9 Aralık 2019 Pazartesi

Kustum

Bu satırları şu anda düz A4'e yazıyorum ve saat gece 04:30 tarih 09.12.2019.

Uzun süre sonra masamı topladım. Söylemek gerekirse şu anda masamda;

2 şampuan,taraklar,boş redbull kutusu,cüzdan,tefsir,ortasından sıktığım bir diş macunu var.

Ha bir de neden aldığımı hatırlamadığım bir 'Badem Yağı'da orada duruyor.

Çatı katında oturduğumuzdan kuşlar yine 'Guk guk guk' diye ses çıkarmakla meşguller.

Arada gelip cama kafa atıyorlar.

Bir arkadaşımdan öğrendiğim kadarı ile kafa atma sebepleri tamamen içeri girme isteklerinden dolayıymış.

Hatta bazen sırf o camı kırabilmek için bir kuş kendini feda bile edebiliyormuş öyle cama vura vura.

Ne kadar trajikomik bir olay değil mi?

Arkamda oda spreyi 'fıs,fıs,fıs,fıs' diye fısıldamaya devam ediyor. Odamın güzel kokmasına sebep oluyor.

Hoş odam güzel kokuyor ama kendim için aynısını pek söyleyemeyeceğim şuan galiba.

Çok dağınığım ya,gerek fiziksel gerek zihinsel.

Bazen kuşların kendini içeri girmek için öldürmeyi düşünmeleri gibi bazılarımızın da kendini bazı uğurlar sonucunda öldürmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bazense bazı şeylerin anlık düşünceler olduğunu düşünüp kendimizi öldürmenin, ölüme gitmenin pekte hoş bir şey olmadığını düşünüyorum.

Ani duygu değişimleri yaşıyorum bu aralar.

2 saat önce 'Off,puff' diye dolaşırken, dışarı çıkmam mutlu olmama (ki mutluluk nedir hala anlamış değilim) sebep oldu.

Havalar da iyi soğudu burada, galiba hasta da olacağım bir de geçen gün deprem oldu.

Biraz da olsa heyecan getirdi.

Bilmem ne line,ankastre bozukluğu yok obsesif komposto falan osuruktan türetilen şeyler bana kalırsa.

Bazıları bir de bunlara 'cool hastalık' 'olm o çocuk böyle böyle' falan diyor :)

Ani duygu değişimlerini falan bunlara bağlamıyorum yani boşa maval okumasınlar (Maval?)

Bazı insanlar ne kadar yetenekli,bazı insanlar ne kadar aptal.

Sesi güzel olan,resim çizebilen,Allah'a güzel ibadet edebilen,uslu uslu ders çalışan,mühendis doktor olan falan ne kadar şanslı bir o kadar da benim gözümden şanssız insanlar.

Bir de yıkık,çekingen,cebinde kuruşu olmayan olsa bile onu da yakınlarına harcayan, hiç bi sik olamamış insanlar var.

Ama ben galiba hayatım boyunca ikinci grupta yer alacağım ve bu hayatı o şekilde çok mutlu (?) yaşayacağım.

Gerçi önüme fırsat koysalar yine ikiyi seçerim, belki biraz para isteyebilirim.

Mutlu insanların hayatı pek ilgimi de çekmiyor zaten,mutsuz insanları daha çok seviyorum.

Daha iyi konuşurlar,çizerler,yazarlar,bakarlar,okurlar,dua ederler,şaka bile yapabilirler.

Evet evet şaka bile yapabilirler.

Antik Yunan'a baksanıza komedileri yasaklanan adamlar mizahı bırakmışlar mı?

Bu adamlar sizce oyunları yasaklandığı için mutlu muydular?

Tabiki de değillerdi ama bu mutsuz adamların toplumu mutlu eden esprileri bu döneme kadar geldi ve hala gülünüp,oynanıyor.

Dosto,Tolstoy,Schopen,Niçe,Van Gogh,Beethoven olmak için ilk şart mutsuz olmaktır.

Yoksa böyle akamaz kelimeler...

Ön sayfayı bitirdim A4'te şimdi arkaya geçmeliyim.

Mutsuzluğu mutluluk olarak tanımladığımdan beri hep daha iyi yazıyorum mesela ya da ben öyle zannediyorum bilmiyorum.

Zaten ne yazması gerektiğini pekte anlamamış biriyim iki dakika vakit ayırıp yazılarımın başlıklarına bakmanız bile yeterli olacaktır.

Her boku biliyorum edası ile yazıyorum sanki maşallah her konu var.

Gecenin bu saatinde kusmaya devam ediyorum.

Yazımı görseniz BERBAT!

Şu saydığım yazarlar o güzel öyküleri nasıl yazabilmiş asla anlayamıyorum.

Kendi üniversiteni kendi zihninde kurman şart galiba ilk önce.

Hem 'Yarın 13:30'da sınavım var.' düşüncesinden de kurtulabilirim böylece.

Acaba onların yazıları da çirkin miydi benim gibi?

Tolstoy mesela o kadar sayfa 'Anna Karenina' gibi bir romanı nasıl oldu da ortaya çıkardı?

Nasıl daha mutsuz olabildi?

Bütün çevre dükkanları doluyken kendisinin dükkanı boş olan bir amca kadar hüzünlü müydü?

O da bakıyor muydu etrafına acaba?

Ya da herkes eğlenirken çalışmak zorunda olan bir genç kız kadar kötü hissediyor muydu? Ya da utanıyor muydu?

Bence utangaçtı Tolstoy, ama 80 küsur yaşında tamamen utanmaya başladı artık.

Keşke seninle konuşabilseydim bu gece.

2-3 sayfa doldurmakta bile zorlanırken ben, sen nasıl yazdın onları?

Sezar kolyem bunları yazarken bana bakmaya devam ediyor masanın hemen yanında, A4'ün biraz üstünde solda.

Ne kadar yazabilirim ki daha?

23 yaşına gireceğim ve çok geçmeden öleceğim belki.

Geçen bir yerde okudum beyin ölümü kendisi için değil de başkaları için olan bir olay olarak görmeye meyilliymiş.

Bu yazdıklarım geleceğe yeterli mi olacak? Ya da daha önemlisi bana yeterli mi olacak bu gerçeği unutmak için?

Odam ölü adamların resimleri ile çevirili.

Ali Şeriati,Lemmy,Müslüm Baba,Azer Bülbül,Schopenhauer,Marx,Nietzsche,Freud,Zeki Alasya,Sadri Alışık ve daha kimler kimler...

Frankenstein bile var aynı bana benziyor.

Bu da demek oluyor ki ölümü unutma taraftarı değilim pek hep yanımda taşımak daha zevkli.

Zaten an geliyor 'Kurtuluş ölümde' diyorum o zaman beni ne korkutuyor?

Galiba vereceğim hesap.

Kendimi Allah'a karşı güzel savunurum savunmasına ama bakalım fırsat verecek mi?

Bazen o kadar başarısız hissediyorum ki kendimi Pink Floyd'un 'Dogs' şarkısında bahsettiği kanser adam gibi olacağımı düşünüyorum.

Bu yazdıklarım da size kalır işte alır okursunuz,anlatırsınız belki bir kaç kişiye.

Saat 5'i geçmiştir diye tahmin ediyorum.

Gidip uyumam en iyisi olacak.

Sağ tarafımda asılı olan Edvard Munch'un o malum tablosundaki adama benzeyeceğim sabah yoksa.

Neden uyumam lazım biliyor musunuz?

Çünkü sabah kalkacağım ve bir sınava daha gireceğim HAHAHAHA!

Bunları yazan ben değilmişim gibi sabahta kalkıp farklı bir karakter olacağım.

Yine gülüp,eğleneceğim taa ki yine kalem ve kağıdım ile baş başa kalıncaya kadar.

Veya tırlatıncaya kadar veya iyi bir dostum ile konuşuncaya kadar....

Rol yapmak ........... falan filan bu konuda baya uzun bir konu bunu da başka bir zaman yazalım.

Daha 'Küçük Prens' serisi vardı halbuki.

'İyi geceler' mi diyerek bitirmeliyim yoksa 'Günaydın' diyerek mi?  Onu bile bilmiyorum.

Tek bildiğim artık bir şeyler yapmanın vaktinin geldiği halbuki ne kadar yapmayacağımı bilsem bile.

Zaten ne yapmamız gerekir ki?

7 Kasım 2019 Perşembe

Küçük Prens Dinini Öğreniyor (1.Hikaye)



Küçük Prens artık yeterince büyümüştü.

Dedesi ile evde otururken dedesi ona 'Evlat artık büyüdün bizim dinimize göre deneme süren doldu.

Gitte artık bir dinini öğren' dedi.

Küçük Prenste o kadar gezegen gezegen dolaşmış ama aradığını bir türlü bulamamıştı.

İçinden geçirdi "Aga dedem haklı kalkayım da dinimi bi öğreneyim artık."

-Peki dede nasıl öğrenicem bu dini ben?

-Oğlum bak bizim bir kutsal kitabımız var ama sen onu anlayamazsın. Madem gezegen gezegen dolaşabiliyorsun zamanlar arası yolculukta yap git büyük alimlerden öğren dinimizi

-Peki dedeciğim bir deneyeyim

Küçük Prens gitmesine gideyim diyordu ama içinden de 'Ya oğlum madem bi kitap var niye biz okumuyoruz da başkalarından öğrenmeye gidiyorum?' diye geçirmemiş değildi.

Düşüne düşüne ilerledikten sonra hoopp Back To The Future filmi gibi kendini bi an geçmişte buldu.

Önünde toplam 4 tane yol vardı.

1.Yol:Hanefilik
2.Yol:Şafiilik
3.Yol:Malikilik
4.Yol:Hanbelilik

Ve bunların en üstünde kocaman bir şekilde 'HAK MEZHEPLER' yazıyordu.

Alternatif yollarda vardı belki ama Küçük Prens onlara bakmadan 'Hak' olduğunu düşündüğü yolların birine doğru yürümeye başladı.

Yürürken de içinden geçirdi:

"Ya dedem bana vaktinde namaz,abdest,hac falan anlatmıştı ama tam anlamıyla hatırlamıyorum ilk önce onları sorarım sonra da yemekleri falan sorarım dönerim evime"

Küçük Prens bunları düşünürken bir bakmış ki ilk önce Hanefiliğin olduğu yola girmiş bile.

-Selamınaleyküm abiler.

-Aleykümselam kardeş buyur

-Ya abi size bir kaç sorum olacak müsaitseniz

-Estagfurullah tabiki buyur

-Abi ben dinimi öğrenmek istiyorum ama nereden başlayacağım bilmiyorum.

-Valla genç dinini öğren ama o üstündeki sarı şeyi çıkar o bize göre haramdır haberin olsun.

-Anladım abi çıkarayım

Küçük Prens atkısını çıkardıktan sonra yanına aldığı not defterini de çıkarmış başlamış sormaya:

-Şimdi abi ilk önce abdest hakkında sorayım size Abdestin sünnetleri,farzları,bozan şeylerin sayısı kaçtır?

-Bak şimdi dediklerimi dinle yaz hemen: Abdestin sünneti 18,farzı 4, 12 şey ise abdesti kaçırır.

Bunların detaylarını öğrenmek istersen çıkışta kitabımızı satın alabilirsin.

-Eyvallah abi sağolasın. Peki dedemin önünden namaz kılarken geçiyorum o da bana kızıyor gerçekten namaz kılarken önünden geçince namazı bozulur mu?

-40 kulaçtan az bi mesafede geçiyorsan problem olur.

-Haa iyi bunu yazayımda dedeme söyleyeyim. Peki ben namaz kılmak istemesem ne olur?

-NE NE DEDİN SEN!?

-Na,na,namaz kılmak istemesem ne olur?

-Ne oluru mu var seni hapseder,döveriz!

-Vay be dedem de dinde zorlama yok derdi.

-Dinini yeni öğreniyorsun kafamızı kızdırma bir şey bilmeden konuşma sarı çocuk!

-Peki haccın şartları neler abi? Ben hacca gidersem kaç şart yerine getirmem gerekiyor?

-2 şartı var. Detaylar için kitabımızı unutma bizim kitabımızı okumalısın unutma.

-Peki.

Küçük Prens Hanefileri çok gergin bulmuştu ve birazda korkmuştu açıkçası.

Hatta o derece ki o çok değerli sarı atkısını onların yanında unutmuştu...

"Neyse ya kalsın orada" dedikten sonra bu sefer de Malikilerin yanına gitmiş Küçük Prens:

-Abiler merhaba Hanifilerin yanından geliyorum. Sarı atkımı da orada unuttum var mı oturacak bir yer? Bir kaç soru soracağım size.

-Hay Allah keşke oraya sarı bir şey ile girmeseydin ya o haram onlarda.

-Sizde helal mi?

-Evet helal tabi.

-E siz Müslüman değil misiniz?

-Müslümanız elhamdulillah neden şaşırdın ki?

