Borçlanan kişi de dikte ettirsin. Rabbi olan ALLAH'tan korksun, onda sahtekarlık yapmasın. Borçlanan kişi aklı ermez, veya çaresiz, ya da dikte etmekten aciz ise velisi adaletle yazdırmalı. Erkeklerinizden iki şahit te tanıklık etsin. İki erkek şahit bulamazsanız dilediğiniz şahitlerden bir erkek ve iki kadın seçiniz ki kadınlardan biri yanıldığında diğeri ona hatırlatsın. Şahitler, çağrıldıkları vakit çekinmesin. Az olsun, çok olsun, ödeme tarihi ile birlikte onu yazmaktan üşenmeyin. Bu, ALLAH katında daha adaletli, tanıklık açısından daha sağlam ve kuşkulanmamanız için daha uygundur. Yalnız, ticaret peşin olursa onu yazmamanızda bir sakınca yok. Alışveriş yaptığınızda tanıklarınız bulunsun. Yazana da tanığa da zarar verilmesin. Aksi halde kendinize kötülük edersiniz. ALLAH'ı dinleyin. ALLAH size öğretiyor. ALLAH herşeyi bilir. (Bakara 282),[7]
Ziraat Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar, üzüm bağları, ekinler, bir kökten ve çeşitli köklerden dallanmış hurma ağaçları vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. (Böyle iken) yemişlerinde onların bir kısmını bir kısmına üstün kılarız. İşte bunlarda akıllarını kullanan bir toplum için ibretler vardır. (Rad 4) [8]
Baktığımız da ekonominin temelini teşkil eden üretim, tüketim, mübadele , ve diğer konularda ekonomik sistemin temel prensipleri tespit edilmiş bulunmaktadır.
1-Kuran Bakara 29, Araf 10, Rad 13, Mülk 15 ayetlerinde vurguladığı gibi Yeryüzündeki tüm nimetler insanlar için eşit olarak yaratmıştır.
İslam’ın özel mülkiyete ne denli izin verdiğine, mülkün ne olduğU konusuna girmeden önce bu ayetlerin verdiği mesajları incelemeye başlayalım.
Allah az önce söylediğim (Bakara 29,Araf 10,Rad 13,Mülk 15) ayetlerde eşitliği vurgularken, İslam’ın özellikle bu döneminde Kuran’la birçok yönden çelişen, hadis ve mezheplere dayalı bir çok terör örgütü türemiş, cariye ve kölecilik ticareti had safhaya ulaşmış, mal yığma sevdası artmış, hatta “Malda yalan mülkde yalan” diyen Yunus Emre’nin fotoğrafı, dönemimizde banknotlara basılmıştır…
Oysa ihtiyaçtan fazla malın haram olduğu, helaka götürdüğü,altın ve gümüşü yığıp infak etmeyenlerin durumu Kuran'da belirtilmiştir. (Kalem 17-35,Maun,Hud 85,Tevbe 34)

1/40 diye bir şey tutturulmuş gidiyor; Kuran malda eşitliği savunurken, Ömer’i, Ali’yi vuranların, Ebuzer’in hayatını görmeyip çöle gömenlerin, Kerbela’yı gerçekleştiren, İmamı Azam’ı hapse atanların fıkhı ise tam tersini savunup, 1 milyar aç insana sadece 1/40'ı hak görüyor, bu meseleye hiçbir çözüm yolu üretmiyor.
İşte Allah’ın bize ayetleri ile yaptığı eşitlik vurgusu günümüzde maalesef abdestli kapitalistler tarafından görmezden geliniyor.



İSLAM ÖNCESİ ARAP YARIMADASI
Ayetlerin verdiği eşitlik mesajını biraz daha incelemek gerekirse İslam öncesi Arap yarımadasına -Mekke’ye- gitmek gerekir.
