hava soğuk.
sıcak havalarda, havanın soğuk olduğunu anlatmak tam bir zulüm.
hiç beklemediğim bir anda mesaj alıyorum, yakın bir arkadaşından.
upuzun bir mesaj, ona nefret kustuğum denemelerimi okumuş.
o da benim canımı yakmak istiyor herhalde.
bir pidecideyim üstelik, buranın çorbasını çok sevdiğide aklımdayken gelen mesaj beni sevindirdi ve üzdü.
bir erkeği daha milli yapmış, koca yürekli.
sayısını artık kendisi de bilmiyordur.
benden ayrıldıktan hemen sonra, çok zaman geçmeden.
ben üzülürken, başka bir erkeğin altında inlediğini yazmış arkadaşı bana.
iyi oldu bu, benim için bedeni kirli biri artık.
aslında daha önce anlamalıydım bu kiri.
eski aseksüel sevgilimden bile kötü olduğu durumlar vardı.
demek ki o yüzden seçiyor tecrübesiz erkekleri ve mutlu oluyor, bir ella kaç para oldu diye cevaplıyorum sadece.
artık köreldiğini biliyorum, 5 erkekten fazla yatak deneyimi, 10 erkekten fazla yakınlaşma yaşamıştır. bu yapay hazlardan sonra tam da 'aşka inanmıyorum, evlilik düşünmüyorum' deme kıvamına gelmiştir.
güzel bir intikam aldı benden mesajı yazan, tebrik ederim.
keşke arkadaşının da haberi olsaydı bana yazdığından.
pidecide niye çorba içtiğimi bilmiyorum, üstelik mercimek çorbası.
hava soğuk, belki de ondan.
uzun süredir sikik hissetmiyordum, birşeyleri epey başarmıştım.
ama bu başarılar yazmama engel oluyordu, gelen mesaj ile beraber biraz ilham da doldu içime.
pideciden çıkınca birşeyler yazmaya karar verdim.
ama nereye yazsam,
kime yazsam,
ne ile yazsam.
hiçbiri aklımda değildi.
bir mesajda ablasından gelmişti,
sildim okumadım.
insanın güç kazanması ona böyle anlarda, böyle tercihler sunuyor.
umrumda değil.
kulaklığımı takıp, güzel şeyler çağrıştıran bir şarkı açtım:
https://open.spotify.com/track/79Dvf0JQD7O0nOtd9Wihzp?si=FDx1tkRVRUGBN9WekM3lhg
güç kazanan ve acı çeken insanlar biraz lavuklaşır.
bende onlardan biri olmuştum artık.
gamsızdım artık çoğu konuda.
hele de mevzu bahis o ise.
arkadaşının bana yazdığını bile söylemedim.
çünkü biliyordum ki;
iğrenç,kompleksli,günden güne değerini kaybeden bu sebepten geçmişi konuşmayı seven biri o. ve ben artık bunları düşünecek kadar salak değilim.
ilerideki kocasına iyi tecrübe biriktirdiğini biliyorum sadece, elinde çiçek ile bekleyen en arkadaki adam kocası olacak.
arabamı ilk defa sanayiye bıraktım, 'ne zaman çıkacak yahu' tribine giren adamlardan biri oldum, evim ile pideci arası 500 metre bile değil halbuki.
şuan benim için önemli olan şey bu.
önemli dediğim konuya bak peh.
hepimizin kendi mücadeleleri var evet, birçok şey ile babamı hayatta alt ettiğim için sevinerek yürüyorum evime.
yoksa zulüm olurdu bu düşünceler ile yürümek.
neden insanları ya da ilişkilerimi yazarak anlatmayı sevdiğimi de pek bilmiyorum.
galiba bana sıradan gelmeleri buna sebep oluyor.
hayatımın büyük bölümünü kaplayan insanlar hakkında yazmalıyım ki en azından benim kalemimde sıradışı olduklarını zannetsinler.
ayrıca öldükten sonra o berbat hayatlarına dair birşeyler bıraksınlar insanlığa.
arkadaşları, sevgilileri hatta çocukları okusun ve mutlu olsun hepsi.
şu bana mesaj atan kızın bahsettiği sevgilimin hayatı mesela;
hiçbirşey katmadığı gibi birçok şey götürmüştü benden.
ilham olduğu konular hep acıklı şeylerdi, mutlu bir yazı hiç yazamadım, belki birkaç kez kendi kendime günlüğümde yazdıklarım dışında.
kendi mutlu olduğum konularda ise hep engeller çıkarırdı karşıma.
iş bulduktan 2 hafta sonra 1.5 milyon liralık bir kupon tutturduğumu duysa ne yapardı acaba?
'hesabı öderken telefona mı bakıyorsun?' cümlesini utanç gibi yüzüme çarpan o mükemmel güzel kız ne hissederdi?
neyse.
birinden ilham bekleme durumu da biraz enterasan mesele.
bencilce hatta.
ilham beklemek amatörlerin işi aslında.
bizim gibiler hep yazmalı ve hep çalışmalı.
sıkıcı inekler asla anlamayacaklar.
anlamayacakları diğer şey ise, nasıl yaşamamız gerektiğini değil nasıl ölmemiz gerektiğini öğrenmemiz gerektiği meselesi.
ölü ile cesedi ayıran şey bana kalırsa yazmaktır.
ve hakkında yazdığım çoğu kişi benim için artık cesettir.
zira benim için iletişimin bitmesinin tek olanağı, yazdığım öykü ya da denemelerin bitmesidir.
bunların sonunda artık cesettir benim için insanlar.
500 metre gibi kısa bir mesafeyi yürürken nasıl oluyor da bu kadar şeyi düşünebiliyorum?
evimi geçtim mi?
bulamayacak mıyım onu?
önce kendimi bulursam, eminim evi de bulurum.
fakat ben bu soğukta halen pidecide bırakmışım beynimi gibi hissediyorum.
eve girdiğimde düşüncelerimin son bulacağını zannetmekte bir yanılgı.
gerçek bir son hiçbir zaman yoktur, orası sadece hikayeyi durduğumuz yerdir.
fakat bu hikaye hiç durmuyor.
ne zaman duracağına dair bir bilgimde yok.
geçmiş peşimden geldikçe,
ben çölde bir gül olma umudu taşımaya devam edeceğim.