-Eee aynı dinde nasıl olur da farklı helaller haramlar olur. Beni mi kandırıyorsunuz yoksa?

-Bana bak küçük adam bizi çıldırtma bizim dediğimiz en doğrudur beğenmiyorsan çık git!

-Peki,peki sakin olun çıkıp gidiyorum.

Küçük Prens Malikilerin kendisini kandırdığını düşünerek onların yanından bir koşu kaçıp gitti ve düşündü:

"Ya kesin Müslüman değiller bir dinin nasıl olur da farklı helal ve haramları olur. Paçayı güzel kurtardık şimdi şu Şafiilere bir uğrayayım"

Küçük Prens içeri girdiğinde anlamadığı bir dil konuşulduğunu duymuştu.

Evet,evet yabancı bir dil.

Şafiiler içeride KÜRTÇE konuşuyorlardı,Küçük Prens hemen olağanüstü yeteneklerini kullanarak onlar ile Kürtçe konuşmaya başladı.

(Sonra öğrenecekti ki yaşadığı yerin doğusunda Şafiiler genellikle Kürt idi)

-Abiler merhaba siz aklı başında insanlara benziyorsunuz sizi çok sıkmadan bir kaç soru soracağım.

-Buyur lo!

-Abi ben dinimi öğrenmeye çalışıyorum da ilk önce size abdest ve namaz soracaktım bunların şartları kaçtır nedir? Malikiler farklı bir dinden galiba,Hanifiler 'En doğrusu bizimdir' deyip kitap satmaya çalıştılar ne yapacağımı şaşırdım vallahi size göre nedir?

-Vallahi genç onlarda Müslümandır ama her şeyi yanlıştır. Sen bizi dinlersen kurtuluşa erebilirsin sadece. Bak şimdi abdesti 5 şey bozar,6 tane farzı,30 tane sünneti vardır.

-Durun bir saniye Hanefiler farklı şeyler söylemişti. Yoksa sizde Malikiler gibi Müslüman mı değilsiniz?

-Keke olur mu öyle şey tabiki Müslümanız ama dedik ya onlar yanlış bilir.

Neyse bak namazın da şartları vardır en başında eğer üşengeçlıkten falan bir süre namaz kılmazsan seni öldürürüz.

3 gün içinde kıldın kıldın yani

Küçük Prens içinden geçirdi:

"Yahu Hanifiler en azından hapsediyordu bunlar direkt öldürüyor ya" korkudan sessiz kaldı yoksa ölecekti. Çünkü gezmekten namaz kılamamış.

-Peki haccın şartı kaç sizde?

-Vallaha bize gelişi 5'tir hahahahaha. 5 şartı var.

-Hanifiler 2 demişti ama.

-Eee git o zaman Hanifilere katıl.

"Neyse" dedi yine Küçük Prens ve 4.yola hiç girmeden yoluna koyuldu. Yolda kendi kendine düşünmeye başladı:

"Bu nasıl olabilir ya gerçekten? 1 Din var ama farklı farklı bir ton görüş var olacak iş değil. Burada bir hata olması gerekiyor kesinlikle.

Yani mesela şimdi kıyamet kopsa Allah bunları hak mezhep olarak alsa sıraya dizse şöyle mi soracak acaba 'Ya Hanifi sen kendi kuralına uydun cennete geç' 'Ya Şafii sende kendi kuralına uydun sende cennete geç'

Böyle bir saçmalık olması pek mümkün değil en iyisi eve döneyim de dedem ile bir konuşayım"

Gel zaman,git zaman sonunda Küçük Prens sakalları uzamış bir şekilde eve dedesinin yanına gelmiş.

-Dedeeee,dedeee ben anlamadım herkes farklı bir şey söylüyor bu dinde.

-Eeee oğlum hepsi hak birini seçeceksin ona göre yaşayacaksın bu kadar basit.

-Ama dede Hristiyanlardan farkımız kalmaz böyle onlarında bi sürü mezhebi bi sürü kitabı var üstelik gittiğim adamlarda 'Bu sözler Allahtan'dır bizim kitabımızı al' deyip satmaya çalışıyorlar.

-Haşaa,haşaa ve kellaaaa bre sarı oğlan! Çabuk tövbe et. Onlar büyük alimdir biz ise aptal birer insan oğluyuz. Bizim gibi gerizekalılar,salaklar bu dini anlayabilir mi? Birine köpek olmalıyız ki bu dini anlayalım aaa aaaa aaaa

-Peki dedeciğim.

Küçük Prens günlerini bunları düşünerek geçirdikten sonra dedesi ile ilk konuştuğunda dedesinin ona dediği 'Bizim bir kutsal kitabımız var' sözü aklına geldi.

Gitti kitabı duvarda asılı olduğu yerden indirdi ve okumaya başladı.

İlk karşılaştığı ayet aynı zamanda ilk geçirdiği şoktu;

“Dinlerini bölük bölük edip her biri bir kişinin taraftarı olmuş olanlar var ya, sen hiçbir konuda onlardan olamazsın. Onların işi Allah’a kalmıştır. Daha sonra Allah, onların yaptıklarını kendilerine bildirecektir.” (En’âm, 6/159)

Sonra bir kaç sayfa daha atladı;

'Aha'.

"Karşılaştığım adamlar bana kendi kurallarını dayatıyor,falancanın kitabını satıyordu.

Galiba bu ayetin karşıma çıkmasının sebebi tamamı ile bu adamlar olabilir."

Küçük Prens sayfaları karıştırmaya devam ediyor,karıştırdıkça gözünün önüne farklı mekanlar,insanlar ve düşünceler geliyordu.
Küçük Prens böylece ilk defa dinini öğrenmeye başlamıştı fakat onu bu süreçte daha çok şaşkınlıklar,tecrübeler ve çalışmalar bekliyordu.

Devamı reklamlardan sonra......

29 Temmuz 2019 Pazartesi

İslam ve Aydın(lık)





Bugün bir süredir kafamı kurcalayan bir konu hakkında yazmak istiyorum.

'Aydın' kavramı.

Aydın nedir?

Bana göre aydın kelimesi sadece kendisini aydınlatan insandan başka bir şey değildir.

Önemli olan 'Aydınlık'tır. 

Çevresini ne kadar etkilediğidir.

Bu blogun en başında kocaman 'Bilgiyi muhafaza etmemek gerekir' yazısını hepiniz görmüşsünüzdür.

İşte bir aydının yapması gereken ilk şey bana göre o bilgiyi sadece kendinde saklamamak, insanlara aktarmak onlara anlatmak ve zulme karşı harekete geçirmektir.

Yazıya çok hızlı girdiğimin farkındayım fakat sizi çok sıkmak istemeden anlatmak istediğim için böylesinin daha iyi olacağını düşünüyorum.

'İslam'da Aydın' konusuna gelmeden önce genel olarak Türkiye'de ve Dünya'da ki aydın profillerine değinmek istiyorum.

Aslında buna geçmeden önce 'Varoluşçuluk' kavramını anlatmam gerekiyor çünkü yazının devamında aydınlık kelimesinin yerine varoluşçuluk kelimesini kullanabilirim.

Varoluşçuluk akımı çok eskilere dayanmasına rağmen genelde Fransız yazarlar Sartre ve Camus'un sayesinde üne kavuşmuş bir akımdır.

Bunların diğer başlıcaları ise Kierkegaard,Heidegger (Ki bence tam sayılmaz),Nietzsche,Schopenhauer gibi filozoflardır.

Varoluşçuların savunduğu en en özetinde 2 kavram vardır;

1-İnsanın oluşu diğer eşyalar gibi değildir.

Bir eşyayı tasarlamadan önce kafanda oluşturur ve yaparsın.

Fakat insan özü itibariyle değil bedenen bu dünyadadır ve kendi kendini var eder.

2-İnsan özgürdür fakat bu özgürlük sınırsız bir özgürlük değildir.

Kişiler kendi özgürlüklerini gerçekleştirirken diğer insanlara karşı da sorumlu olduklarını unutmamalıdır.

Ör; Kitap okuyan biri diğer insanlarında kitap okumasını fiili olarak söylemese de mantıken isteyecektir. Ya da bir terör grubuna katılan kimse de diğer kişilerin o gruba katılmasını isteyecektir.

Genelde bu akım 'Ateizm' ile özdeşleştirilse de akımın kurucularından olan 'Kierkegaard' bir Hristiyan olarak 'Teist varoluşçuluk' anlayışını da getirmiş buna 'İnanç sıçraması' adını vermiştir.

Aydın kavramının yerine yer yer varoluşçu kelimesini kullanma isteğimin ana sebebi yukarıda saydığım ilk maddedir.

İnsanın kendini ve çevresini reddedip kendi kendini inşa etmesi,olan biteni sorgulamasıdır.

Aydının da ilk görevi zaten bu olmalıdır.

Neyse konuyu çok dağıtmadan ülkemizdeki ve dünyamızdaki aydın profiline geri dönelim.

Maalesef bizim ülkemizde olduğu kadar dünyanın başka bir yerinde aydın kesim hiç bu kadar halktan kopuk yaşamamaktadır.

Türk aydınının en büyük sorunu halktan kopuk yaşamaktır,bir çoğu muhtemelen ekmeğin fiyatını bile bilmemektedir.

Batıcı ve doğucular kendilerini çok farklı yerlerde zannetselerde aslında hepsi aynı kişilerdir.

Biri Batı eserleri okur ve çevirirken biri Doğu eserleri okuyup çeviriyor aralarındaki tek fark işte tam olarak budur.

İkisi de kendilerini halka kapamış şekilde yaşamaktadır.

Bu aydınlar halkın içinden çıksalar bile bir süre sonra kopup kendi çaplarında burjuva oluyorlar hepsi birer birer 'Efruz Bey' oluyorlar fakat farkında değiller :)

Doğu aydını ise (ki yazının aslında ana konularından biri onlar) hala ortaçağ karanlığında yaşayan,batıyı reddetmeliyiz derken bütün bir medeniyeti terk eden ne eğlenmesini bilen ne kadını erkeği tanıyan insanlara dönüşmüşlerdir,zenginlik kavramını 'Şirk zenginliği' ile karıştırıp rezil duruma düşmüşlerdir.

Bu tipler halka karşı zararı olan tipler hatta okumayı antipatik bile gösteren tiplerdir.(Bu Türk edebiyatında yanlış batılılaşma adı altında yüzlerce kez yazıldı)

Bunlar yanlarına 2 3 taraftar toplayıp sadece onlara bilgiyi satan sofistler gibidirler.

Aslında 19.yy ve 20.yy savaş problemleri arasında bile (ki varoluşçuluğun doğma sebeplerinden biri de bu buhranlardır) çok güzel aydınlar çıkarsa da bizim çağımızda durum çok kötüdür.

3 dil bilip Londra'ya seyahat eden,iyi hitabı olan ve kitap okumuş her kimse insanların gözünde hemen 'Aydın' olarak belirmektedir.

Oysa aydınlık kavramı kişilerin üniversite mezunu olmasına bağlı bir kavram değildir.

Üniversite bitirmeden tarihi etkileyen bir çok kişi vardır. 

Tabi ki bilgili bir lider olmak bilgisiz bir liderden daha iyidir lakin bu şart değildir. 

Eğitimden önce kendini iyi tanımalı zaten aydın.

Taşıdığı görevi bilmeli ve topluma aktarmalıdır.

Daha sonra ise halkını tanımalıdır sadece entelektuellere hitap etmemelidir.

Halka 'Kant'ın fenomenleri' veya 'Hegel'in Diyalektiği' diyerek konuşmaya başlarsa sadece 'Güzel konuşan bir bilgin' olarak anılır.

Onlara bu kavramları avamlaştırarak anlatmalı ve bilinç kazandırmalıdır.

O bilinci kazandırdıktan sonra zaten halk kendisi ondan talep etmeye başlayacaktır.

Aydın kişi okuduğu ve örnek aldığı kişilerden tabi ki etkilenecektir fakat onları taklit ve tekrar etmemeli kendine özgü olmalıdır.

Bu aydınların halktan uzak kalmalarının tek sebebi kendileri değil halkın bilgiyi almaya istekli olmaması,kötü yöneticiler ve iletişim sorunlarının yanında özellikle Doğuyu benimsemiş aydınlar için Ortadoğu'nun bugünkü durumu da diğer sebeplerdir.

Yazının buraya kadar olan bölümünde genel aydın profillerini kendi fikrimce anlattım.

Bu bölümde ise 'İslam Aydınları' bana göre nasıl olmalı ona değineceğim.

Arkadaşlar en başta din toplumları toplumlarda dinleri ekler.

Sadece din kişilere bir şeyler değil kişiler de dine birşey katarlar.

İslam'ın kaynağı biz ne kadar sadece Kuran'da desek maalesef bir çok şey halk tarafından dine eklenmiştir.