Bize anlatılanların aksine Cahiliye dönemi ticaret ,kültür ve edebiyat açısından gelişmiş, tek tanrı inancının olduğu bir bölgedir. [9] Bunun en büyük kanıtı Zuhruf suresinin 87.ayeti (Onlara, kendilerini kimin yarattığını sorsan, 'ALLAH' diyeceklerdir. Öyleyse neden çevriliyorlar?) ve peygamberimizin babasının ismidir.
Peki tek Allah inancı varsa, Muhammed’i inkar etme sebepleri neydi? Tabii ki de karşımıza yeniden çıkan eşitlik kavramı, Ebu Cehil’in Bilal ile eşit olmayı istememesidir.
Namaz, Hac gibi ibadetlerde dâhi bu eşitlik vurgusu vardır. Ali Şeriati’nin dediği gibi “Hacca gidenlerden zemzem yerine verilen mesajı anlamalarını isteyip,devrim için dua isteyeceğimiz zaman Ebuzer’in, ruhunu yeniden yaşatacağız”[10]
PUT
Yukarıda Cahiliye döneminde Allah inancı olduğunu söylemiştik, fakat ibadetlerinde Allah ile aralarına put koydukları için bu dönem ‘Putperestlik Dönemi’ olarakta anılmıştır.
Peki put nedir?
Bazı ilkel toplumlarda doğaüstü güç ve etkisi olduğuna inanılan canlı veya cansız nesnelere ‘Put’ ismi verilir.[11]
M.Ö 3000’li yıllarda bu inanışın Mezopotamya’da ortaya çıktığı bilinir. Ayrıca Roma, Hint ve Yunan mitlerinde de putperestliğin bulunduğu söylenebilir.
Put inanılan kabilenin sosyal yaşamında ki en büyük temsilcidir, örneğin İbrahim peygamberin putları yıkması, taş, toprak yıkma meselesi değil doğrudan sistemin algılarını ortadan kaldırmaktır. Aynı şey Muhammed peygamberin Kabe’deki putları ortadan kaldırması için de geçerlidir.
Putların sosyal yaşamda önemli bir yer teşkil ettiğini söylemiştik, şimdi kısaca putun tarihine değindikten sonra Mekke dönemindeki put anlayışına ve o dönem ki sosyal hayatı nasıl etkilediğine bakalım.
Putperestlik döneminde Mekke’de tapılan en büyük 3 putun etimolojik kökeninin incelenmesi, İslam öncesi Mekke’nin yaşamına dair ipucundan öte şeyler verebilir.

Lât kelimesinin etimolojik kökeni El/Elot/Allot/İlah kavramlarının karşılığı olup ‘Otorite’ anlamını, Uzza’nın Aziz/Muiz/Muaz kelimelerinden gelip ‘Güç’ anlamını, Manat ise Monra/Mamon/Money kelimelerinden gelip ‘Para’ anlamını temsil eder. Hatta bugün hâlâ Türkmenistan, Azerbaycan’ın para birimi Manattır.[12]
Aslında bu 3 büyük putun ismi bile o dönemi anlamamız için yeterli, fakat yine de İslam’ın ekonomik olarak neyi değiştirdiğini anlamak için putperest Mekke döneminin sosyal yapısını daha derin incelemek gerekiyor.
Kabe’yi inşa eden İbrahim’in duası “Beni esnam’dan uzak tut” idi fakat Mekke yıllar sonra mala, mülke tapanların karargahına dönüşmüştür.
Mekke’de sosyal hayatı, sınıfları, kabile saygınlığını belirleyen temel şey ticaret olmuştur.
DARÜL NEDVE
Ticareti iyi yapıp zenginleşenler, Darül Nedve’de söz sahibi oluyor; fakir, ezilen halkın yerine kararlar veriyorlardı.
