Yarın yeni yaşıma giriyorum.
Yarına 'Yine yeni bir gün sikeyim' diye değil 'Yeni bir gün ve yeni bir yaş sikeyim' diye uyanacağım tek fark sanırsam bu.
Bu yeni yaşa girerken yeni bir şey daha fark ettim artık benim için ay başlarının iki anlamı var, biri üniversitenin yemekhanesinin yeni açıklanan aylık listesine bakmak ve gideceğim günleri belirlemek biri de yine kredi borcu ödemek.
Bunun dışında günlerin,ayların hatta yılların pek anlamı yok benim için.
Galiba yaşlanmaya biraz daha yaklaşmanın verdiği korku sebebi ve 'Ne yapacağız ulan ölüp gideceğiz' endişesi ile yarınlardan nefret etmeye başladım.
Ölüm...
Hakkında kimsenin bir bok bilmeden sallayıp durduğu bir kavram.
'Hakkında kimsenin bir bok bilmeden sallayıp durduğu kavram'LARDAN her zaman korkar zaten insanoğlu.
Ölümden,cinlerden,Allah'ın kendisinden,şeytandan,günahtan,sevaptan,aşktan,siyahtan....
Bu kadar bilinmezden korkarken bilmek içinde delice çabalayan tek varlıkta yine o'dur çünkü bilip korkusunu yenmek ve kendine hizmet etmenin yolunu açmak ister.
Egosunu baltalayan her kavram onun için karanlık ve aydınlatılması gereken bir mezarlıktır.
İnsanın bu inatçı tavrını geçen gün otobüste karşılaştığım bir arıya benzetiyorum.
1-Arı otobüste cam kapalı olmasına rağmen sürekli aşağıdan yukarıya dışarı çıkmak için tırmanıyor fakat tam kanatlandığı anda kafasını cama vuruyor.
2-Bu olay yarım saatlik yolculukta kapı açılana kadar devam etti ve kapı açılınca arı dışarı çıktı.
3-İnsanlar yine o sürede arının kendilerine yakınlaşmamaları için elleriyle ona vurmaya çalıştılar.
Bu ardı ardına yaşanan 3 olay insanların tam olarak yukarıda bahsettiğim bilinmezlik korkusuna çok güzel örnek.
İlki tanrılar tarafından lanetlenen Sisifos'un yaşadığı duruma benziyor.
Taşı çıkarmaya çalışan ama her seferinde ne kadar ileri giderse gitsin geriye dönen bir insan.
İkincisi ilk bilinmezini aşsa bile kapıdan dışarıya çıkan ve yine yeni engeller ile hatta daha zorları ile karşılaşacak olan insanın saf mutluluğuna
Üçüncüsü ise arının yaklaşması ile 'Ne yapacağını bilememe' hali devam eden bir insana benziyor.
İnsanın 'Ne yapacağını bilememe' hali de hiçlikten korkmak kadar berbat bir durum.
Gelişen dünyada yapabileceği o kadar şey varken tercihler arasında kaybolup milyarlık dünyanın içinde kayboluyor bu hal yüzünden.
Kanadı olup uçamayan bir kuş gibi...
'Yazsam mı,Konuşsam mı,Okusam mı,Çalışsam mı,İntihar mı etsem,Yemek mi yesem' gibi bir ton alternatif...
Bazen sıkı sıkıya bir şeye sarılmak istiyor insanlar mesela ben bir 'Taş'a çok anlam yüklemiştim.
Kendi kullandığım sosyal medya hesaplarımda fotoğraflarını paylaşıp neden anlam yüklediğimi de yazmıştım.
Çocukluğum o taşın altında geçmişti çünkü.
Ağlamıştım,gülmüştüm,dayak yemiştim üstüme düşer diye korkmuştum...
Şimdilerde ise o taşı yıkmışlar sadece çakıl taşları kalmış ardından ufacık ufacık.
Bir bütün olan hedeflerimizin un ufak olması gibi o da bir bütünken paramparça olmuştu.
Bazen ise insan insana tutunmak ister.
Ama bu bilinmezlik dünyasında bir bok bilmeyen insan nasıl tutunur birbirine?
En ufak şeyde birbirine tıpkı taş gibi kırılan insanlar nasıl olur da sevebilir birbirini?
Sürekli şikayet halinde olan bu insanlar gerçekten bir gün sımsıkı sarılabilir mi birbirine?
Hiç sanmıyorum...