Öncelikle bir dinin aydını olur mu? Sorusunu kafanızda sizin cevaplamanız gerektiğini düşünüyorum daha sonra ise bana göre bir dinin temsilcileri tabiki de olur diyerek cevaplıyorum :)

Bir dinin aydını yukarıda bahsettiğim 'Aydın' özellikleri ve 'Dinin' o toplum üzerindeki etkilerini iyi bilmelidir.

Weber'in 'Doğu-Batı Tipografisi'ne uygun kişilik profilleri çıkartmalı ve bunları yorumlayabilmelidir.

İslam'ın aydını ne sadece Camus olmalıdır ne de sadece Ebu Zer olmalıdır ikisini de birleştirebilmeli ve pasif bir başkaldırma değil aktif bir başkaldırma yaratmalıdır.

Kendi keyfini değil ümmet'in (yani milletin yani bütün dünyanın) derdini kendisine dert edinmelidir.

Kötü yöneticilere ve yozlaşmış halka Sokrates ve Hz.Musa gibi başkaldırmalıdır.

İslam'ın aydını bu dünyayı diğer dünyadan ayrı tutamaz zira bu dünya diğer dünyanın tarlasıdır.

İslam'ın aydını peygamberi de örnek almalıdır kendisine. Peygamber insanların karşısına sadece 'Silah' ile değil 'Düşünce' 'Ahlak' 'Güven' ve 'Söz' ile çıkmıştır.

Bir aydında bunların biri eksik olduğunda kendisini iyi ifade edemeyecek ve halka umut veremeyecektir.

Halka 'Cennet öbür dünyanın işi' dememeli bu dünyada cennetin kurulabileceğine ikna etmelidir.

İslam aydını kendi doğumundan yıllar önce yapılan Endülüs'te ki falan cami filan bilim merkezi ile övünmemeli onları örnek göstererek tekrardan bu kültürü diriltmelidir.

"Pax İslamica" dönemini iyi bir manifesto ile anlatabilmelidir bütün dünyaya.

Özellikle bizim çağımızda 'Cihat' kavramını savaş olarak algılamamalı 21.yy savaşının varoluşsal bir savaş olduğunu idrak edebilmelidir.

Türkiye'den çıkan bir İslam aydını-devrimcisi olarak gördüğüm Sezai Karakoç bu durumu ‘Diriliş Neslinin Amentüsü’ kitabında şöyle anlatmaktadır;

“Müslümanlar ilkin İslamın zaman ve tarih sorumluluğunu yitirdiler, daha sonra da toplum borçlarına olan duyarlılıkları zayıfladı. En sonunda da günümüzde, ne yazık ki şeytanın ve İslam düşmanlarının saldırıları her birimizin iç benliğine doğru sarkmaya başladı”


Ona göre İslam’ın aydını önce psikolojik,sosyolojik ve tarihsel olarak hem İslam’ı hem de yaşadığı toplumu anlamalıdır ki varoluşsal savaştan başarılı çıksın.

Fakat İslam neden son yıllarda aydın kişiler çıkaramamaktadır?

Neden İslam dünyada karanlık yüzü ile bilinmekte aydınlık yüzü anlatılamamaktadır?

Buna verilecek bir çok cevap vardır fakat benim gözlemlediğim,okuduğum ve tefekkür ettiğim cevaplar şunlardır;

1-Müslümanlara karşı başlatılan savaşlar bana göre en başta yer almaktadır.

Emperyalist ülkeler Suriye,Afganistan ve Irak gibi tarihi önemi olan bir çok ülkeyi neredeyse yok etmiştir.

Bunun yanında bu ülkeler yok olurken maalesef algılarımız kapanmış ve zihinsel olarak eşekleşmiş duruma geldik.

Fransa'da 'Notre Dame Katedrali'nin yanmasına üzülen insanlar maalesef koskoca Asur medeniyetinin eserlerine,Mescid-i Aksa'ya aynı duyarı gösterememiştir.

2-Rivayet kültürü yine önem sırasına göre ikinci sebeptir.

Çünkü bu kültür dolayısı ile insanlar Kuran'dan uzaklaşmış,neredeyse her suresinde 'Düşünmez misiniz? 'Akıl etmez misiniz?' diyen kitabı toprağa gömmüşler bu işi yapanları da şirk koşuyor saymışlar ve bilgiden korkmuşlardır.

3-Mezhepleşmeler.

Mezhepleşmeler hakkında ileride güzel,Bilal'e anlatır gibi anlatabileceğim bir yazı yazmayı planlıyorum.

O yüzden bu kısımda zaten geçmiş yazılarımı okuyanlar veya az çok düşünme yetisine sahip olanlar neden 'Mezhepleşme'nin (Kuran'da yasak olmasına rağmen) kötü olduğunu anlayacaklardır.

Bu 3 ana sebebin dışında ise maalesef 'Mutezile' ekolünün Emeviler,Tasavvufcular ve Rivayet kültürüne dayanan insanlar tarafından yok edilmesi yine bu konuda çok büyük yanlışlarımızdan biridir.

Mutezile'yi 'Kafir' sayan bu kafalar aslında ekole değil arkasında yatan 'Akılcılık' anlayışına karşı çıkmışlardır.

Mutezile yukarıda saydığım insanların tekerine çomak sokmuştur.

Onların hunharca insanları sömürdüğü 'Kadercilik' 'Şefaat' ve 'Keramet' anlayışlarını yerle bir etmiştir.

Bugün Ehli Sünnet dediğimiz akım Mutezile'yi her yerde kötülerken ne hikmetse aynı zamanda onların icatları ile gurur duyar ve övünür.

Çünkü bu akım;

Harizmi,Cahiz,İbn Heysem,Zemahşeri,İbni Sina ve Biruni gibi daha aklıma gelmeyen dünyada şuan var olan bilimlere öncülük yapan insanlar çıkartmıştır.

Bugün bu buluşlar,düşünceler ile övünenlerin (Ehli Sünnet kesimdekilerin) ataları zamanında bu insanların kitaplarını yakmış,değerini bilememiştir.

Kitapların bir çoğu ise Avrupa'da yayılmış ve Rönesans'ın başlangıcında ciddi anlamda büyük rol oynamıştır.

Tabi ki bu insanların kafir sayılmaları bugün de hala devam etmektedir bknz: :)


Yukarıda saydığım şartlarda olan bir çok İslam aydını davalarına uğruna mücadele vermiş fakat ya tekfir edilmiş ya da öldürülmüş,hapsedilmiştir.

Size bu aydınlardan 3 tane örnek verip yazımı bitirmek istiyorum.

1-Kindi

İlk başta Kindi’yi örnek verme sebebim ilk İslam filozofu sayılmasıdır. (Aslında değil fakat Batı yine kendi fikirlerini dayatması açısından (bknz;Yunan’dan etkilendi denmesi için ilk filozof olarak gösterir)

Kindi çocukluğunu Küfe ve Basra’nın İslam kültürünü zirveye çıkardığı dönemlerde geçirmiştir.

Tabi ki o da neredeyse her çocuğun aldığı klasik eğitimi almıştır. (Matematik,Fıkıh,Kelam vs.)

Özellikle Bağdat’a gittiği dönemde hükümdarlar tarafından fark edilmesi geç olmamıştır.

Yunanca ve Süryani dilini öğrendikten sonra bu dillerde bir çok tercümeyi topluma kazandırır.

Onunda eserleri özellikle Batı’da çok ses getirmiştir.

Sadece düşünsel alanda değil ‘Mantık’ ‘Geometrı’ ‘Astronomi’ ‘Jeoloji’ ‘Münazara Usulü’ gibi bir çok alanda eser vermiştir.

Eserlerinin toplamı 270’den fazla olduğu söylense de günümüzde ‘El Hass ala Taallüm el-Felsefe’ (Felsefe Öğretmeye Teşvik) ve F’il Felsefe el Üla (İlk Felsefe) eserleri vardır.

Ona göre filozoflar hakikatın arayıcıları olmalıdır.

Hakikatı bilmek Allah’a ulaşmanın yollarından biridir kim felsefeyi (düşünme anlamında) din dışı sayarsa kendisi kafirin kendisidir der ve Kurandaki ‘Akletme’ ‘Düşünme’ ayetlerini bu görüşüne delil olarak gösterir.

Bacon’un dediği ‘Akıl ve vahiy birbirinden ayrılmalıdır’ kavramını aslında ondan yıllar önce Kindi felsefeye sokmuştur.

Peygamber ve filozof ayrımını ‘Biri vahiy ile gerçekleri alır biri ise akıl ve delille’ diyerek yapmıştır.

Yine eserlerinde kozmolojik argümanı kullanmıştır.

Kindi’nin ana amacı kendi ve Yunan’lı filozoflardan aldığı bilgiyi İslam dünyasına anlatmak onu ileriye taşımaktı.

Bunu da başarmış kendisinden sonra gelen kişileri etkilemiş ve hala da etkilemektedir.

Maalesef Kindi dönemin yobazları ve baskıcıları tarafından dışlanmış, tekfir edilmiş hatta cesedi bile gizlice gömülmüştür.

Bu sebeplerden dolayı toplum çapında kendi kafasındaki ütopyayı maalesef kurabilmek için bir girişimde bulunamadığını biliyoruz.

2-Ali Şeriati

Belki de son dönem İslam aydınlarının en iyisi oydu.

İran’da ‘Sünni’ Türkiye’de ‘Şii’ denilerek dışlandı.

‘Sizi rahatsız etmeye geldim’ cümlesinin vücut bulmuş haliydi.

İnancı olmayanlara göre ‘Fazla dindar’ inançlılara göre ise ‘Fazla seküler’ idi.

Şeriati her bakımdan aydın bir kişilikti ve ne yazık ki o da İran gizli servisi tarafından yapılan bir suikast sonucunda öldü.

Şeriati ayrıca benimde  akıl babalarımdan biridir.

Tarih’i iyi anlamış başarılı bir sosyologtur.

Sosyalizm ve İslam’ın ortak noktalarını kavramış bunun üzerinden bir anlayış geliştirmiştir.

Bunu yaparken de tam yukarıda bahsettiğim gibi bir aydın olarak yapmış ne halkından uzak kalmıştır ne geleneğinden ne de dünyayı tanımaktan.

Ali Şeriati bir anlamda İslam dünyasının varoluşçularındandır.

Çünkü o 4 zindan kitabında ‘İnsan historizm,sosyolojizm,biyolojizm ve natüralizmi terk etmelidir.

Daha sonra ise kendi benliğini de reddetmelidir.’ diyerek yeniden varoluş gereklidire kapı açmıştır.

Aydını bir kitabında şöyle tanımlar;

“Aydın, toplumsal çelişki ve düzensizliklerin farkında olan insan demektir. O, bu çelişki ve düzensizliklerin gerçek etkenlerinin farkındadır. Aydın, topluma mahkum olduğu uygunsuz durumdan kurtuluş yolu sunma, toplum için ortak çözüm yolları ve idealler belirleme ve halka coşkulu bir ortak aşk ve iman kazandırma sorumluluğunu taşır.”

Ona göre ideal insan ise;

"Doğanın kıyısından geçip halka sırtını dönerek değil, doğanın içinden geçerek Allah'ı anlar ve halkın ardınca giderek Allah'a ulaşır. Bu ideal insanın elinde Kayserin kılıcı, göğsündeyse Mesih'in yüreği vardır. Sakrat'ın beyniyle düşünür, Hallac'ın yüreğiyle aşk duyar. Alexis Carrel'in arzuladığı gibi; "Hem bilimin güzelliğini, hem de Allah'ın güzelliğini anlayan; Pascal'ın sözünü, Descartes'in sözünü dinler gibi dinleyen bir insandır."

Spartaküs gibi köle sahiplerine başkaldıran; Ebuzer gibi açlar devriminin tohumunu saçan.
İsa gibi aşk ve barış habercisi; Musa gibi cihat ve kurtuluş elçisi.

Felsefi düşünceye dalıp halkın yazgısından gafil kalınayan, aynı zamanda da siyasete gömülüp, halkzadelik ve şöhret düşkünlüğüne düşmeyen biri. Bilim, iman lezzetini tatmaktan onu alıkoymaz. İman, ondaki akletme ve mantık gücünü felç etmez. Takva, onu hiçbir işe yaramayan arınmışlığa götürmez; çaba ve yükümlülük onun ellerini kirletmez. Cihad ve içtihat insanıdır; şiir ve kılıç, yalnızlık ve yükümlülük, duygu ve düşünce, güç ve sevgi, iman ve bilgi vb. insanı.

Bütün boyutlarıyla tam bir insandır. Yaşamanın, tek boyutlu, kırık dökük ve kusurlu kılmadığı, kendinden uzaklaştırmadığı, kendine yabancılaş­tırmadığı insandır. O, Allah'a kulluk yoluyla, var olan her şeyin ve herkesin kulluk bağından kurtulandır. Mutlak irade karşısında teslim oluşu, her zorlama karşısında başkaldırıya çağırmaktadır onu. Ölmekte olan bireyselliğini, insanın diri türselliğine hulul ettiren (geçiren) ve kendisini olumsuzlamakla kalıcılığa eren insandır o.”