Darül Nedve, borç hukukunun oluştuğu, kişinin borcuna karşılık bir rehine bıraktığı, rehine bıraksa bile borcunu faizle ödediği yerdir.[13]
Kızların toprağa gömülme sebeplerinden biri de yine bu kurumdur. Borcu olan bir kişi kızını buraya rehine olarak verip onun geneleve düşmesi yerine gömmeyi tercih ediyordu.[14]
Mekke’ye gelen yabancı bir tacir eğer Mekke içinde ölürse, malı son görüştüğü kişiye kalıyordu, bu sebeple de yüzlerce faili meçhul suikast düzenleniyordu.[15]
Büyük bir ticaret merkezi olan Mekke tacir, sarraf, tefecilerin kontrolü altında olup bu şehri dönemin ABD’si olarak değerlendirebiliriz. Mekke ticareti o dönemde Asya, Afrika, ve Akdenize de hakimdi.[16]
Örneğin Afrika’ya gidince mal karşılığı Bilal-i Habeş gibi köleler alınır, bu kölelerin bir kısmı orduya verilir, diğer bir kısmıda ırgat olarak çalıştırılır. Para yerine de sadece barınma ve yemek ihtiyacı karşılanır.
Köleden doğan kız çocuğu sahibin haremine verilir, erkek çocuğu ise büyüyünce köle olarak çalıştırılmaya devam edilir.
İşte bu sosyal yaşam zenginler için cennet yeri, fakirler için ise cehenneme dönüşmüştür. Faiz, zina, suikastler, kabile yarışları….

Edebiyat ve ticaret dışında devam eden bu vahşilikte bir mucize 571 yılında doğdu ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.
İSLAM’IN GETİRDİĞİ EKONOMİ ANLAYIŞI
Devrim yavaş yavaş yaklaştı ve her şey değişti. Peki İslam Ekonomi’yi az önce anlattığımız adetleri nasıl değiştirdi?
“Ve biz istiyoruz ki, yeryüzünde ezilip horlananlara bağışta bulunalım, onları önderler yapalım, onları mirasçılar haline getirelim” (Kasas 5)[17] ayeti her şeyi özetlemeye yeterli olsada İslam ekonomisini detaylarıyla incelemeye devam edeceğiz.
“Lehül Mülk, Lehül Hamd, Lehül Hükmü, Lehul Azab” kavramları müşrikleri rahatsız etti, etmeyede devam ediyor.
Cahiliye dönemindeki ilk rahatsızlık ‘Mülkiyet’ kavramı olmuştur. Kuran’da özel mülkiyetin yeri nedir? Ne kadarına izin verilmiştir?
Mülk kavramı Kuran’da 32 defa Allah’a nispet edilir,  bazı peygamberlere de mülk verildiği söylenir, fakat peygamberlere verilen mülklerin din bezirgânları tarafından nasıl kötüye kullanıldığına yazının ilerleyen bölümlerinde gireceğiz.
Az önce anlattığım Cahiliye devrindeki, bu vahşete karşı “Lehül Mülk” kavramının haykırıldığını görürüz. Meali “Mülk Allah’ındır” olan bu iki kelime adeta Kuran’ın ekonomik yönünün özetidir.
Son tahlilde bu kelime “Mülk hiç kimsenindir” anlamına gelir, yani mülk Ali’nin, Veli’nin değil sadece Allah’ındır, biriktirmek haramdır, Tevbe 34’te bu açık seçik buyurulmuştur.
Yine mal biriktirmenin, israfın haram olduğu ayetlerden örnek vermek gerekirse önümüze çıkan en çarpıcı olay, Medyen’lilerin hiçbir sınır kabul etmeksizin mallarını sarf etme hakkına sahip olduklarını söylemeleri onları azaba mahkum etmiş, bu mevzu Hud 84-88 arası anlatılmıştır.
Yine Bakara 215’te 1/40’çılara tokat gibi ‘İhtiyaç fazlası malın verilmesi gerektiği’ söylenir. Bunun en güzel örneği yine peygamberimizdir. Eline bir çok fırsat geçmesine rağmen zenginleşmemiş, mal yığmamıştır.
Çünkü daha ilk inen sureler arasında yer alan Tekvir suresinin ilk ayetinde “Bir zenginlik yarışıdır, oyalanıp duruyosunuz, mezarlarınıza girinceye kadar süren bir oyun ve oynaş”[18] ayeti de peygamberin zenginleşmeme sebebini gösterir.
