23 Mart 2019 Cumartesi

Neye Karşıyım/yız:Mevcut Sistem

Uzun bir  süreden sonra tekrardan merhaba :)

Aslında bu yazı aklımda yer eden bir yazıydı ama biraz üşengeçlik biraz da vakit bulamamaktan dolayı hep erteledim belki de yazacaklarımı bile unuttum..

Fakat seçimlere 8 gün kala belki böyle bir yazı yazmak bazı insanlarda bir şeyler uyandıracak ve hayırlı olacaktır...

Blogumda genel olarak 'Mülk' 'Eşitsizlik' gibi kavramları bol bol görüyorsunuz fakat tam olarak neye karşıyım/yız? İşte tam olarak bunları oturtmadan ister ileride iktidara gel ister devlette farklı konumlara gel hiçbir etki yaratamazsın.


Kapitalizm nedir mesela?

Kapitalizm bana kalırsa tek bir cümle ile 'Leh'ül Mülk' dışındaki herşeydir.

Eğer bir mal sizi Allah'tan (Burada Allah'tan kastım evrensel olan kurallarıdır.) uzaklaştırıyorsa ve toplum üzerinde hegemonya kurmanızı sağlıyorsa buna kapitalizm denir.

Şu an ki var olan sistem de 'Zenginleşme' anlayışı beraberinde kapitalizmi ve devleti aracı kılarak insanları fakirleştirmeyi kendisini zenginleştirmeyi hedef alan bir anlayışın ürünüdür.

Hemen taze taze bu olaya örnek vermek gerekirse;


Türkiye'nin ekonomik olarak zor günler atlattığı dönemlerde bir medya grubuna resmi rakamlara göre başka bir medya grubunu satın alması için toplamda 1.2 milyar dolarlık kredi verildi.

Gazete satışları ve televizyon izlenme sayılarının düştüğünü varsayarsak bu borcun devlet yardımı yani fakirin fukaranın hakkı olmadan ödenmesi çok zor.

Peki nasıl bir yöntem izlendi dersiniz bu borç için?

   

Veya bu da olmazsa aşağıda ki affın aynısı da yapılır;

  


Vergi affı adında milyonlarca liranın bir anda silinmesi...

Bu tarz bir 'Zenginleşme'ye karşıyız mesela. Geçen günlerde arkadaşım ile konuşurken konu banka borçlarından açıldı.

Bu borçlar da öyle keyfi borçlar değil ha! Mesela benim eğitimimin sağlıklı şekilde devam edebilmesi için alınan bir borç.

Aman Allah'ım sadece 1 hafta geciktirdim diye günde en az 5 kere aranırken (bu miktar 200 küsur liraydı) bu adamlara verilen kredilerin,hoş görülen afların haddi hesabı yok! Ki bunlar sadece medyaya yansıyanlar...

Demek ki sadece 'Sömürmek' yetmez devletinde bütün imkanlarını böyle kullanacaksın.

Bazıları da 'Oğlum Liberalizm fırsat eşitliğidir o bu şu yapmış sende yaparsın' deyip kendilerini sistemin içinde hapsediyor,çile çekiyor fakat asla farkında değil.

Soyadı 'Sabancı' olan biriyle 'Kaya' olan biri şu sistemde hiç bir şekilde eşit fırsata sahip değildir.

Liberalizm,Sosyalizm,Komunizm vs. ideolojileri övmek yerine hayatın gerçeklerine bakıp o gün ne gerektiriyorsa hiç bir ideolojinin esiri olmadan gerekeni yapmak gerekir.



Yoksa ahanda seni böyle domates,biber,patlıcan için sıraya sokarlar güzel kardeşim :)

Başka bir uyuşturma yöntemise 'Kişi başı gelir' uyuşturucusu.

Mitinglerde,toplantılarda veya fırsat bulunan her yerde Avrupalı liderlerden tutun,Türkiye'dekilere kadar herkes 'Kişi başı geliri şöyle yaptık' 'Kişi başı geliri böyle yaptık' diye insanları uyutuyor,kendilerini alkışlatıyor.

Örneğin kendi ülkemize bakalım;

"IMF'nin Satınalma Gücü Paritesi raporuna göre, kişi başına milli gelirimiz, 25 bin doların üzerine çıktı. Türkiye, bu verilerle dünyanın 13'üncü büyük ekonomisi oldu."

Bu 2017'de var olan bir haber :)

Toplam'da 25 BİN DOLAR KİŞİ BAŞI GELİR? WTF?

Hiç birinizin cebine girdi mi yahu bu para gerçekten? Demek ki bazıları bu paraları götürürken siz de aç karnına oturuyor ve onlardan size yardım gelmesini bekliyorsunuz :)

Gelir Dağılımındaki adaletsizlikler sona ermeden bunların hiç bir anlamı yoktur. 

Türkiye'de şu an vatandaşların %20'si açlık %25'ten fazlası da yoksulluk sınırı altında yaşıyor. (Bunlar yine resmi rakamlar hayat şartlarına baktığımızda bunların toplamının %70'e rahat ulaşacağını düşünmekteyim)

Zaten bu insanlar mecbur olarak hayatlarını yaşayabilmek için bankadan kredi çekmekte bu borcuda doğal olarak ödeyememekte ve aylar sonra ödeyebilirse ödediği faizlerde geri kalan zenginlere kalmaktadır.