3-Seyyid Kutup,
--------------------------

Hataları ile sevapları ile yaşamış bu yazıda yer vermeye değer gördüğüm başka bir isim ise Seyyid Kutup… “Yoldaki İşaretler” kitabı yıllarca yasaklanmış hatta bu kitabı yüzünden Mısır’da idam edilmiştir. 

Onun yaşadığı yüzyılda da bu yüzyılda da hala ve hala ortaçağ karanlığına hapsolmuş zihniyetler nice Seyyid Kutup’lar öldürdü ve öldürüyorlar.

Kutup davası yüzünden yıllarca hapis yatmış ve ‘Eğer kraldan özür dilersen serbest kalırsın’ teklifini geri çevirerek kendini adadığı davasında öldürülmüştür.

Tıpkı Marx’ın ‘Bilimsel Sosyalizm’ anlayışı gibi o da bir ‘İslam Devleti’nin nasıl olması gerektiği hakkında yöntemler belirlemiş ve şöyle demiştir;

“Önce özel niteliklere sahip bir İslam cemaati oluşturulmalıdır. İslam’a iman edilmesinin hemen ardından dinamik ve organik bir toplum ortaya çıkmalıdır. Cahiliye’ye (Burada cahiliyeden kastı ‘inanmayan’ toplum değil peygamber döneminde görülen cahiliye toplumunun genel özelliklerinin inansın veya inanmasın halkta görülmesidir) karşı ona denk bir toplum çıkmak zorundadır yoksa her şey teoride kalmış olacaktır.

Yeni topluluğun temel nitelikleri şunlar olacaktır;

1-Akide etrafında toplanmak 2-Cemaat niteliği kazanmak.

Ancak böyle bir cemaat devrim gerçekleştirebilir ve geniş çaplı ıslahatlar yapabilir.

Fakat bu hedefe giderken esaslara yönelinmeli ve ayrıntılara takılınmamalıdır.

Davanın menfaati uğruna bile olsa asla ‘Rabbani Metod’dan taviz verilmemelidir.” (Yani öyle ‘Efendim şimdi başkana falan bulaşmayalım ortam öyle rahatlasın sonra bulaşırız ,sorarız hesabını yok. Kana kan ,dişe diş, korkusuzca)

Seyyid Kutup aynı zamanda Kuran’ın kurallarının asla değişmeyeceğini fakat onun fıkıh alanında getirdiği kuralların değişebileceğini, çağa uyulması gerektiğini söylemiştir.

Ölümü ile unutulmamış hafızalara kazınmıştır.

Gerek bilgi seviyesi gerek ise halk ile olan kopmaz bağlılığı sayesinde İslam’ın unutulmaz devrimcisi ve aydınlık yüzlerinden biri olmuştur.


Yazıyı bitirmeden şunu da eklemek istiyorum.

Grigory Petrov'un yazdığı bir kitap var 'Beyaz Zambaklar Ülkesinde' ülkemizde de Mustafa Kemal Atatürk'ün tavsiye ettiği bir kitap olması nedeniyle gayet popülerdir.

Orada anlatılan kişilerin hepsi bu topraklardan ve İslam dünyasından geçmiştir fakat değeri bilinememiştir.

Muhammed Ali sadece sporcu değildi mesela hayata karşı dik duruşunu sergilemekten kaçınmayan bir devrimciydi.

Malcolm X zira yine öyledir.

O kitapta anlatılan bir ütopya değil gerçekleşmiş bir toplumdur.

Kuran'da anlatılanlar da bir ütopya değil bir rasyonalitedir ve o da eğer toplumlar kendi kendini düzeltirse gerçekleşebilecek bir olgudur.



















7 Haziran 2019 Cuma

karikATEİST'lerin 99 Sorusu

Arkadaşlar merhaba uzun süredir yazmadığımı daha bugünlerde farkettim :)

Aslında daha verimli olması açısından aklımda başka 3 konu vardı fakat bugünlerde 'Kuran Müslümanlığı' (Artık Kuran Müslümanlığı ne demekse) çok popüler olduğu için sürekli olarak Kuran üzerine tuhaf tuhaf ithamlarda bulunuluyor.

Müslümanların kendi ayrılmalarından,bakış açılarından doğan sorunlar bir yana ateistlerin sürekli olarak sorduğu klasik bir takım sorular var.

Bu sorularda genel olarak çok ucuz ateist sayfalardan çıkıyor.

Bunlardan en meşhur olanlarına geçen gün göz atayım derken '99' sebep ile Kuran'a neden iman etmediklerini anlatan bir yazılarını gördüm.

Maalesef yazıyı sırf yazmak için yazdıkları çok belliydi.


Çünkü bazı sebepleri destekleyen ayetler olmadığı için kafalarına göre bir kaç ayet sallamışlar evet evet bildiğiniz sallamışlar,onları da göreceğiz bu yazıda.

Hatta 99. sebep o kadar komik ki altınıza sıçabilirsiniz.

Ateistlerden öte kendimizle uğraşmamız gerekir ya o da ayrı.


Yavaştan başlayalım...

Konularla ilgili paylaştıkları ayetlerin bir kısmının açılımını burada da paylaşacağım fakat geri kalanlarına zahmet edip kendiniz bakarsınız artık.

DİPNOT: Bazı sorular çok detay gibi gözüktüğünden cevapları kısa olarak görebilirsiniz fakat içi boş sorular olduğu için bazılarını uzun uzun yazmaya üşendim onun yerine direkt ana fikrini yazdım haberiniz ola.

Bazıları ise birbiri ile aynı olduğu için bknz ifadesi ile cevapladığım soruya yönlendirdim.


1. Köleliği yasaklamıyor. (Bakara: 177-221), (Nisa: 24-25-36-92), (Maide: 89), (Tevbe: 60), (Nahl: 71-75), (Muminun: 5-6), (Nur: 33-58), (Ahzab: 26-50-52-55), (Mucadele: 3), (Mearic: 29-30), (İnsan: 8 ), (Beled: 12-13), (Rum: 28)


CEVAP 1: Bu ayetlerin daha ilkinde surenin 'Bakara 177-221' kısımları verilmiş fakat ikisininde kölelik ile ilgisi yok :) Özellikle 221'in hiç bir alakası yok.

177'de ise (...) Zekatı 'Özgürlüğünü Kaybetmiş İnsanlara Verin' (...) ibaresi var.

Fakat bu arkadaşlar muhtemelen Kuran'da bu kelimenin geçtiği yerleri görmemiş olacaklar ve o dönemde kölelere 'Bağış' olayının nasıl olduğunu araştırmamış olacaklar ki

'Haa o zaman köleye destek veriyorsak kölecilikte var' mantığı ile bu ayeti paylaşmışlar.

Dönemin bir realitesi olan köleliği Kuran iner inmez yasaklayacak değildir.

İslam rasyonalist bir dindir kölelikte tıpkı 'İçki' gibi adım adım yasaklanmış (Köleleri evlendirin,x davranışını yaparsanız köle azad edin gibi) daha sonra ise 'Beled' suresi ile beraber tamamen yasaklanmıştır.

Beled Suresi;


12. Sarp yokuşun ne olduğunu sen ne bileceksin?


13. O tutsak bir boynu çözmek (köle azat etmek)tir


bu ayetlerde 'Sarp Yokuş'u aşmanın tek yolunun eğer elinizde varsa köle azad etmek olduğu gayet açık bir şekilde belirtiliyor.


Bunun dışında yine Muhammed Suresi 4.ayette savaştan sonra alınan esirlerin 'Bedel' veya 'Bedel' olmadan ne olursa olsun serbest bırakılması farz kılınmaktadır.


2. Kadını dövmeyi emrediyor. (Nisa: 34)


CEVAP 2: Ah gelelim en cafcaflı konuya :) Efendim 'Kadını dövün' diyen ateist mi dersin 'Kadını hafifçe dövün' diyen müslüman mı dersin hepsi ayrı kafada bu ayeti yorumluyorlar.


Fakat hiç biri ne hikmetse 'Darabe' kelimesinin Kuran'da kullanılan diğer formlarına bakmıyor.

'Darabe' kelimesi Kuran'da 'Ayrılmak' anlamında kullanılan kelimelerden biridir.


Eğer Nisa suresinde bahsedilen ayetin devamına bakarsanız konunun 'Nasıl Ayrılacağız?' sorusuna cevap olarak devam ettiğini görürsünüz.

3. Dünyayı düz olarak tasvir ediyor. (Hicr: 15), (Ra’d: 3), (Kaf: 7), (Gâşiye: 20), (Şems: 6), (Naziat: 30), (İnşikak: 3), (Bakara: 22), (Nede: 6-7), (Zariyat: 48)


CEVAP 3: Yukarıdaki ayetlere tek tek baktım fakat 'Dünyayı Uzattık,Serdik' ifadelerinden dünyanın 'Düz' olduğuna dair bir yorum çıkartmış olmalılar.

Lakin maalesef bu da öyle değildir. Kuran'da Naziat Suresi 30.ayette dünyanın şekli gayet açık şekilde tarif edilir.

İlk önce ayetin arapçasına bir bakalım;

Vel’arda ba’de zalike dehaha.

Burada kullanılan 'Dehaha' kelimesinin kökü 'Deve Kuşu Yumurtası' ile aynı köktedir :) Bu arkadaşlar muhtemelen dünyanın 'Yuvarlak olduğunu' iddaa edeceklerdir fakat bırakın

Kuranın Dünya'ya yuvarlak demesini 'Deve Kuşu Yumurtası' anlamını vererek tam şeklini bile ifade etmiştir.

4. Ayetlerde konuşanın kim olduğu belli değil. 3 ayrı özne var; Ben (Muhammed), O (Allah), Biz. (Hud: 2), (Zariyat: 51), (En’am: 114), (Hicr: 9), (Tekvir: 19-20), (Ahzab: 56) ???


CEVAP 4: Yani bu sorunun neresine cevap vereyim hiç bilmiyorum.


Arap dilinin özelliklerini geçtim ki konu zaten tamamı ile bu dilin özelliklerinden kaynaklı. (Sen'e bazen Siz dememiz gibi)


Kuran'da 'Biz' yarattık demesinin sebebi arada vesilelerinde olmasıdır. Örneğin 'Meyvenin Oluşması' olayında vesile olanlardan biri ağaçtır.


Ağaçta 'Biz' kapsamına girer ve onu oluşturana da atıfta bulunur.


5. Spermin testiste oluştuğunu bilmiyor. (Tarık: 7)


CEVAP 5:


Bu ayetin açıklamasını ise tıp mağlum alanım olmadığı için bir doktordan dinlemenin daha iyi olacağını düşünüyorum;

https://www.youtube.com/watch?v=sQXm-c2GGbw


6. Her canlıyı çift yarattık diyor, bakterilerden haberi yok. (Zariyat: 49)


CEVAP 6:
,,
Maalesef bu kardeşlerimizin de 'Anti Bakteriyel' ürünlerden haberleri yok.


7. Güneşin çamura battığını iddia ediyor. (Kehf: 86)


CEVAP 7:

Aha işte bu kafa ilkokulda veya lisedeyken 'Ya hocam güneş nasıl balçıkla sıvanabilir manyak mısınız?' sorusunu soran tayfa ile aynı :)


Arkadaşım ayette yapılan tamamen bir benzetme.

Yani tam anlamıyla okuyacaksak 'Güneşin battığı yere o kadar gitti ki sanki güneş artık çamura batıyor gibiydi' burada Zülkarneyn'in olabilecek en batıya gittiği bir benzetme ile anlatılıyor.


8. Yıldızlar şeytanın atış tanesi diyor. (Mulk: 5)


CEVAP 8:


Burada asıl olan kelime 'Taşlanmadır' 'Atış Tanesi' değil.


Ayetteki 'Rücum' kelimesi “sağlam bir bilgiye dayanmadan konuşmak, kafadan atmak” mânasına da geldiği için âyete, “insan Peve cin şeytanlarının yıldızlara bakarak aslı faslı olmayan şeyler söylemeleri” mânası verilmesi gerekir.



9. Kutuplar yok. En kuzey ve en güneyde oruç nasıl tutulabilir, bir malumat yok. (Bakara: 187)


CEVAP 9:



'En kuzey ve güneyde nasıl oruç tutulacak' Yav ateistlerin dert ettiği şeye bak sfdgff


Siz hiç 'Abdulaziz Bayındır' ismini duydunuz mu koçerolar ;) ;)


Bu konuyu yazdıktan sonra gugıllayın rica ederim.


10. Milyonlarca yıl hüküm sürmüş dinozorlar yok ama deveden bahsediyor! (Gaşiye: 17)

CEVAP 10:

Paşam isterseniz karıncayiyen,kaplan,uğur böceği,panter,pirana,köpek balığı vs.