Fakat günümüz Müslümanları sanki bu ayetleri sadece peygambere inmiş gibi okuyup, papağan gibi tekrarlayarak, üstüne uydurma pek çok hadis ve mezhep öğretisi ile Kuran’ın asıl mesajını unutuyorlar.

KURAN’DA MÜLK KAVRAMI
Peki Kuran’da özel mülkiyet kavramı nerede durur? İslam’da herkes emek harcadığı şeyin sahibidir. Bu hususta ayetlerden örnek vermek gerekirse, Necm Suresi 39-41 ayetleri arasında Allah “İnsana çalışmasından başka bir şey yoktur, emeğinin karşılığı ona tastamam verilecektir.”[19] buyurur. Yine başka bir ayette Allah, erkeklerin de, kadınlarınnda çalışıp kazandıklarından birer hisse alacağını buyurur (Nisa 32)
İslam’daki bu mülkiyet anlayışı kapitalizm veya veya komünizm gibi kavramlarla kesinlikle bağdaştırılamaz. Çünkü kapitalizm gibi vahşi bir yönetim şekli sınırsız mülk vaat ederken, komünizm ise sınırlı mülkiyet, sınırsız devlet yetkisi verir.
Kuran ise ekonomiye, bireyleri eşitleme amacıyla zekat, sadaka, fitre ve israf gibi kavramlar getirerek topluma huzur sağlamıştır.
Bu ayetlerden yapılacak çıkarımla Kuran’ın özel mülkiyete izin verdiğini açıkça görebiliriz. Fakat Kuran’da özel mülkiyet bazı şartlara tabi tutularak sınırlandırılmıştır.
Öncelikle kişi malını insanlara zarar verecek şekilde harcamamalı, örneğin elde kalan malların zamlanması için saklanması, veya denize dökülmesi İslam’a aykırıdır. Yani insan hangi mala sahip olursa olsun onu atamaz, yıkamaz, tahrip edemez. (Hud 84-92)
Ayrıca yine kişinin özel mülkiyeti ayetlerle çizilen çerçevede koruma altına alınmıştır. Kişilerin özel mallarına dokunulamaz, hatta bugün çoğu ekonomik sorunun altında yatan sebep olan ‘Enflasyon’ kavramı dâhi İslam’a aykırıdır.
Bu hususta Hud 85’te “İnsanların eşyasını eksik vermeyin (değerini düşürmeyin)”[20] buyurulur.
Ayrıca yine insanların mallarının çalınmasının sonucu olarak (bazıları bu ayeti farklı anlamlarıyla alsada) el kesme cezası uygulanır.
Yine İslam’ın mülkiyet anlayışında zengin-fakir kavramı vardır. Az çalışan az, çok çalışan çok kazanabilir. Bu konuda Enam 165’te “Sizi yeryüzünün halifeleri yapan, verdiği şeylerde sizi denemek için kiminizi, kiminizden üstün kılan odur” buyurulur.[21]
Zengininde imtihanı vermektir.
İSLAM’DA TİCARET
Peki İslam’ın Ekonomi anlayışına göre para kazanmanın helal yolları nedir?
Bu yollardan ilki çalışıp emek harcamaktır. Konuyu biraz daha açmak gerekirse Allah bir ayetinde “Ve insan için çalışmasından başka bir şey yoktur” (Necm 39) buyurur.[22]
Kişi emek vererek ürettiği her şeye verilen çizilen sınırlar dahilinde sahip olabilir.
İkinci yol ise ticarettir. Ticaret bazı şartlar öne sürülerek helal kılınmıştır.
Bakara 275’te “Allah alışverişi (ticareti) helal, faizi ise haram kılmıştır” buyurulur.
Burada alışverişin helal, faizin ise haram kılınmasının sebebi, ticaretin risk taşımasıdır.
Risk taşıyan sermayenin hakkı kâr, risk taşımayanın adı ise İslam’da kâr değil faizdir. 
Daha iyi anlama açısından kâr ve faizin farklarına bir göz atalım.