Faiz fakirlere karşı acımasız zenginlere ise mutluluk dağıtmaktadır :)

'Zenginlerin daha da zenginleştiği' sistem tekelciliğe yol açar. (Ör:Coca Cola)

Tekelci olmak demek piyasaya ve büyük pastaya sahip olmaktır.

Büyük pastaya sahip olmak demek ise küçük işletmelerin ölmesi bunun sonucunda toplumda huzursuzluğun var olması demektir.

Varsayalım ki bu küçük işletmeler ayakta kaldı,direndi fakat daha fazla ayakta kalmak uğruna maalesef kalitesiz mal üretecek,toplum sağlığını etkileyecek ve sonuç olarak yine bundan fakir sınıfın kendisi etkilenecektir.

Ha eğer bu işletmeler kendi ülkesinde bu kalitesiz ürünleri satamadıysalar diğer bir alternatif plan 'Emperyalizm'dir.

Yani kendi ülkesinde satamadığı ürünleri Afrika veya Orta Doğu ülkelerine sokup tıpkı zamanında Kızılderililere yapılan gibi onları hem asimile etmek hem de ekonomik olarak kar elde etmek. 


Fakat bu sistemin düzeltme yolu asla 'Seçim'de değildir.

'Biz ezilenin yanında olacağız' diyen bir çok hükümet iktidarın verdiği ego ile verdiği bir çok sözü unutmuş ve zenginlerin yanında yer almıştır.


Kendini meclisin önünde yakan bu işçiden o meclistekilerin haberi yok mu?

Bu adam sizce oyunu CHP'ye falan mı verdi? Asla! Şu an da iktidarda olan partiye verdi açıklaması da aşağıda;

İşsizlikten,fakirlikten,toplumdan bunaldığı için kendini yaktığını söylüyor





Bu mecliste halkın yararına dair neredeyse hiçbir önerge sırf muhalefet sundu diye kabul edilmiyor.

-Soma'da ölen yüzlerce işçi 
-İş kazası sonucunda ölenlerin durumları 
-Şüpheli asker ölümleri 
-Van Depremi'nin araştırılması 
-Lösemi hastalarına çözümler
-Ensar vakfı olayları ve yolsuzlukların araştırılmasının geciktirilmesi
-Çocuk istismarını red sonra uzlaşma

Reddedilenler daha böyle gider hatta durum o kadar komik bir hal aldı ki AKP'liler önergeyi sırf muhalefet verdi sandı diye kendi önergelerini bile reddettiler :)




Devlet;İnsanın acımasızlığını diğer insanların üstünde göstermesini engellemek için var olan kurumdur.

Fakat devletin başında da insan olduğu için artık bu anlayışta ömrünü bitirmek üzeredir...


İnsanlara isyan etmek,siyaset yapmak,düşünmek için bile fırsat bırakmıyor bu sistem.

Günümüzdeki insanlar neredeyse kürek mahkumları kadar çalıştırılıyor ve modern köleliği bir şekilde içselleştirip şükrediyorlar.

Bu kadar saat çalışan adam ne düşünmeye ne de kitap okumaya vakit ayırabilir.

Türkiye'nin elinde Kur'an,Atatürk ve Arabesk gibi şeyler varken bir isyanın çıkmaması aslında mucize...

Bu konuya başka bir yazımda değineceğim.

Türkiye'de şu an çalışan insanlar kendi ürettikleri ürüne bile yabancı.

Araba üretim fabrikasında çalışan kaç kişinin arabası var?

Başka bir kapitalist şirketin ürünlerini alabilmek için başka bir kapitalist şirkette çalışıyor insanlar.

Ve ürünler israf olma ihtimali dahi olsa hiç bir şekilde indirim yapılmadan tam tersine zam getirilerek satılmaya devam ediliyor.

İşçiler ya da yoksul halk ne derseniz deyin kendini değil patronunu zengin etmek ve dediğim gibi onların mallarını satın almak için çalışıyor.

Halbuki yıllardır üzerinde tartışıldığı gibi;
Makinenin sahibi kimdir? Onu kullanıp ürün (artı değer) üreten işçi midir? Yoksa sadece satın alan patron mudur?

Patron diyenlerin genel olarak verdiği cevap 

'O satın alan patron olmazsa işçiler aç kalır,patronlar olmazsa aç kalırız yaşayamayız'

İşte insanları bu sistemde yıllardır bu sloganlar ile kandırdılar.

'X olmadan yapamayız,beyler olmadan yaşayamayız,ağa yemeğimizi veriyor'


Bu da günümüzde böyle devam ediyor işte :)


İşte ben/biz böyle bir sistemin varlığına karşıyım/yız.

Dünyada değişen hiç bir şey yok hâla ezilmeye devam edenler ve ezenler var.

Ezilenler bir gün yeryüzünde önder olmadan yapılan çoğu şey anlamsızdır...