Bunlardan da bahsedilsin?


Kuran'da 'Dinozor'un anlatılmamasının Tanrı'ya inanmak ile nasıl bir alakası olabilir?


Dinozordan bahsetseydi 'Yahu niye hiç parmak maymun'dan bahsetmemiş ki?' sorusunu da soracağınızdan çok fazla eminim.


Tamamen boş bir soru.


Ve kaldı ki dünyada hala 'Dinozorlar Yaşadı mı?' 'Fosiller gerçek mi?' gibi bir çok tartışma hala dönüyor :)


11. İnsansı canlılar olan Neanderthal yok ama olmayan melekler, şeytanlar ve cinler var. (Bakara: 102), (En’am: 8-9), (A’raf: 20)


CEVAP 11:


Ankebut Suresi 20.ayette 'Dünya'da yaratılışın nasıl başladığını araştırın'


İnsan Suresi 1.ayetteki 'İnsan uzun süredir anılmaya değer bir şey değildi'


ayetleri canlılığın nasıl evrelerden geçtiğini araştırmak için Allah tarafından bize indirilen ayetlerdendir.


12. Beyin kelimesi yok. Beyin yerine düşünme organı olarak kalp anlatılıyor. (Muhammed: 24), (A’raf: 179), (Hacc 46), (Ali İmran: 119)

CEVAP 12:

Kuranda yüzden fazla 'Sorgulayın' 'Düşünün' 'Akledin' gibi ifadeler geçmektedir.


'Beyin' kelimesinin geçmemesi 'Düşünmek yok' anlamına gelmez.


Düşünme organı Kuranda dolayısı ile 'Kalp' değildir fakat yer yer mecaz anlamda bizim dilimizde de olduğu gibi kullanılmıştır.


Ör;'Kalbinin sesini dinle' ör;'Kalbim ve aklım arasında kaldım'


13. Mirasta adaletsiz. (Nisa:11-12)

Mirasta farz olan vasiyettir,eğer vasiyet bırakılmazsa bu uygulanır.

Burada da haksızlık yoktur,erkeğe yüklenen sorumluluklar sebebi ile böyle bir ayrım yapılmıştır.

Fakat eğer kadın daha fazla ihtiyaç sahibi ise ayetin sonuna göre miras olduğu gibi kadına verilmelidir.

Tam tersi eğer erkek daha fazla ihtiyaç sahibi ise yine kadın kendi payını erkeğe vermelidir.


14. Şahitlikte kadın ve erkeği bir tutmuyor. (Bakara: 228-282)

CEVAP 14:

Kurandaki bütün ama bütün şahitliklere bakın kadın-erkek şahitlikleri aynı sayıdadır yani 1'e 1.


Fakat sadece ticarette 2'ye 1 (Gerçi o da b0iri unutursa diğeri hatırlatsın şeklinde) bununda sebebi dönem kadınlarının neredeyse 1000'de 1'inin ticaret ile uğrasmasi ve doğal olarak kanunlara erkekler kadar hakim olamamaları.


Fakat eğer yetkin bir kadın varsa zaten 1'e 1'de yeterlidir.


15. Sadece Arap kavmi için yazılmıştır. (Fussilet: 44), (Yusuf: 2), (Şuara: 198-199), (Enam: 92)


CEVAP 15:


Kuranda bir çok ayet 'Ey insanlar' veya 'Ey inananlar' diye başlar.


Bu da sadece arap kavmi için yazılmadığının göstergelerinden biridir.


Kaldı ki parantez içinde yazılan ayetlerden olan 'Fussilet 44'te bu evrenselliğe atıf vardır.


Kuran 'Arapça' değil de başka bir dilde gönderilse yine 'Şu dilde niye gönderilmedi' muhabbetleri hep varolacaktır.


Kaldı ki İncil ve Tevrat'ta dönemin en popüler dillerinde yazılmıştır. (Bknz;Latince)


16. Peygamberin seks sırası anlatılıyor. (Ahzab: 51)

Bu konuyu ise Türkiye'de ilk Kadın meal yazarı ve ilahiyat profesörü olan Sonia Cihangir'den tek tek kelime olarak dinleyelim sayın araştırmadan sonra karikATEİST kardeşler;


https://www.youtube.com/watch?v=vNCODPrF6Zs


17. Birçok ayet birbirini yalanlıyor. İlk müslümanın Muhammed, Musa ve İbrahim olduğuna dair ayrı ayrı ayetler var. Hangisi belli değil. (A’raf: 143), (En’am: 163), (Ali İmran: 67)


CEVAP 17:


Cevap veriyorum hepsi kendi kavimlerinde inanan ilk kişilerdir :)



18. El, ayak kesme, sopayla dövme gibi akıl almaz ceza yöntemleri öneriyor. (Maide: 33-38)


19. Kelle kesmeyi emrediyor. (Muhammed: 4)


20. Nerede bulursanız öldürün diyor. (Bakara: 191)


CEVAP 18-19-20:


Hepsi savaşta yapılacak şeylerdir. Öyle gidip 'Yav demek Allah'a inanmıyosun gel seni bi öldürem' durumu yoktur.

Sana savaş açana gül verecek değilsin?


Bu sorular arasında eminim nice daha savaşla ilgili soru olacaktır.

Genel özet yapıp geri kalan için yorulmayacağım bile.

Kuran'da savunma savaşı hariç savaş yasaktır. Size savaş ayeti getirene ayetlerin başına sonuna ve önceki-sonraki ayetlere bakmasını söyleyin.


21. Sadece Muhammed'e özel kadınlar listesi var. Müminlere 4 kadın, Muhammed'e sınır yok. (Ahzab: 50)

CEVAP 21:

Burada sayılan kadınlar inanan herkese helaldir. Fakat burada bırakın 'Özel ayrıcalık' olayını tam tersine peygambere bu sayılanlar sadece 'Hicrette' helal iken geri kalan inananlara hicret dışında da helaldir.

Burada hicret anında diğerlerine helal olmama sebebi toplu yapılacak olan evliliğin mantıken hicrette zorluk çıkaracağıdır.

Kaldı ki peygamber bu göç sırasında evlenmemiştir.

22. Kadının cariye olmasına onay veriyor. (Mearic: 30), (Nisa: 24-25), (Muminun: 6), (Nur: 33)


CEVAP 22:

Yukarıda bahsettiğim kölelik gibi 'Kadın Kölelik'te Beled suresi ile yasaklanmıştır.


Fakat bu süreçte tamamen yasaklanmadan yukarıdaki ayetlerde bu kişilere nasıl davranılacağı anlatılmıştır.

Yine yukarıda parantez içinde verilen ayetlerde Nisa 25'te bırakın cariyeliği eğer cariyeniz varsa onları köle gibi kullanmak yerine nikahlayın emri vardır.


23. Ayetlerin bazılarında anlatım bozuklukları var. Haram davranışları sayarken "anne babaya iyilik
edin" gibi pozitif cümleler var. ???


CEVAP 23:

Ayet belirtilmemiş.


24. Anlayasınız diye Arapça indirdik deniliyor. Arapça evrensel değil. (Yusuf: 2)


CEVAP 24:

Bknz;Fussilet 44


İndirilen coğrafyanın durumunu da göz önüne alacak olursak herhalde bu mantıksız bir hareket olamaz :)

Bugün bir kitap indirilse muhtemelen bu kitap 'İngilizce' olurdu.

Bu mantık ile bir yanlışlık göremiyorum.


25. "Mekke ve civarı için indirdik" diyen ayet de var evrensel diyen de... Kuran evrensel değil KAVİMSELDİR. (En’am: 92)


CEVAP 25:

Bknz;Cevap 15


Kavim 'Topluluk' demektir. Doğal olarak zaten inanmayan bir adam o 'Topluluk' içinde değildir.


Kuran'ın emirleri 'Barış,Adalet,Hoşgörü,Yoksula Yardım etmek' gibi şeyler üzerinedir.


Bunlara 'Evrensel değil' demek için de çıldırmış olmak gerekir :)


26. Peygamberin öz amcası Ebu Leheb'e beddua ve hakaretler var ve bu namaz suresi... (Tebbet: 1-5)


CEVAP 26:


Burada 'Ebu Leheb'in kullanılması bir imgedir.


Yani aslolan Ebu Leheb'in fiziksel özelliği veya kişiliği değil onun üzerinden verilen mesajdır.


Örneğin;

'Aynı Ronaldinho mübarek' cümlesinde kişinin Ronaldinho'ya benzediğini değil onun öyle top oynadığını çıkartırız.

Bu surede de Ebu Leheb gibi olanların karşılacağı durum onun üzerinden örneklendirilmiştir.


27. Peygamberin evinden misafir kovma ayeti var. (Ahzab: 53)


CEVAP 27:


Bu ayetin inme sebebi zaten ayetin kendisinde saklı :)


28. Peygamber evlatlığı Zeyd'in karısını koynuna alabilsin diye ayet var. (Ahzab: 37)


CEVAP 28:


Peygamber Zeyneb'i kendine öyle yukarıda bahsedildiği gibi 'Koynuna alabilsin' diye ayet inmesi bi yana


Zeynep ve Zeyd'i peygamber kendisi evlendirmiştir.

Ve bu evlilikte ilk defa bir azad edilen köle ile asil bir kadının evliliği olarak bir çok tabuyu yıkmıştır.

Fakat bu çift anlaşamayıp boşanmış daha sonra Muhammed peygamber 'Eski köle eşi' olarak yaftalanan Zeynep ile evlenmiştir.


Burada herhangi bir ahlaksız diye niteleyebileceğimiz durum yoktur.


Kaldı ki 'Ateist Ahlak Temellendirmesi'ne göre bu gayet olağan bir durumdur çünkü bunu ateist bakış açısı ile 'Ahlaksız' kılacak bir durum yoktur.



29. Evlenme yaşı için sınır yok. ???


CEVAP 29:


Evlenmek için bir yaş olması mı?


Bu saçmalığın daniskası olur zaten. Ülkelerde bile standart bir evlilik yaşı yoktur.


Kuran'da evlilik için 2 şart vardır 'Evlenilecek kişinin Olgun' ve 'Aklının yetiyor' oluşudur.


Muhtemelen bu soruyu soran arkadaş 'Yauv Kuran'da çocukla evlenemezsiniz diye bir şey yazmıyor ehehuhuhue' mantığıyla sormuş.


30. Sınırsız cariye helal. (Muminun: 6), (Nur: 32-33), (Ahzab: 50-52-55), (Mearic: 30)


BKNZ;CEVAP 22


31. Ayetleri sorgulamayın diye ayet var. (Maide: 101)


Tam tersine burada yine 'Sizi sıkacak sorular sormayın' denmiş yani 'Hüküm gerektirecek şeyler sormayın'


Bugün biliyorsunuz ki din adamları neredeyse her şeyi 'haram' yapıyorlar.

Allah'ta bu konuda insanları uyarıyor.

Kuran'da sorgulamak en büyük farzlardan biridir.


Bir site bulun ve 'Düşünmek' 'Sorgulamak' 'Akletmek' kelimelerini aratın neredeyse Kuran'ın her ayetinde bu kelimeleri göreceksiniz.


32. Dünyada haram ettiği zina ve içkiyi ahirette ödül olarak anlatıyor. (Bakara: 219), (Maide: 90-91), (Yunus: 4), (Nahl: 67), (Bakara: 25), (Ali İmran: 15), (Duhan: 54), (Tur: 20), (Rahman: 72), (Vakıa: 23), (Nebe: 33-34)


CEVAP 32:


Burada soran arkadaşın herhalde 'Zina'dan kastı huri.


Huri kelimesi erkek egemenliğinde olan dinin yanlış çevirilerinden biridir.


Huri'nin kendisini bile direkt olarak alsak 'Sohbet arkadaşı' anlamına gelir ve zina belirtmez :)


Fakat 'Huri' kelimesinin yanlış olma sebebini Sonia Cihangir çok güzel anlatmıştır;


Göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar mı?


Yanlış çevrilmiş ayetlerden birisi de Nebe suresinin 33. ayetidir. Ayette geçen وَكَوَاعِبَ أَتْرَابًا / kevaibu atraba ifadesindeki;


ve kevâıbe; genç, göz alıcı, şahane, endamlı şekilde çevrilirken,


etrâben ifadesine aynı yaşta, yaşıt (kızlar) şeklinde anlam verilmiştir.


Bu yanlış meallendirme وَكَوَاعِبَ/kevaib kelimesini/ کعبه kaabe’nin çoğulu olarak kabul etmekten ileri geliyor. Ve kaabe, “dimdik” anlamına gelir. Müfessirler “dimdik olan ne olabilir?” diye sorup fantazilerini harekete geçirmişler ve buna “kadınların gögüsleri” anlamını vermişlerdir.