Cahiliye döneminde büyük bir gelir kaynağı olan faiz, müşriklerin İslam’ı reddetme sebeblerinin başında gelir. Faiz kelimesi “artma,çoğalma”[23] anlamının yanı sıra “değiş,tokuş” anlamına da gelip takasta fazla mal almayı da kapsar.
Kar ise bir malı satarken alım fiyatının üzerine eklenen fazlalıktır,[24] Kuran’da kar ile ilgili sabit bir rakam verilmez, fakat Kuran’ın mesajına göre arz-talep dengesi göz önünde bulundurularak, ahlaki bir fiyat koymak şarttır.
Nitekim buna kanıt olarak Nisa 29 “Ey iman edenler mallarınızı kendi rızanızla yaptığınız ticaret şekli haricinde haksız yolla yemeyin” buyurulur.[25]
İşte bu ayetlerle ticaretin kuralları belirlenmiş, faiz-kar farkı anlatılmıştır.
SÜLEYMAN’IN MÜLKÜ
Allah sözde Süleyman’a sınırsız mülk vermiş, ne kadar istersen harca hesabını verme demiş. Dolayısıyla bu çıkarıma dayanarak sınırsız bir mal-mülk sahibi olabilirmişiz.
Bu yanlış anlamanın sebebi insanların Kuran’ı gözleri kapalı okumasıdır. O peygamber ki Neml 36-37’de Belkıs’ın hediyelerini reddetmiş,Sad suresinde atlar ile imtihan edilmiş, fakat bizim din tüccarları tarafından zengin, mal sevdalısı kabul edilmiş ve bu kişiler kirli işlerine meşruiyet kazandırmak istemişlerdir.
İlk olarak bu ayetlerde anlatılan Süleyman’ın şahsi serveti değil, tamamen ilerleyen sayfalarda değineceğimiz kamu malıdır.
Tıpkı peygamberimiz gibi Süleyman’da mütevazı bir hayat yaşamıştır.
Hz.Süleyman mülkünün rüzgar, yapı ustaları, dalgıçlar olduğu zaten belirtiliyor.
Bunlar o dönemde yaşamış, Fenike’li denizciler[26], Hititli askerler[27] ve Babil’li yapı ustalarıdır.[28]
Tıpkı Türkiye'de Kara Kartal Beşiktaş'ı, Aslan Galatasaray'ı simgelediği gibi Fenike,Babil ve Hitit uygarlıklarının belli başlı simgeleri yukarıda saydığımız semboller ve işlerdir.
Örneğin Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün mal varlığı, askeri gücü Cumhurbaşkanına mı aittir? Süleyman’ın mal varlığı da aynen böyledir.
O da Hz.Muhammed gibi hazineden aldığı parayla geçiniyordu.
Bugün zengin diye anlatılan Süleyman Tevrat’ın Süleyman’ıdır biz Kuran’ın Süleyman’ını Sad suresi ile kabul ettik (Sad 32'de anlatılan mal mülk sevgisinin Süleyman'ı Allah'ı anmaktan alıkoyması) , Fecr suresinde anlatılan mal düşkünü insanlardan biri olarak görmedik.
KÖLE VE CARİYECİLİK
Bir başka konu ise cahiliye döneminde bir gelenek olan fakat günümüzde de islami bir kalıba sokulup sömürülen Köle ve Cariyecilik kavramıdır.
Kuran indiğinde kölecilik dönemin bir realitesiydi. Kuran’da bu kavramdan bahsedilir fakat bu kabul edildiği anlamına gelmez.
O zaman niye ‘Faiz,zina,hırsızlık” kesin yasaklanırken “Kölecilik” kaldırılmadı? Veya bir şeyin kaldırılmak istenmesi illa yasaklayıcı bir hükümden mi çıkar?
Örneğin “Vay o kaş, göz ile insanlarla dalga geçenlerin haline” ayetini ele alırsak bu hareketin yasaklanmadığını söyleyebilirmiyiz?
