zihnim
istanbul
gibi
karışık,
karışık,
istanbul,
gibi,
zihnim
istanbul
zihnim
gibi
karışık
bir tarafında kalabalık,
boş bir gürültü.
bir tarafında hoş,
ve tok bir gürültü.
yoksul
zihnim
ve
yoksun
şimdi
istanbul gibi,
var ile yoksun,
varsın ki yoksun,
yok olsan var olmazdın.
zihnim,
karışık,
anlamı
bulduğumuz bir,
müze gibi.
kendime 40 yıl hatır lazım,
bir selada ismimi işitmeden,
40 yıl hatır lazım kendime ki,
bir selada ismimi işitmeyeyim.
yaşamam lazım belki,
20 milyon kişi üstüme basmalı,
İstanbul'un bir taşı gibi.
basmalı ki,
ben ses çıkarayım,
ama çıkaramam ki,
ya üzülürlerse,
üzerime bastıkları için,
oysa mecburdular basmaya,
yol yürümek kolay değil,
şu anda.
benim üstüme basmadan.
zihnim,
eziş ve büzüş,
edi ile büdü,
pozitif ile negatif.
'yeter artık lütfen'
'lütfen yeter artık'
'artık yeter lütfen'
zihnim çok dolu,
ve küsmüş sana,
inan farkında bile değil
biliyorum
'yapma lütfen'
diye uyanıyorum,
uykumdan.
uykumu da kaybediyorum,
bir kan uykusu kalmıştı elimde.
kaybediyorum onu da.
uyku üzüldü halime,
stres yaptı.
'uyan benden, kurtulayım' dedi 'senden'
uyku bile bilinç kazandı,
bu tiksinç bedenden,
git dedi,
lütfen git,
ruhunu geri al,
ve git.
ölüm gibi zihnim,
berbat bir his,
tarif edemem ölümü size
bilmem nedir,
derdi.
hiç anlatmadım ki dinleyeyim,
hep üzüldüm, üzülürüm diye.
bu kadar naif olmaya gerek var mıydı kendine?
aynaya bakıyorum,
gördüklerimi görseniz,
beni daha iyi hissedersiniz,
beynimin sol lobu ıssız,
hiç rakam görmemiş gibi,
hiç.
yalnız,
aşksız,
parasız.
sağ lobu,
istanbul gibi,
kuru kalabalık,
boş gürültü.
sokağa tüküren içkici,
para isteyen darbukacı,
yolda son konuştuğum kız,
hepsi orada.
istanbul gibi zihnim,
herkes gelip geçiyor buradan,
kalıyorum yine kendime,
üzülüyorum bu sefer,
üzüldüğüme.