وَكَوَاعِبَ / kevaib kelimesi kaabe’nin değil, کعیب/keib’in çoğunluğudur. Kaabe fiili ise


كَعَبَ


الإِنَاءَ " : مَلَأَهُ


kaabal ina – kabı /doldurdu anlamını gelir. ( کواعب )


کعیب/keib ifadesi فعیل/feiyl vezninde olup مفعول/dolu/doldurulmuş manasındadır ve “dolu” kelimesi de bir sıfattır. Dolayısıyla kelime bir önceki “üzüm” kelimesine atıftır.


اترابا şeklindeki ifade ise “aynı zamanda olgunlaşmış” anlamına gelir. Dolayısıyla ayetin doğru çevirisi şöyle olmalıdır;


32. Bahçeler ve üzümler


33. Sulu (dolu) ve aynı zamanda olgunlaşmış


34. Dolu dolu kadehler onlarındır


Böyle olunca "vehdetu siyak" diye tabir edilen kurala yani ayet bütünlüğüne uygunluk sağlanır.


Başka bir açıdan incelediğimizde aynı surenin 31. ayetinde şu ifadeyi görüyoruz:


إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ مَفَازًا / İnne lil muttekîne mefâzâ(mefâzen)…


Anlamı; “gerçek şu ki, muttakiler için bir kurtuluş ve mutluluk vardır”…


Muttakiler ifadesi anlam olarak hem kadını hem de erkeği kapsar. Dolayısıyla hem erkek için hem de kadın için güzel bir mükafattan bahsedilmektedir. Eğer ayet sadece kadınlardan (kızlardan) bahsediyor olsaydı muttaki bir kadın için bu vaadin/mükafatın bir anlamı olmazdı.


33. Eşcinselleri lanetliyor. (Nisa: 15-16), (Araf: 80-81), (Hicr: 71), (Şuara: 165), (Neml: 55)


CEVAP 33:


Buralarda lanetleme yoktur.

Sadece yukarıda verilen ayetlerde 'Araf' suresinde de görebileceğiniz gibi 'Homoseksuel' veya 'Heteroseksuel' olsun fuhuşun yasak olduğunu okursunuz.

Eşcinselliğin dinen sakıncalı bir durum olmadığını şahsen düşünmekteyim fakat dinen bunu geçtim, bilimsel,sağlıksal ve evrimsel açıdan eşcinsellik yanlış bir durumdur.

Dinen bunu yadırgayanlar ne hikmetse bu açıdan yadırgamazlar :)


34. Gayrimüslimlerin cennete girebileceği de söylenirken, başka ayette tam zıttı söyleniyor. (Bakara: 62), (Maide: 69), (Nur: 39), (Tevbe: 17)


CEVAP 34:


Verilen ayetleri bir açıp bakın bakalım öyle bir durum varmı?


Madem bunu iddaa ediyorsunuz en azından ayetleri kontrol edin be dostlar.

Verilen ayetlerde sadece Nur 39'da inançsızların cehenneme gideceği söylenmiş onun dışındaki ayetlerde bir sıkıntı zaten yok :)


35. Namazın nasıl kılınacağı anlatılmıyor. ???


CEVAP 35:


Kuran'da vakitler,rüku-secde kavramı,kıble,sesin ayarlanması hatta mekanın temizliği bile anlatılır.


Ateist kardeşlerimin dert ettiği şeye bak bizi bizden daha çok düşünüyorlar Allah razı olsun.


36. Tarihi bir olay anlatırken Meryem'leri karıştırıyor. Kur’an’da “Ey Harun’un kız kardeşi” diye hitap etmişlerdir. Halbuki bu iki Meryem birbirinden tamamen bağımsızdır. İsa’nın annesi olan Meryem’in Harun isminde bir kardeşi olmadığı gibi, bu iki Meryem’den ilki, diğerinden yaklaşık 1700 yıl önce yaşamıştır. (Meryem: 28)


CEVAP 36:


Karıştırma filan yok. Ortada bir cehalet var. Arapça ve İbranice gibi sami dillerinde ”kız kardeş” ve ”oğul” gibi ifadeler sadece öz kız kardeş ve öz oğul için değil aynı soydan gelen kişiler için de kullanılıyor.


Meryem Harun peygamberin soyundan geldiği için Kuran’da ”Ey Harunun kız kardeşi” diye hitap ediliyor. Böyle hitap edilerek meyemin onun soyundan geldiği vurgulanıyor. Bu Meryemin Harunun öz kardreşi olduğu anlamına gelmiyor. Kuranın indiği toplumda klasik Arapça konuşuluyordu ve klasik arpapçada bu gibi ifadeler gayet normaldi.


”Ey Harunun kiz kardeşi” ifadesi Meryemin kavmindeki yahudiler tarafından söylenmiştir. Meryemi kınayan, yahudiler “Ey Harunun kardeşi” şeklinde İbranice hitap etmişlerdi. Allah Kuran’da bu ifadeyi arapça olarak aktarmıştır. Ayette geçen “uhte” kelimesinin İbranicesinin karşılığı ve kullanım şekli anlamca kardeş, soy, nesep, halk, kavim kavramlarını ifade etmektedir.


Arapça kelime olarak “Uht” kelimesinin anlamları : 1- Kan bağı olarak öz veya üvey kardeşlik 2- Soy, Kavim yada Din ve İnanç kardeşliği 3- Benzer, Denk, Eşit, Muadil


İbranicede “Uht” kelimesi “אחיות –ahot” kelimesi olarak geciyor ve bu kelime “kardeş – kız kardeş-soy-nesep-kavim-halk” anlamındadır.


Hatta insanoğlu için kullandığımız ”ademoğlu” tabiri bile sami dillerinden gelme bir ifadedir. Ademoğlu dediğimizde elbette ademin öz oğlu olduğumuzu kast etmiyoruz.


Bunun bir çarpıtma ya da bir kıvırma olmadığının ispatı araf suresinin 38. ayetidir. O ayete bakabilirsiniz. O ayette aynı ”Uthe” kelimesi geçiyor ve o ayette bunun ”yoldaş” anlamında kullanıldığını görebilirsiniz.


Bunun sami dillerinde kullanılan bir ifade şekli olduğunu incil ve tevratta da görebilirsiniz. Mesela incilin bir ayetinde ”Davutun oğlu isa” diyor halbuki başka ayette ”ibrahimin oğlu isa” diyor. Davutun oğlu dediğinde elbette davutun öz oğlu kast edilmiyor. İsanın davutun soyundan geldiği kast ediliyor. Sami dillerine hakim olanlar bunu iyi bilirler.


Zaten öz kız kardeşin bahsedilmesi mantıklı da değildir. Eğer Kuranı peygamberimiz yazmış olsaydı neden meryeme kız kardeşi üzerinden hitap etmiş olsun ki ? çünkü öz kız kardeşi peygamber filan değildi, dolayısıyla kız kardeşinin (toplumda) hiçbir önemi yoktu. Önemli olmadığı için de onun üzerinden hitap edilmesi mantıklı değildir. Mesela başbakanın kimsenin bilmediği ”mehmet” isminde bir kardeşi olsa başbakana ”mehmetin kardeşi recep tayyip erdoğan” diye hitap etmenin bir anlamı var mı?


Yani bu iddia doğru olmamasıyla birlikte mantıklı da değildir ! Bunun dışında incil baz alınarak yapılan farklı tarih hatası iddiaları vardır. İncilin değiştirildiği için bunların hiçbirine itibar edilemez. Bunu da belirtmiş olalım.


(BİR DOSTUMLA OLAN WP KONUŞMASINDAN ALINTIDIR)


37. Lat, Menat ve Uzza isimli putları övüyor. (Necm: 19-20)


CEVAP 37:

Bu soruyu görenin aklına Selman Rüşdi'nin 'Şeytan Ayetleri' kitabı tak diye gelecektir.

Sonrada Aziz Nesin...

Arkadaşlar yine sallamasyon bir şekilde ayeti yazıp geçmişler.


Halbuki bahsettikleri ayette yazan tam olarak şu;

'Gördünüz mü Lat,Menat ve Uzza'yı?'

Burada bir övgü gören var mı?


Kaldı ki surenin 23.ayetinde bu isimlerin sayılma sebebini gayet açık bir şekilde söylüyor :)



38. Savaşa teşvik eden ayetler var. (Bakara: 190-193-216-244), (Ali İmran: 166), (Nisa: 71-72-76-84), (Enfal: 17-39-65), (Tevbe: 14-15-46-111-123), (Hac: 39), (Ahzab: 18-19), (Muhammed: 20), (Fetih: 11-16)


CEVAP 38:


Bknz;Cevap 18-19-20


39. Bir savaşta kaç müslümanın kaç kafire denk geldiğini anlatan ayeti hemen bir sonraki ayet yalanlıyor. (Enfal: 65-66)


CEVAP 39;


Bknz;Teşbih Sanatı


40. Kadına savaşta "ganimet" diyor. (Nisa: 4)


CEVAP 40;

Burada ne savaş kelimesi var ne de ganimet kelimesi var.

Bahsedilen olay bizim kültürümüzde de var olan 'Çeyiz' olayıdır.

Nasıl çıkarıyorlar buradan kadınlara ganimet dendiğini anlamıyorum.


41. "Cahiliye dönemindeki gibi açılıp saçılmayın" diye kadının özgürlüğünü kısıtlıyor. (Ahzab: 33)


CEVAP 41:


Burada öyle 'Oturun lan evinize etek,şort giymeyin' minvalinde bir sopalı amca uyarısı değil 'Seks objesi' olmayın uyarısı var.


Siz seversiniz İlhan Arsel'in 'Cahiliye' kitabında bu hac olaylarının bahsedilen dönemde nasıl işlediğine bir bakın sonra bu ayeti yorumlayın.

Kaldı ki bana göre de kadınlar 'Seks objesi' olmamalı bunun özgürlük kısıtlama ile bir alakası yok.

Yunan filozoflara bir bakın bakalım bu konularda ülkelerindeki kadınlara neler demişler neler...


42. Ayın yarıldığını iddia ediyor. (Kamer: 1)


CEVAP 42:


Burada gerçekleşmiş olan bir durumdan bahsedilmiyor. Kuran'da gelecek zamiri bolca kullanılır örneğin 'Sur üflendi' gibi.


Fakat İslam inancında 'Sur' üflense kıyametin vakti geldiği anlaşılır.

Bu da olacak bir olayı işaret etmektedir.


43. Galaksiler yok. ???


44. Evrenin nasıl oluştuğu tamamen yanlış anlatılıyor. ???


45. Dünyanın oluşumu bilime taban tabana zıt…


CEVAP 43-44-45


Bunlara toplu cevap vermek istedim çünkü üç soruda birbiri ile alakalı sorular.

Kuran'da evrenin oluşumu ve yukarıda cevapladığım şekli ile ilgili bir çok ayet var.


Örneğin;


Enbiya Suresi 30.ayette 'Yer ve Gök birleşikken biz onları patlattık/ayırdık" ifadesi var.

Zariyat 47.ayette 'Evrenin Genişlediği'ne dair ayet var.

Fussilet 11.ayette 'Evrenin Gaz Aşaması' haline gönderme yapılır.

Bunların nasıl oluyor da bilime taban tabana zıt olduğunu söyleyebiliyorsunuz?



46. Güneş dünyanın etrafında döner diyor. (Enbiya/33)


CEVAP 46:


Burada ayet şudur 'O geceyi,gündüzü,güneşi,ayı yaratmıştır ve hepsi kendi yörüngesinde akar gider'


Yine nasıl oluyorsa sorudaki anlamı çıkartıyorsunuz?


Modern Astrofiziğin kanıtladığı bir durumun Kuran'da geçmesi doğal olarak sizi kişileri yanıltmaya teşvik edecektir.

Bunu anlayabiliyorum :)



47. Allah pek çok ayette beddua ediyor, hatta bazılarında kendi kendine "Allah onları kahretsin" diyor. (Munafikun: 4), (Tevbe: 30)

CEVAP 47:


Kuran'da kişilerden daha çok düşüncelere veya onu imgeleyen olaylara beddua edilir.


Bunun da sebebi o olayın ne kadar kötü olduğu üzerinde durmak ve dikkat çekmektir.

Yer yer inananlara bile böyle uyarılar vardır.

Bunu 'Allah belamı versin şunu şunu yaparsam' demeye benzetebiliriz.



48. Kuran'da kadınlara hitap hiç yok. ???


CEVAP 48:


16/97 : Erkek yahut kadın, her kim inanmış olarak barışa yönelik iş yaparsa, onu tertemiz bir hayat ile yaşatırız...


9/71 : İnanan erkekler ve inanan kadınlar birbirlerinin dostları ve yardımcılarıdır. İyiliği emrederler, kötülükten men ederler, namazı kılarlar, zekât verirler, Allah'a ve Elçisi'ne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir...


2/187 : ...Onlar (kadınlarınız) sizin için birer elbise, siz de onlar (erkekleriniz) için birer elbisesiniz...