Kuran köleliği kendi mesajında kaldırılmış, bunu uygulamayan ise o günkü sosyal yaşamdır.
Kuran’ın köleliği kaldırdığının en büyük kanıtı Beled suresindeki “Bilirmisin nedir zor olan? Bir kölenin zincirlerini kırmaktır” ayetidir.
Yine bir çok ayette bazı sebepler bahane edilerek kölelerin serbest bırakılması tavsiye edilirken, Kuran’ı okumayıp yola devam edenler hala “Kölelik kaldırılmadı” diyorlar.
Tıpkı içkinin aşama aşama kaldırılması gibi kölelikde adım adım kaldırılmıştır.
Zincirleri kırın, hür kavramı kullanılmasına rağmen “haramdır, yasaktır” kelimeleri olmadığı için köleci din bezirganları hala köleciliği günah saymazlar.
Yine Beled 12’de ‘Fakat o, sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuş nedir bilir misin? Köle azat etmek veye açlık gününde yakını olan bir yetimi,yahut açık bir yoksulu doyurmaktır.’[29]
Diğer bir konu ise Cariyecilik. Cariye kadın köledir. Konuya direkt peygambere “Cariyesi vardı” diyenlere tokat gibi cevap veren Enfal 67 ile başlayalım.
“Ölümüne girdiğiniz zorlu bir meydan savaşı sonucu değilse esir almak bir peygambere yakışmaz.”[30]
Yine Muhammed suresi 4.ayette “Cariye-Köleleri fidye karşılığı veya fidye almadan bir şekilde serbest bırakın” (bknz;esirlere okuma yazma öğretip serbest bırakma örneği)) gibi ayetlerle cariye alma yasaklanmıştır.[31]
İSLAM’DA KAMU MALI-VERGİ
Bu iki konuya da değindikten sonra son olarak Kuran’da Kamu ve vergi konusuna değinebiliriz.
İslam’da kamu anlayışının en çarpıcı örneği ‘Bedir Savaşı’dır. Bedir savaşının sebebi, Medine’ye göç eden Müslümanlar’ın, Mekke’de kalan mallarını müşriklerden almak istemeleridir.[32]
Malları yağmalayan müşrikler satmak için kervanda giderlerken, Medine’li Müslümanlar tarafından durdurulur ve mallarını geri alırlar, fakat Medine’ye göç edenlerin neredeyse %95’lik bir kısmı fakir olduğu için kervanlık bir malları yoktu.
Yani bütün savaş geri kalan %5 için yapıldı. Savaş kazanılınca o %5’lik kısım malı sahiplenmeyip, ortak kullanımı kabul etmiştir.
Hz.Ömer zamanında arazinin üzerinden şahıs mülkiyeti kaldırılmış bunu üretimden herkesin faydalanmasını istediği için yapmıştır. Bunun yanı sıra mal biriktirmeyi de yine Kuran’ı baz alarak yasaklamış,ailelerin geçimini devlet üzerinden sağlamıştır.[33]
İşte “Mülk Allahın’dır” ayetine uyan en uygun kamu paylaşımı budur.
Vergi sistemi ise İslam’la bir kez daha değişmiştir. Orta çağda topraktan alınan vergi,[34] İslam’la beraber kişisel mülkiyet vergisine dönüşmüştür.
Batı’da ise vergi kavramı ancak Haçlı seferlerinden sonra değişmiş kişiler ve gelirler üzerine vergi konulmuştur.
Fransa’da VII.Louis zamanında, 1146 ve 1165 de; İngiltere’de ise II.Henry zamanında 1166’da.[35] Zekat kavramı ise gelen gelirler ‘yoksullara, köle özgürlüğüne, Allah yoluna sarfedilmelidir’ buyurulur.


SONUÇ
İslam Ekonomisi'nin temelleri bu bahsettiğimiz konular, verdiğimiz örneklerdir.
“Mülk Allah’ındır kavramını, Kasas suresi 5.ayeti de ele alarak elimden geldiğince açıklamaya çalıştım.