İnsanların şikayet ettiği durumları kendilerinin de yaptığının farkına varmadan bu çok zor.
Mail; emirhan.559@hotmail.com Youtube ve Spotify:İbrahim'in Baltasi İnstagram:emirxix
23 Ocak 2020 Perşembe
1 Ocak 2020 Çarşamba
Allah'ı Kıskanmak
Geçen yazımda masamı topladığımı söylemiştim fakat şimdi baktım da yine küpeler,kitaplar,defterler dağınık bir şekilde masada duruyor.
Hatta bir tanede sabun var masada ne işi var bilmiyorum.
Birde kimliğim duruyor onuda bir ara yeniletmek lazım yoksa hiç yoktan ceza yiyebilirim.
Neyse.
Yine geçen gün bir şeyler okurken bir düşünürün iddiasına denk geldim. (Feuerbach olabilir bu kişi)
Cümle aklımda kaldığı kadarı ile şöyle idi:
"İnsan tanrıyı kendinin en üst halini düşünerek hayal dünyasında geliştirmiş ve ona inanmaya başlamıştır."
Yani insan her şeyi görmek,bilmek,duymak hatta yaratmak ister.
İşte düşünürün iddiası o ki kendi sınırlarının en üstüne ulaşabilmek için en üst varlığı yaratmış ve buna "Tanrı", "Allah", "Yehova" demiştir.
Dini inancımı falan bir köşeye bırakıp düşünüyorum da insan bunu gerçekten yapabilecek seviyede bir yaratık.
Hatta zaten Tevrat ve İncil'e hatta daha detaylı olarak Talmud ve Hadislere baktığımızda insan gibi bir yaratıcı tasvir edildiğini görürüz.
Bu yaratıcı insanlarla güreş tutar,baldırını açar hatta büyük kıskançlıklar bile yapar.
İnsanın zihinsel veya fiziksel ne olursa olsun güç müptelası bir yaratık olduğunu düşünürsek ve düşünürün bu anlattığını da alırsak, inançlı biri olarak ben insanların tanrıyı yaratması değil de tanrılaşmak istediğini gayet açık bir şekilde görebiliyorum.
Şöyle bir çevremize bakalım mesela.
Her anımızın uygulamalar ve internet, dinlenen telefonlar, 7-24 izlenen kameralar vs insanın bir nevi Allahlaşması değil midir?
Liderleri örnek alalım. Liderlerin bence Allah'ı kıskandığı gayet bariz bir şekilde ortada.
Adamların bir çoğu resmen Allah gibi davranıyor.
Ne yaparlarsa yapsınlar kendilerine %100 iman eden bir kitleleri "kulları" bile var.
"Ben bu ülkenin başından gidersem bu ülkenin hali yaman" sözünü tekrarlayıp durmalarının Allah'ın 'Kıyamet elbette kopacak' demesinden farkı nedir?
Huzurun kendileri ile beraber ülkeye hakim olacağını ve onlara itaat edersek asla isyan etmezsek ülkenin daha iyi bir ülke olacağını söylerler.
Tıpkı Allah'ın emirleri gibi onlarda kendilerine asla çiğnenmemesi gereken emirler yaratırlar.
Bu emirleri çiğnersen cehenneme yani hapishaneye.
Eğer itaat eder ve ona inanan bir sürü kişi daha bulursan ise yüksek mevkilere,liderin yanına yani cennete gideceksindir.
Kendini 'Kurtarıcı' gibi gösterip rakiplerini 'Deccal' olmakla eleştirir bu tarz liderler.
Mevkisini her an yükseltmek ister,kendine yapay mevkiler yaratır eğer gelecek en üst makama geldiyse ise halkını unutur çünkü Allah'ı kıskanmakla meşguldür.
Hatta ona bu kıskançlığı hatırlatıldığında yüzü kızarır ve kızmaya başlar.
Ondan habersiz insanlara duyurmak için kendini sürekli misyonerler ve üyelerini kullanır tıpkı Allah'ın kendini peygamberler aracılığı ile duyurduğu gibi.
İnsan 'Tanrı' fikrini sırf hayalindeki güç için mi yaratmıştır bilmem ama Tanrı ile arasında kıskançlık hatta bir kavga olduğu kesindir.
Aslında en temelinde bunun firavunluktan hiç bir farkı yok.
Firavun direkt olarak 'Ben rabbinizim' derken diğerleri sadece bunu söylemiyor.
Sadece liderler değil insanların bir çoğu bile Allah'tan daha üstün Allahlık taslayabiliyorlar.
Çocuklar açlıktan ölürken herhangi bir şeyi kişi kendi yapmadan Allah'a emir verircesine ''Niye hiç bir şey yapmıyorsun?' diye sorabiliyor.
Bazı uç Budist ve tasavvuf öğretilerde insanın tanrı olması fikri bile tartışılır hatta bu önerme baz alınarak bir çok kavram bile oluşturulur.
Allah'ı kıskanma fikri devam ediyor ve üzgünüm ki devam da edecek.
Peki bu Allah'ı kıskanan tipler neden onun sonsuz merhamet ve adalet sahibi olan yönünü taklit etmezler de sadece ve sadece egolarını tatmin edecek, diğer insanlardan üstün mevki sağlayacak özelliklerini almak isterler?
Neden mesela kıskandığınız Allah gibi iyiyi emretmek,kötüyü sakınmak,yetim hakkını savunacak gibi şeyler öğütlemezsiniz insanlara?
Aslında cevabı basit 'Şeytan' sağdan yanaşır ve size bunları hoş gösterir.
Şeytan demişken zaten ona Allah vurmuş bir de siz küçük 'Allahçıklar' olarak ona vurmayın.
Ölümlü Allahlar sizi...
Kıskandığınız Allah yerine onun öğütlerini baz alıp direkt Allah olmak yerine insanlaşsak keşke.
Allahlaşmak yerine neden melekleşmeye çalışmayız mesela?
Çünkü melekler bize sadece 'İyilik' yapabilir dendi Allah ise her şeyi yapabilir.
Bu bile neden insanların onu kıskandığının en büyük kanıtlarından biridir bana göre.
Daha önce 'Deizm' hakkında yazmıştım fakat şunu atladığımı farkettim.
Gelen peygamberler,inen kitaplar olmasaydı muhtemelen bu düşüncedeki insanlar Allah'tan haberdar olmayacaklardı.
Bu düşünceye sahip olan insanların bilincinde bir yerde bu kıskançlık meselesi olduğuna eminim.
Çünkü ya kendilerini Allah'ın yerine koyuyorlar ya da kafalarına göre 'Bence Tanrı böyle olmalıydı' tarzında bir şeyler üretip ona inanıyorlar, deistlerin ortak bir tanrısı yoktur.
Yazıyı bitirirken herkese iyi yıllar diler ve bol okumalı vakitler umarım...
Hatta bir tanede sabun var masada ne işi var bilmiyorum.
Birde kimliğim duruyor onuda bir ara yeniletmek lazım yoksa hiç yoktan ceza yiyebilirim.
Neyse.
Yine geçen gün bir şeyler okurken bir düşünürün iddiasına denk geldim. (Feuerbach olabilir bu kişi)
Cümle aklımda kaldığı kadarı ile şöyle idi:
"İnsan tanrıyı kendinin en üst halini düşünerek hayal dünyasında geliştirmiş ve ona inanmaya başlamıştır."
Yani insan her şeyi görmek,bilmek,duymak hatta yaratmak ister.
İşte düşünürün iddiası o ki kendi sınırlarının en üstüne ulaşabilmek için en üst varlığı yaratmış ve buna "Tanrı", "Allah", "Yehova" demiştir.
Dini inancımı falan bir köşeye bırakıp düşünüyorum da insan bunu gerçekten yapabilecek seviyede bir yaratık.
Hatta zaten Tevrat ve İncil'e hatta daha detaylı olarak Talmud ve Hadislere baktığımızda insan gibi bir yaratıcı tasvir edildiğini görürüz.
Bu yaratıcı insanlarla güreş tutar,baldırını açar hatta büyük kıskançlıklar bile yapar.
İnsanın zihinsel veya fiziksel ne olursa olsun güç müptelası bir yaratık olduğunu düşünürsek ve düşünürün bu anlattığını da alırsak, inançlı biri olarak ben insanların tanrıyı yaratması değil de tanrılaşmak istediğini gayet açık bir şekilde görebiliyorum.
Şöyle bir çevremize bakalım mesela.
Her anımızın uygulamalar ve internet, dinlenen telefonlar, 7-24 izlenen kameralar vs insanın bir nevi Allahlaşması değil midir?
Liderleri örnek alalım. Liderlerin bence Allah'ı kıskandığı gayet bariz bir şekilde ortada.
Adamların bir çoğu resmen Allah gibi davranıyor.
Ne yaparlarsa yapsınlar kendilerine %100 iman eden bir kitleleri "kulları" bile var.
"Ben bu ülkenin başından gidersem bu ülkenin hali yaman" sözünü tekrarlayıp durmalarının Allah'ın 'Kıyamet elbette kopacak' demesinden farkı nedir?
Huzurun kendileri ile beraber ülkeye hakim olacağını ve onlara itaat edersek asla isyan etmezsek ülkenin daha iyi bir ülke olacağını söylerler.
Tıpkı Allah'ın emirleri gibi onlarda kendilerine asla çiğnenmemesi gereken emirler yaratırlar.
Bu emirleri çiğnersen cehenneme yani hapishaneye.
Eğer itaat eder ve ona inanan bir sürü kişi daha bulursan ise yüksek mevkilere,liderin yanına yani cennete gideceksindir.
Kendini 'Kurtarıcı' gibi gösterip rakiplerini 'Deccal' olmakla eleştirir bu tarz liderler.
Mevkisini her an yükseltmek ister,kendine yapay mevkiler yaratır eğer gelecek en üst makama geldiyse ise halkını unutur çünkü Allah'ı kıskanmakla meşguldür.
Hatta ona bu kıskançlığı hatırlatıldığında yüzü kızarır ve kızmaya başlar.
Ondan habersiz insanlara duyurmak için kendini sürekli misyonerler ve üyelerini kullanır tıpkı Allah'ın kendini peygamberler aracılığı ile duyurduğu gibi.
İnsan 'Tanrı' fikrini sırf hayalindeki güç için mi yaratmıştır bilmem ama Tanrı ile arasında kıskançlık hatta bir kavga olduğu kesindir.
Aslında en temelinde bunun firavunluktan hiç bir farkı yok.
Firavun direkt olarak 'Ben rabbinizim' derken diğerleri sadece bunu söylemiyor.
Sadece liderler değil insanların bir çoğu bile Allah'tan daha üstün Allahlık taslayabiliyorlar.
Çocuklar açlıktan ölürken herhangi bir şeyi kişi kendi yapmadan Allah'a emir verircesine ''Niye hiç bir şey yapmıyorsun?' diye sorabiliyor.
Bazı uç Budist ve tasavvuf öğretilerde insanın tanrı olması fikri bile tartışılır hatta bu önerme baz alınarak bir çok kavram bile oluşturulur.
Allah'ı kıskanma fikri devam ediyor ve üzgünüm ki devam da edecek.
Peki bu Allah'ı kıskanan tipler neden onun sonsuz merhamet ve adalet sahibi olan yönünü taklit etmezler de sadece ve sadece egolarını tatmin edecek, diğer insanlardan üstün mevki sağlayacak özelliklerini almak isterler?
Neden mesela kıskandığınız Allah gibi iyiyi emretmek,kötüyü sakınmak,yetim hakkını savunacak gibi şeyler öğütlemezsiniz insanlara?
Aslında cevabı basit 'Şeytan' sağdan yanaşır ve size bunları hoş gösterir.
Şeytan demişken zaten ona Allah vurmuş bir de siz küçük 'Allahçıklar' olarak ona vurmayın.
Ölümlü Allahlar sizi...
Kıskandığınız Allah yerine onun öğütlerini baz alıp direkt Allah olmak yerine insanlaşsak keşke.
Allahlaşmak yerine neden melekleşmeye çalışmayız mesela?
Çünkü melekler bize sadece 'İyilik' yapabilir dendi Allah ise her şeyi yapabilir.
Bu bile neden insanların onu kıskandığının en büyük kanıtlarından biridir bana göre.
Daha önce 'Deizm' hakkında yazmıştım fakat şunu atladığımı farkettim.
Gelen peygamberler,inen kitaplar olmasaydı muhtemelen bu düşüncedeki insanlar Allah'tan haberdar olmayacaklardı.
Bu düşünceye sahip olan insanların bilincinde bir yerde bu kıskançlık meselesi olduğuna eminim.
Çünkü ya kendilerini Allah'ın yerine koyuyorlar ya da kafalarına göre 'Bence Tanrı böyle olmalıydı' tarzında bir şeyler üretip ona inanıyorlar, deistlerin ortak bir tanrısı yoktur.
Yazıyı bitirirken herkese iyi yıllar diler ve bol okumalı vakitler umarım...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)