4/32 : Allah'ın sizi birbirinizden farklı kıldığı şeylere özlem çekmeyin. Erkeklere kendi kazandıklarından bir pay olduğu gibi, kadınlara da kendi kazandıklarından bir pay vardır. Allah'tan onun lütuf ve ihsanını isteyin...


49/13: Ey İnsanlar! Biz sizi, bir erkek ile bir dişiden yarattık... Hiç şüphesiz Allah katında en değerliniz TAKVAca en ileri olanınızdır.


16/72 : Allah size kendi nefislerinizden (canlarınızdan) eşler yarattı. Eşlerinizden size oğullar ve torunlar oluşturdu...


4/1 : Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan eşini var eden, ikisinden de birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinize karşı gelmekten sakının...


Kuran'da 'Ey erkekler' diye başlayan bir ayette yoktur.


49. Bazı hayvanları hâkir görüyor ve kafirler için "aşağılık maymunlar" gibi çocukça hakaretler kullanıyor. (Bakara: 65), (Maide: 60)



CEVAP 49:


Burada yapılan benzetmelerin çoğu inanmayanlar için değil inananlar içindir.


Örneğin 54:7 ayetinde 'Çekirge' benzetmesi çok güzel bir benzetmedir.


Burada bahsedilen konu ahiretteki toplanma halidir.


Çekirge örneğinin verilme sebebi ise çekirgelerin yavrularını toprağın altına bırakmaları ve oradan çıkmalarıdır.

https://www.youtube.com/watch?v=3ZVch53omOA


Şu videoda daha detaylı bir anlatım var.


Ayrıca insan psikolojisini en iyi bilen varlık doğal olarak bizi yaratandır.


Bu konudan rahatsız olmanız da gösteriyor ki ayetler yerine ulaşmış :)


Eğer 'Aslan gibi benim kullarım' deseydi muhtemelen şu soruyu cevaplamıyor olurduk :)


Biri size 'Eşek gibi adamsın anlamıyorsun' derse eşeğe değil size hakaret etmiş olur.



50. Muhammed tanrılaştırılıyor. (Ahzab: 56)



CEVAP 50:


Bu ayette geçen 'Salat' kelimesinin anlamı 'Destek'tir.


Yani Allah ve melekleri (doğal olarak) Muhammed peygamberin verdiği mesajı desteklemekte ve inanan kişilerinde böyle yapmasını istemektedir.


Burada bir tanrılaştırma olsaydı herhalde destek istenmezdi :)


Kuran'da peygamberin bırakın tanrılaştırılmasını bir çok ayette uyarıldığını görürsünüz.

(Tahrim 1,Tevbe 43,Abese Suresi)


51. Bir ayette ganimetlerin tamamı peygamberin diyor, cihatçılar savaşı reddedince "ganimetlerin 5'te 1'i peygamberin" ayeti geliyor. (Enfal: 1-41)


CEVAP 51:


Burada herhangi bir çelişki yok.


İlk ayette ganimetlerin kime verileceği sonraki verilen ayette ise nasıl bölüşüleceğinden bahsediyor.

Kuranın daha ilk ayetlerinde peygambere herhangi bir ücret bekleme veya mal biriktirme uyarısı yapılıyor.


Bahsedilen ganimetlerin yoksullara,yolda kalmışlara ve yakınlara verilmesi de emrediliyor.

'Allah'a ayırılan ganimetten kasıt ise yine yoksullardır.

Çünkü bir ayette 'Allah'a borç verin'den kastın hasenat işlemek olduğu açıktır.


Bunun dışında peygamberinde savaş sonucunda ganimet alması alsa bile gayet normaldir çünkü topluluğun lideri ve savaşa yön veren kişilerden biridir.


52. Peygamberin küçük karısı Ayşe'nin zina yapıp yapmadığına dair ayetler var. Entrikalar ve dedikodular da unutulmamış. (Nur: 11-12-13-14-15)


CEVAP 52:


Bu soru tamamen bir aşağılama ve tahrik amaçlı sorulduğu için bknz;'Peygamberin küçük karısı' ayete 'dedikodu' denmesi es geçeceğim.


Yorumlarda düzgün bir şekilde sorulursa cevaplayabilirim.


53. Evrim hiç yok. ???


CEVAP 53:


Kuran'da 'Aşama aşama yaratılmadan' (Nuh 14)

İnsanın yaratılmasından geçen süreden (İnsan 1)

bahsedilir.


Bunun dışında Kuran'da Ankebut suresi 20.ayette 'Yaratılışın nasıl başladığını merak ediyorsanız gözlemleyin' gibi bir söylem vardır.


Buradan da belli oluyor ki yaratılışın nasıl başladığı gayet gözlemlenebilir bir olaydır.


Nitekim, El-Cahiz,Farabi,İbn Miskeveyh ve İbn Tufeyl gibi bir çok din adamı evrimi Darwin'den önce gümbür gümbür anlatmıştır.


54. İçki konusunda önce olumlu sonra olumsuz ayet geliyor. (Nahl: 67), (Bakara: 219), (Maide: 90-91)


CEVAP 54:

Burada bir çelişki yok.


İçki normal şartlarda haram ediliyor fakat oldu ki içtiniz 'Namaza yaklaşmayın' deniyor ve en son olarakta bazı alkoller de fayda olduğu söyleniyor.


55. Yahudi ve hristiyanları dost edinmemeyi emrediyor. (Maide: 51)


CEVAP 55:


Bknz; Maide 57'de hangi Hristiyan ve Yahudilerin dost edinilmeyeceği söyleniyor.



56. Kadınlara "TARLA" diyor. (Bakara: 223)


CEVAP 56:


Bunu soran kişiler Ömer Hayyam,Neyzen Tevfik,Küçük İskender şiirlerini falan saatlerce kritik ederler 'Aslında o öyle demek istemedi' deyip geçiştirip giderler.


Fakat belki de en romantik ayetlerden biri olan bu ayeti 'Aaaaa kadınlara tarla diyor yaaa' deyip hakaret edildiğini düşünürler.


Halbuki o dönemde tarla en önemli geçim kaynağıydı.


İnsanlar tarlalarına (günümüzde bile) gözüyle bakar,her gün sular ve sever.


Yumuşakça davranır onu dost bilir verdiği ürünü bereket bilir.


Benzetmede bu açıdan gayet hoştur :)


57. Peygamberler arasında fark olmadığını söyleyen ayet ve Muhammed'in en değerli peygamber olduğunu söyleyen başka bir ayet var.


CEVAP 57:


Hangi ayetten bahsedildiğini bilmiyorum,rastlamadım hiç fakat Kuran'a göre bütün peygamberler eşittir.

(Bakara 285)

Yukarıda kaçıncı soru bilmiyorum fakat peygamberin uyarıldığı bir çok ayeti cevap olarak yazmıştım.

Bunun yanında Musa peygamberin adı Kuran'da diğerlerine göre daha fazla geçer.

İbrahim peygamber ise en çok övülen peygamberdir.


58. İyilik ve kötülüğün Allah'tan geldiğini söylüyor, sonra iyilik Allah'tan kötülük senden diyor.


CEVAP 58:


Ayetlerin gidişatına göre bakılmalı.

Burada da yine bir çelişki yoktur.


İlk bahsedilen 'İyilik ve kötülük Allahtandır' ayeti bu kavramların yaratılmasından bahseder.

'İyilik Allah'tan kötülük senden' ise kişinin iradesine bağlı gerçekleştirdiği fiiliyatlardan bahseder.

Bu konuda örnek vermek gerekirse;

Eğer kişi bir fakire yardım yaparsa bu yaptığı işi kendide Allah'ın yardımı sayesinde yapmıştır fakat eğer o fakire yardım etmezse bu kötülüğü kendi yapmıştır.


Çünkü elinde yapma fırsatı vardır,Allah o imkanı kişiye sağlamıştır.


59. Uzaya çıkmayı imkansız görüyor. (Rahman: 33)


CEVAP 59:


Yine klasik bir ateist profili ile karşı karşıyayız.


Ayetin yarısını alıp yarısını da çöpe atıp kişilerin kafasını 'Ahahaha uzaya gittik ama Allah gidemezsiniz demişti bak' algısı ile karıştırma amacı güden bir soru.


Ayette 'Uzaya gidemezsiniz' değil sadece 'Bir güç veya bilgi olmadan gidemezsiniz' diyor.


Zira ben roket veya bilgi olmadan uzaya giden bir insan göremiyorum.


Varsa belirtirseniz sevinirim.


60. Ay'ı nur kaynağı olarak nitelendiriyor, güneşin ışığını yansıttığını bilmiyor. (Yunus: 5), (Nuh: 16)


CEVAP 60:

"Meâldeki “aydınlatıcı” kelimesinin metindeki karşılığı zıyâ, “aydınlık”ın karşılığı ise nurdur. Sözlük mânası bakımından zıyâ “güçlü ışık”, nur ise “güçlü olsun olmasın ışık” demektir. Bilimsel araştırmalar güneşin ışığının kendinden olduğunu, ayın –güneşe nisbetle zayıf olan, gece gerektiği kadar aydınlık veren, ama istirahati de engellemeyen– ışık ve aydınlığının ise güneşten geldiğini ve aydan yansıdığını ortaya koymuştur."


Düşünün ki buna Diyanet bile cevap vermiş :)


61. Büyük patlama ile ilgili hiçbir bilgi geçmiyor. ???

CEVAP 61:


Bknz;Enbiya 30 ve Fussilet 11


62. Köleyle hür bir tutulur mu, diye insanları ayrıştırıyor. (Nahl: 75)


CEVAP 62:


Burada aksine kişileri eşitlemek için bir örnek veriliyor.


Ciddi anlamda köle ve hürün aynı seviyede yaşayabileceğini savunan var mı?


63. Konuşan karınca, ejderha, vs masalsı anlatımları var. (Neml: 18), (Araf: 107)


CEVAP 63:


Fabl sanatı,dönemin Arap sanatı ve Tarih-Arkeoloji bilimlerinden habersiz ateist sorusu.


64. İblis için bir ayette melek, diğerinde cin diyor. (Kehf: 50), (Bakara: 34)


CEVAP 64:


Kehf 50'de İblise 'Cin' deniyor fakat Bakara 34'de 'Melek' denmiyor.


Meleklerin secde ettiğinden İblisin ise secde etmediğinden bahsediyor.


65. Mahşerde Allah şefaat etmez diyen ayet de var, eder diyen de. (Bakara: 48), (Zuhruf: 86), (Necm: 26), (Zümer: 43)


CEVAP 65:


Şefaat Kuran'da 'Şahitlik' anlamında kullanılır.


Şefaat etmez diyen ayetler geleneksel şefaat anlayışını yansıtırken,şefaat eder denilen ayetler ise şahitlik anlamında kullanılır.



66. Hayvan, bitki, coğrafi şekil ve besinler Ortadoğu’ya özgü. ???



CEVAP 66:


Yukarıda 'Dinozor' sorusunda bunun cevabını vermiştim.


67. Bir ayette vasiyet şart, diğerinde değil. (Bakara: 180),


CEVAP 67:


Vasiyet farzdır fakat kişi vasiyet bırakamadan ölürse tavsiye edilen paylaşım yapılır.


Yukarıda 'Kadın-Erkek miras paylaşımı' sorusunda bunu yanıtlamıştım.


68. Allah, Muhammed'e salat ediyor. (Ahzab: 56)


CEVAP 68:


Bknz;Cevap 50


69. Kıble önce Kudüs'ken Yahudiler itiraz ettikten sonra Kabe oluyor. (Bakara: 144)


CEVAP 69:


Burada herhangi bir yanlış görmüyorum.


Kuran indirilmeye devam edilirken kıble dahil bazı şeylerin değişmesi gayet olağan bir durum.


Sosyolojik olarak ayet ve durum incelendiğinde en saf kişinin bile anlayabileceği bir durum.


70. Cehennemde Ebu Cehil'e düello teklif ediliyor. (Alak: 13-19)


CEVAP 70:


Burada bireysel olarak Ebu Cehil değil (Ki adı bile geçmiyor) genel olarak böyle karşımıza çıkabilecek kişilerden bahsediyor.


Bu ayette bahsedilen kişi her dönemde karşımıza çıkabilir.

Allah bu tarz kişilerin nasıl bir ceza alacağından yaptıkları sebebi ile ayette bahsetmiş.


71. Rahman suresinin 31 ayeti plak takılmış gibi aynı cümleyi yazıyor. (Özellikle bakınız..)


CEVAP 71:


Burada bahsedilen uyarılar farklı farklı olduğu için


'Artık rabbinizin hangi nimetlerini inkar edebilirsiniz?'


ifadesi her ayet için tekrar kullanılmış.


Bu duruma 'Plak gibi takılmış' yakıştırmasını yapmak yanlış olur.


Örnek vermek gerekirse;


"Ali bugün gidip şunu yaptı,daha sonra ise bunu yaptı,biraz vakit geçince o işi de yaptı ve son olarakta gidip onu da yaptı"


cümlesinde 'Yaptı' kelimesi plak gibi takılmamış durumu belirtmiştir.


72. Her şeyi bilen Allah kıyamet saatini meleklerden öğreniyor.


CEVAP 72:


Hangi ayet olduğu belirtilmemiş.


73. Cennette kadınlar için vadedilen hiçbir şey yok. ???


CEVAP 73:


Allah, mümin erkeklerle mümin kadınlara, altından ırmaklar akan cennetler vaat etmiştir. Sürekli kalacaklardır orada. Adn cennetlerinde de tertemiz barınaklar vaat etmiştir. Allah’ın bir hoşnutluğu ise hepsinden büyüktür. İşte budur o büyük başarı/o büyük kurtuluş.

(9 Tevbe Suresi -72)


Allah’a teslim olan erkekler ile Allah’a teslim olan kadınlar, inanan erkeklerle inanan kadınlar, samimiyetle boyun eğen erkeklerle samimiyetle boyun eğen kadınlar, özü sözü bir olan erkeklerle özü sözü bir olan kadınlar, sabırlı erkeklerle sabırlı kadınlar, gönülden bağlı erkeklerle gönülden bağlı kadınlar, zekat ve sadaka veren erkeklerle zekat ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınar, edep yerlerini koruyan erkeklerle edep yerlerini koruyan kadınlar, Allah'ı çokça hatırlayan erkeklerle onu hatırlayan kadınlar; işte Allah, bütün bunlar için bağışlanma ve büyük bir karşılık hazırlamıştır. (Ahzab 35)


Cennette cinsiyetsel bir vaat yoktur.


74. Hayvanları yük taşıma, öldürüp yeme ve ulaşım aracı olarak görüyor, evrimden alakasız.

CEVAP 74:

Dünyada neredeyse yenmeyen veya başka bir iş için kullanılmayan tek bir hayvan yoktur.


Örneğin ülkemizde köpek veya kedi eti yenmese bile başka ülkelerde bunların yenmesi anormal bir davranış değildir.


Evrimsel olarak ise doğal seleksiyon ve seçilim sonucunda hayvanlar birbirlerini hiç ederler.


75. Bazı ayetler daha Muhammed zamanında hükmünü yitiriyor ama hala duruyor.


CEVAP 75:


Hangi ayetler olduğu yazılmamış fakat arkadaşlar galiba bu ayetlerin yerinde durmayıp silinmesini istiyor :)

Muhammed ile ilgili kişisel ayetler ise kişi kendine bu ayetlerden rahatça pay çıkarabilir.

76. Peygambere soru sormak için sadaka vermek emrediliyor. (Mücadele: 12)


CEVAP 76:


Kişilerin doğal olarak peygambere gerekli ve gereksiz soru sorması yapılacak işleri geciktiriyordu.


Ayrıca dönemin münafıkları da peygambere doğal olarak zarar verebilirdi.

Soru sormak isteyenlerin samimiyetini ölçmek için bu emir indirilmiş ve peygambere soru sormadan önce bir fakire sadaka verilmesi emredilmiştir.


Sosyal olarak da büyük bir dayanışma örneğidir.


Fakat bu ayet İslam'ın başından beri var değildir.



77. Cennetin genişliği ayetlerde farklı anlatılıyor. (Hadid: 21), (Ali İmran: 133)


CEVAP 77:


Kuran'da bahsedilen farklı cennet türleri vardır. (Örneğin Adn veya Firdevs)


Doğal olarak bu cennetler arasında farklar olabilir.


78. Dünya kainattan daha önce yaratıldı diyor. (Fussilet: 9-12)


CEVAP 78:

Ayetlerde böyle bir durumdan bahsetmemektedir.


79. Rüzgar olmasa gemiler durur diyor. (Şura: 33)


CEVAP 79:


Verilen ayetin bir öncesinden anlaşılacağı gibi sadece rüzgar gücü ile giden gemilerden bahsedilmektedir.


Ör;Yelkenliler


80. Boşanma konusunda kadını 3 kez boşayıp başkasıyla evlendirip boşarsan tekrar sana helaldir gibi


garip bir mantığa sahip. (Bakara: 230)



CEVAP 80:


İslam aile yapısına çok önem veren bir dindir.


Ailenin sadece anne ve babadan değil çocuktan oluştuğunu da unutmamak gerekir.


Bu sebepten Allah bir çok ayette boşanmadan sonra çocuğun durumu hakkında da bilgi verir.


3 kez yapılan boşanmada bir çok mağduriyet ortaya çıkacaktır.


Hem evli olan kişiler hemde varsa çocuk mağdur olacaktır.

3 kez boşanıp tekrar barışmak zaten mantıken kişilerin birbirini sevmediğini veya ilişkinin yürümediğini gösterir.

Allah 3 kez boşanma olursa kişilerin isterlerse başka kişiler ile evliliği yürütmesini denemesini ister.


Eğer kişiler bu evlilikte de aynı sorunları yaşar ve birbirlerine dönmek isterlerse dönebilirler burada bir sakınca yoktur.


(ULAAA HER CÜMLENİN SONUNU R İLE BİTİRDİM KUSURA BAKMAYIN ÇOK FAZLA SORU VAR VE BİR SÜRE SONRA KAFAM UYUŞMAYA BAŞLIYOR :)


81. Göklerle yer bitişikken onları ayırdığını iddia ediyor. (Enbiya: 30)

CEVAP 81:


Evren ve dünyanın oluşumu ile ilgili olan sorularda buna cevap verdim.


82. Diğer kitaplar gibi varlığına kanıt olmayan Nuh'un gemisi efsanesini anlatıyor. (Muminun: 27), (Hud: 37-38-42-44), (Araf: 64), (Yunus: 73), (Şuara: 119), (Ankebut: 15-65)


CEVAP 82:


Bir şeyin varlığına kanıt olmaması onun yokluğunu göstermez.


Dünyada geçmişte bir çok tufan olduğu bilimsel olarakta bilinen bir gerçektir.


Ki Nuh Tufanı Kuran'a göre bölgeseldir.

BKNZ;Celal Şengör'ün fikri

https://www.youtube.com/watch?v=BFe-XOYNNiQ


Sel olmadığını söylese de bir tufandan bahsedildiği taa Sümerlerden beri bariz.

83. Mekke'de ayetler barışçılken Medine'de Muhammed güçlenince vahşi ayetler geliyor. (Kafirun: 6), (Tevbe: 29)


CEVAP 83:


Bunu yukarıdaki savaş ayetleri ile ilgili olan sorularda açıkladım.


84. Muhammed'in "sapık" olmadığını savunan ayet var. (Araf: 61)


CEVAP 84:


Bu soruyu ateistlerin sorması acayip derecede komik ve ironik.


La oğlum şuan sizin sorduğunuz soruların temelinde zaten bu mantık var ve böyle bir ayetin olması gayet normal :)


85. Gece ve gündüz bilimsellikten çok uzak anlatılıyor.

CEVAP 85:


Yukarıda ismini verdiğim kişiyi hatırlarsınız 'Abdulaziz Bayındır'


Ciddi anlamda dünyadaki bütün mevsimleri,güneşin ve ayın hareketlerini incelemiş bunun üzerine bir çok çalışma yapmıştır.


Kuran'da gece ve gündüz bilimsellikten asla uzak anlatılmaz.


Bu konuda şu videoyu öneriyorum;


https://www.youtube.com/watch?v=i-y3w2bcFAU



86. Mikail'in meteorolojiden sorumlu olduğu söyleniyor ama trilyonlarca gezegen var.


CEVAP 86:

Kuranda böyle bir iddia yok.


87. Tatlı suda mercan ve inci yetişebileceği anlatılıyor. (Rahman: 19-22)


CEVAP 87:


Bu ayette 'Tatlı' veya 'Tuzlu' kavramı kullanılmaz.


88. Tevrat'tan alıntılar yapılırken hata yapılmış, Zebur kitap zannediliyor. (Kuran/Maide: 45 - Tevrat/Mısırdan çıkış: 21:23.25), (Kuran/Enbiya: 105 – Tevrat/Mezmurlar: 37:29), (Kuran/Araf: 40 – İncil/ Matta 19:24–Markos 10:25–Luka 18:25), (Kuran/Ali İmran: 93 – Tevrat/Yaratılış Bölümü 32:22.31), (Kuran/Hicr: 9 – Tevrat/Yeşaya: 40/8 – İncil/Matta: 5-18)


CEVAP 88:

Tevrat ve İncil'in yıllar sonra tekrar yazıldığı ve içinde bir çok çelişkiler barındırdığı bilinen bir gerçektir.

Bu yüzden alıntılarda hata yapılması imkansızdır.


Kuran son kutsal kitapların da doğrulayıcısı,düzelticisi ve hatırlatıcısıdır.



89. Cennet sadece erkeklere özgü bir harem gibi anlatılıyor.


CEVAP 89:


Yukarıda 'Kadınlara bir şey vaat edilmiyor' ve 'Huri' sorularında bu sorunun cevabı verildi.


90. Allah'ın bazı insanlara hidayet vermediği ve onları yakacağı söyleniyor.


CEVAP 90:


'Kurana Sor' adlı kitap veya web sitesinde 'Hidayet' yazınca bunun hangi sebepten verilmeyeceği,her kula hidayet verildiği fakat bazılarının bunu bazı hareketler ile kaybettiğini görürsünüz.


O kulların ne yaptığını ve nasıl kaybettiğini şuradan ilgili ayetler ile görebilirsiniz;


https://www.kuranasor.com/~hidayet



91. Göğün yere düşmemesi için tutulduğu yazıyor. (Hacc: 65)


CEVAP 91:


Yukarıdaki sorulara cevap verdikten sonra 'Her şeye gücü yeten Allah' profilini artık anlamışsınızdır diye düşünüyorum.


Ayette böyle bir ifade olmamakla beraber her şeye kadir olan bir varlık eğer isterse bunu da yapabilir.


BKNZ;Kaos Teorisi


92. Nisa 11-12 ayetlerinde matematik hesap hatası yapılıyor.


CEVAP 92:


Tamamen matematik özürlü biri olarak sizi bu soruda Gürkan Engin'e emanet ediyorum.


Eğer yine bir hata olduğunu düşünüyorsanız iletebilirsiniz.


https://www.youtube.com/watch?v=qQkHndL7kv8


93. Güneşin sıradan bir yıldız olduğu bilinmiyor.


94. Bilimselliğe ters olarak her şey insan için yaratıldı mantığı var.


CEVAP 93-94


Ayetler belirtilmemiş.


95. Cinlerden bahsediyor, varlıklarına dair hiçbir bilimsel delil yok.


Kuran'da kullanılan cin kelimesinin anlamı 'Bilinmeyen'dir.

Sizce de çok normal değil mi? :)


96. Allah bazı ayetlerde pazarlık yapıyor.


CEVAP 96:


Ayet belirtilmemiş.


97. Hırsızlık haram ama savaşta ele geçirilenlerin yağmalanması helal. (Maide: 38), (Nisa: 24)


CEVAP 97:


Yukarıdaki ganimet ayetlerinde bu soruya cevap verildi.


Fakat bu iki ayetin sorulan soru ile bir alakası yok.


98. Nisa 23 ensesti yasaklıyor, Ahzab 50 sadece peygambere izin veriyor.


CEVAP 98:


Yukarıda bu ayette açıklandı.


Fakat tamamen yalan dolan soruları deminden beri görüyorsunuz.


Ya çok büyük gibi gözüküp saçma yerlerden kırpılan ayetler ya da yanlış verilen ayet numaraları ya da gelenekten çıkarılıp Kuran'a atfedilen sorular.


Bu soru da tam olarak sorulan 99 sorunun da mantığını gösteriyor.


Dikkatli okursanız Nisa 23'te haram edilen hiçbir akrabanın ismi Ahzab 50'de geçmiyor.


EL İNSAF!!!


99. Kuran'da "AŞK" kelimesi hiç geçmiyor.

CEVAP 99


AY AY AY AY BENİM PONÇİKLERİM YHAAA <3

Buraya sayfanın profil resmi olan AYNŞTAYN amcamızın eşi ile olan sözleşmesini bırakıp sayfa yöneticilerinin 'aşk'a karşı nasıl hassas olduklarını size göstermek istiyorum efendim...

https://www.sozcu.com.tr/hayatim/yasam-haberleri/einsteinin-karisina-imzalattigi-akil-almaz-sozlesme/


Kaynak: KURAN





Sabır ile okuduğunuz için teşekkürler.


Eğer eksik veya hatalı gördüğünüz bir yer varsa lütfen yorumlarda belirtin.


Tek başına saatlerce uğraşıp yazdım elbet tembelliğimin tuttuğu noktalar oldu.


Bunun da sebebi genel olarak ciddi anlamda aynı soruların tekrar etmesi ve içi boş olan sorular.


Tekrardan görüşmek üzere :)