Din bugün baktığımızda sömürenlerin bahanesi,sömürülenlerin kader avuntusu,kafa kesenlerin ise kılıfı olmuştur.
Dini anlamak için ilk önce Medine’yi,Mekke’yi anlamak gerekir,peygamberin devrimciliğini,anayasasını ve şüphesiz Kuran’ı Kerim’in mesajını anlamak gerekir.
Hira dağında Muhammed peygamberin içinde yankılanan bu ses Kuran ile hürriyeti,insanlığın eşitliğini ilan etmiş,kölelerin zincirlerini kırmıştır.
Bernard Shaw peygamberimiz için “O İsa aleyhtarı değil, bütün insanlığın kurtarıcısı olarak bilinmelidir. Onun gibi bir adam, bugün dünyanın idaresini eline alsa, eminimki dünyayı, hasretini çektiğimiz barış ve saadete kavuşturur.”
Böylece, Müslümanlığın yayılışından başlayarak,Hz.Muhammed’in ölümü ve sonrası dönemine kadar olan sosyal,ekonomik ve hukuki icraatı incelemiş oluyor,bu hedefte çalışmak isteyenler bir yol gösterici bırakıyoruz.
Şuan dünyadaki ekonomik sorunun çözümü,çoğu şeyin çaresi gibi bana göre İslamdır.
Şüphesiz ki zaman Kuran’ı haklı çıkaracaktır. (Sad 88)




[1] Orhan Hançerlioğlu,Ekonomi Sözlüğü,Yükselen Matbaacılık,İstanbul 1976,s.54
[2] http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&kelime=EKONOM%C4%B0
[3] İhsan Eliaçık,Yaşayan Kuran Meal-Tefsir,İnşa Yayınları,İstanbul,2015,s.970
[4] A.g.e,s.828
[5] A.g.e,s.865
[6] A.g.e,s.807
[7] A.g.e,s.827-828
[8] A.g.e,s.670
[9] Fritz Hommel,İslamiyet’ten Evvel Arap Yarımadası,MEB İslam Ansiklopedisi,C.1,İstanbul 1978,s.486-87
[10] Ali Şeriat,Hac,Fecr Yayınları,Ankara 2011,s.142
[11] http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.5907b00a5ff148.32632493
[12] Eliaçık,a.g.e,s.220
[13] Eren Erdem,Devrimci Peygamber,Kırmızı Kedi Yayınları,İstanbul 2014,s.95
[14] A.g.e,s.96
[15] A.g.e,s.97
[16] Faruk Bal,”Çölün Ekonomisi:İslam Öncesi Arap Yarımadası’nda Ticaret”,Akademik Ortadoğu Dergisi,Cilt 9,sayı 1,s.98
[17] Eliaçık,a.g.e,s.355
[18] A.g.e,s.77
[19] A.g.e,s.223
[20] A.g.e,s.495
[21] A.g.e,s.621
[22] A.g.e,s.223
[23] http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.5907c5002b4864.77357174
[24] http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.5907c5036853d1.04343179
[25] Eliaçık,a.g.e,s.889
[26] Nazmi Özçelik,İlk Çağ Tarihi ve Uygarlığı,Nobel Yayın Dağıtım,Ankara 2010,s.105-108

[27] A.g.e,s.54-65

[28] Sargon Erdem,”Babil”,Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi,c.4,İstanbul 1991,s.393-395

[29] Eliaçık,a.g.e,s.188
[30] A.g.e,s.842
[31] A.g.e,s.741
[32] Mustafa Fayda,”Bedir Gazvesi”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi,c.5,İstanbul 1991,s.326
[33] Mevlana Şibli,Hz.Ömer,Timaş Yayınları,İstanbul 2003,s.280
[34] Ahmet Kayan,”Verginin Tarihsel Gelişimi”,Maliye Dergisi,s.82
[35] GARAUDY Roger ve FAİK Bercavi,İslamiyet ve Sosyalizm,Rebeze Kitaplığı Yayınları,İstanbul 2012,s.22-23

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder