17 Eylül 2018 Pazartesi

Tanrı'yı Kim Öldürdü?




Merhaba;

‘Tanrı Öldü’ ve ‘Din kitlelerin Afyonu’dur’ sözlerini bir Müslümana söylediğiniz zaman karşınızdakinin yüz ifadesine hiç dikkat ettiniz mi?

Tüyleri ürperir,suradı donar ve ‘Ne diyon lan kafir’ sözleri ağzından dökülür 😊
Sözlerden biri Nietzche’ye biri ise Karl Marx’a aittir.

İkisi de dünyayı değiştiren filozoflardır.

Peki hiç ciddi anlamda bu sözler hakkında düşündük mü? Din nasıl afyon olur? Tanrı nasıl ölür?

Gelin beraber inceleyelim.

Batılı birine ‘Tanrı’ deyince normal olarak algıladığı aklına düşen ilk şey ‘Hristiyanlık’tır.

Hele bir de Almanya gibi bir ülkede bu fikirleri sunuyorsanız akla gelen ilk şey Hristiyanlığın en katı mezhebi olan ‘Katolik’liktir.

Nietzche’nin sözünden önce ilk olarak ‘Din kitlelerin afyonudur’ sözüne değinmek istiyorum.
Aslında benden önce bir çok İslam bilgini bu sözü yeterince inceledi o yüzden önden bunu anlatıp diğerlerine daha sonra geçmek istiyorum.

Bu sözün tam haline baktığımızda aslında Marx’ın daha da farklı bir şey anlattığını farkederiz.
Söz tam olarak şöyledir;

‘Din var olan durumlara bir protestodur,ruhsuz koşullara ruhtur,kalpsiz dünyanın kalbi,mazlum insanların içli çığlığı ve kitlelerin afyonudur’

Bu Afyon ülkemizde ciddi anlamda talep gören bir afyondur.

Ülkemizde din gerek iktidarlar tarafından gerekse din şarlatanları tarafından oyuncak haline getirilmiş ve halkı uyutmak için afyon olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Spor yapar gibi namaz kılan,diyet yapar gibi oruç tutan mümin amca ve teyzeleri her yerde görmek mümkündür.

Namazlarında ne dediğini bilmeyenler,kıyamda miras ayetlerini okuyanlar doğal olarak sisteme karşı kıyam da etmezler.

FEKKU REGABE! (Kölelere Özgürlük) diye haykırılan bir din nasıl oldu da afyon haline geldi?
Hindistan’da normal şartlarda yenecek olan belki de fakirlere dağıtılacak olan et sırf ‘Din’ denerek yenmiyor.

İslam’da normal şartlarda yüzüne bakılmayacak,sözü dinlenmeyecek meczuplar,diğer insanlara hiç olmayacak tasavvuf hikayelerini ‘Din’ adı altında anlatıyor.

Kuran’da Firavun ile iktidarların nasıl olmaması gerektiği,Karun ile mal biriktirmenin-zenginliği kullanmanın kötülüğü ve Belam ile bunların nasıl dinleştirildiği,afyonlaştırıldığı anlatılmıştır.

Yahudilik’te normalde bir vicdan meselesi olan ‘İnsanların topraklarına el koymak’ ‘Din’ adı altında anlatılıyor ve insanlar bu afyon dinin altında eziliyor.

İslam’ın ‘İsyan’ özelliği unutturuldu. ‘Ilımlı İslam’ ‘Pasifist İslam’ adı altında bir çok şey müslümanlara enjekte edilerek kişiler uyutuldu.

Oysa ne diyor Albert Camus ‘İsyan ediyorum öyleyse varım!’

Bunu söyleyen Albert Camus bir ateisttir. İsyan etmesinin felsefi olarak bir anlamı yoktur.

Ama ona gidilip ‘Üstad niye isyan ediyorsun? Bir ahlak anlayışına sahip değilsin. Bir gözetici olduğuna inanmıyorsun,neden isyan ediyorsun?’ deyince,

Camus:’İsyan ediyorum,çünkü eğer bunu yapmazsam şuan ki sistemi kabul etmiş olacağım’ der.

Bir ateist bile hiç bir şekilde olayı mantıklı bir şekide temellendirememesine rağmen nasıl oluyor da bir Müslüman bu sistemde yaşananları kabul edebiliyor?

Yeryüzünde Allah hiç bir şeyi eksik bırakmadan yaratmıştır. Şuan yeryüzünde tüm insanlara yetecek kadar ev,su,yiyecek vardır.








Ayrıca Allah bunlardan öte Nahl Suresi 71.ayette ‘ALLAH rızık açısından sizi birbirinize üstün kılmıştır. Nitekim, üstün kılınanlar, emirleri altındakilerle varlıklarını eşit paylaşmazlar. ALLAH'ın nimetini mi reddediyorlar?’

Diyerek zenginliğin bir imtihan olduğunu ve insanları eşitlememiz gerektiğini söylemiştir.

Marx’ın söylediği de (Derin olarak diyalektik vs. Katmıyorum) tam olarak budur.

Yukarıda İslam bilginlerinin daha önce Marx hakkında yazıp çizdiklerini,fikirlerinden faydalandıklarını söylemiştim.

Bunlar Ali Şeriati,Hasan Hanefi,Seyyid Kutup,Roger Garaudy,İhsan Eliaçık gibi önemli insanlardır.

Örneğin Hasan Hanefi’nin bir kitabında yazdığı cümle İslam’ın ne kadar eşitlikçi olduğunu görmemiz açısından gerçekten önemlidir:

“Allah topraktır. Din sömürüye karşı çıkmak,toprağı kurtarmak,ülkeyi kalkındırmaktır. Cihad;adelet ve özgürlük için devrimci çabadır. Tevhid;herkesin eşit olması ve sınıfların ortadan kaldırılmasıdır. Emek kutsaldır.”

Özellikle ‘Sınıfların ortadan kaldırılması’ Hegel ile Marx’ın ayrıştığı önemli noktalardan biridir.

Hegel milliyetçi savaşlar yüzünden,her dönem başka bir devletin dönemde liderlik yapacağını söylerken,Marx ise milliyet değil sınıf savaşlarının olacağını hatta devlete bile gerek kalmayacağını söylemiştir.

Bana göre de ne kadar Hegel’in söylediği geçerli gibi gözükse de Marx haklıdır.

Kuran’ın istediği de kişiler arasındaki sınıfın ortadan kalkması ya da ezilenlerin başa gelmesidir.

‘Sende iyice Kuran’ı mülk düşmanı gibi gösteriyorsun hee!!!’ dediğinizi duyar gibiyim.

Hayır ben onu demiyorum,ben diyorum ki ‘Toprağa sahip olmak ile o toprak üzerinde çalışmak aynı şey değildir.’

17. Biz, vaktiyle "bahçe sahipleri" ne belâ verdiğimiz gibi, onlara da belâ verdik. Hani onlar (bahçe sahipleri), sabah olurken (kimse görmeden) onu (mahsullerini) devşireceklerine yemin etmişlerdi.
18 Onlar istisna da etmiyorlardı.
19. Fakat onlar daha uykudayken Rabbinin katından (gönderilen) kuşatıcı bir âfet (ateş) bahçeyi sarıverdi de,
20.Bahçe kapkara kesildi.
21.Sabah olurken birbirlerine seslendiler.
22. "Madem devşireceksiniz, hadi erkenden mahsülünüzün başına gidin!" diye.
23. Derken yürüyorlardı; fısıldaşıyorlardı.
24. "Sakın bugün hiçbir yoksul bahçeye girip yanınıza sokulmasın"diye.
25.(Evet yoksullara yardıma) güçleri yettiği halde, onları yardımdan mahrum etmek niyet ve azmi ile erkenden yola düştüler.
26. Fakat bahçeyi gördüklerinde: Mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız! dediler.
27. Yok yok, doğrusu biz mahrum bırakılmışız!
28. İçlerinden en makul olanı şöyle dedi: Ben size "Rabbinizi tesbih etsenize" dememiş miydim?
29. Rabbimizi tesbih ederiz; doğrusu biz (kendi kendimize) yazık etmişiz, dediler.
30. Ardından, kabahati birbirlerine yüklemeye başladılar.
31. (Nihayet) şöyle dediler: Yazıklar olsun bize! Gerçekten biz azgın kişilermişiz.
32. Belki Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Çünkü biz (artık) Rabbimizi(O'nun hoşnutluğunu) arzuluyoruz.

Kalem Suresi’de tam olarak bize bunu anlatır.

Önemli olan o toprak üzerinde ‘Benim’ deyip hegomanya kurmak değil ‘Lehül Mülk!’ deyip malını paylaşmaktır.

‘Eee sen şimdi diyorsun ki malımızı fakirler ile paylaşalım. Yahu ben enayi miyim çalışacağım ve fakirlere vereceğim,alışırlar ve çalışmazlar’ dediğinizi de duyar gibiyim 😊

Size tek bir soru sorayım,insanların onlar için çalıştıkları zenginler bu kapitalist sistemde asıl tembel olanlar değil midir?

Kaç tane zengin kendi çalışıyor? Artı değeri bu sistemde nasıl durduracağız,zengin gitgide zengin olurken niye böyle bir korku ile yaşıyorsunuz?

Kaç tane eviniz var arabanız var da ‘Yahu ben enayi miyim?’ diyebiliyorsunuz.

Bu endişe zenginlerin endişesi olsun.

Hz.Muhammed’in kurduğu uygarlıkta tam olarak böyledir.

Ünlü Alman sosyalist yazar August Babel, Muhammed peygamber için ‘Asya’nın gördüğü en büyük adam’ derken onun dini görüşlerini değil yarattığı uygarlığı,sistemi övmüştür.

Mustafa Kemal Atatürk’te onun bu uygarlıktaki liderliğini övmek için;

‘Muhammet kendisi hiç bir zaman asalet şerefi iddasına kalkışmamıştır. O boş teferruata bakmazdı.

Amacına doğru yürür ve pratik bir adamdı. Hiç bir zaman çıkar aramadı. Damarlarında İbrani nebilerinin canı dolaştığını iddia etmedi;hatta gerek gendisinin gerekte anne ve babasının fakirliği ile de övünmek ile iftihar etti’

Burada ekleyeyim ki Mustafa Kemal paşa ne kadar temiz duygular ile bu yorumu yapsa da ‘Fakirlik ile övünmek’ İslami bir yaklaşım değildir.

Çünkü ‘Fakir kal,ahirette kazanırsın. Fakirler daha önce cennete girecektir’ gibi sözler halka afyon olarak verilmiştir.

Hz.Muhammed’in devlet adamı olarak yazdırdığı anayasada din gözetmeksizin herkesi tek bir ümmet (millet) saymıştır.

“Müminler aralarında bir kişinin borç ve mali yükümlülüklerini üstlenmek zorundadır.’ diyerek eşitlik sağlamaya çalışmıştır.

Veda hutbesinde ‘Birbirinizin kanı ve malı sizlere haramdır.’ diyerek eşitlikçi bir toplum bırakmaya çalışmıştır.

Saraylara karşı çıkmıştır,mal biriktirmemiştir,Ebu Cehil’e-Ebu Leheb’e ‘Daha ortam hazır değil,insanları bilinçlendirmemiz lazım’ diye beklemeden karşı çıkmıştır.

İbrahim gibi Musa gibi dimdik durmuştur.

ALLAH'ın o ülkelerin halklarından elçisine ganimet bıraktığı şeyler ALLAH'ın ve elçisinindir. Yani akrabalara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara verilmelidir ki zenginlerinizin arasında tekelleşmesin. Elçinin size verdiğini alın; ancak onun size vermediğinden uzak durun. ALLAH'ı dinleyin. ALLAH'ın cezalandırması çetindir. (Haşr 7)

Ayeti gereğince zenginliğe karşı çıkmış,malın tek bir sahibi olmaması için mücadele etmiştir.

Allah paralarımız üzerinde de ‘Lehül Mülk’ ayeti gereği söz sahibidir.

‘Paranızı istediğiniz gibi harcayamazsınız’ demiştir ve nasıl harcayacağımızı da söylemiştir.

‘Akrabalara haklarını ver. İhtiyaç sahiplerine ve yolcuya da... Ancak saçıp savurma’ (İsra 26)

Fakat insanlara bunları anlatmak yerine ‘afyon’ olan dini anlatmaya devam ediyoruz.

Ebu Zer,Muaviye ve adamlarına karşı sürekli olarak ‘Tevbe 34’ü haykırırken ona verdikleri cevap ‘Başka ayet yok mudur ya Ebu Zer?’ olmuştur. Ebu Zer ise onlara cevap olarak ‘Tabiki de var ama zamanın sözü budur’ diyerek cevap vermiştir.

İnşallah Ebu Zer olup Muaviye’nin sarayına bir gün girer ve Allah’ın ayetlerinden bahsederiz.

Bugün Ehli Sünnet’te olsan,Kuran merkezli de olsan ülkenin her yerinde din afyon halini almıştır.

İnsanlara ‘Kuran’da bu yok’ ‘Kuran’da şu yok’ demek sürekli ‘Bilim ve Din’den aynı cümleler ile bahsetmek insanları uyutmaktan başka bir şey değildir.

Kuran üzerine az konuşulup,emirlerini ölümüne uygulamamız gereken bir kitaptır.

Yoksa Marx’ın dediği gibi ‘Afyon’ halini alır.

Gelelim artık Nietzche’nin ‘Tanrı öldü’ demesine.

Nietzche bu sözünü anlatılanlara göre derste bir rahip ve rahibeye karşı söylemiştir.

Zaten Nietzche’nin diğer bir sözü olan ‘Kiliseler dinin mezar çukuru olmuştur’ sözü de ‘Tanrı öldü’ demesinin sebebini açıklar.

Nietzche İslam hakkında Deccal kitabında aynen şunları söyler;

“"Eğer İslâm, Hıristiyanlığı küçük ve hakir görüyor idiyse, böyle görmekte bin kez haklıydı: Çünkü İslâm, insanı yüceltir ama putlaştırmaz...

Hıristiyanlık, bizi, kadim dünyanın kültürünün mahsulünden mahrum bırakmıştı. Üstelik bununla da yetinmemiş, daha sonraları, bizi İslâm kültürünün mahsûlünden de mahrum etmişti. Aslında bize (insan olarak bize], Grek kültüründen de, Roma kültüründe de, esasta, temel meseleler açısından daha yakın olan, bizim [insan olarak] duygularımıza, zevklerimize ve seçimlerimize daha doğrudan hitap eden İspanya''daki o harikuâde İslâm kültürü ve İslâm kültürünün eşsiz birikimi ayaklar altına alınarak çiğnenmiş ve yok edilmişti.

"İyi de, neden? Nedeni şuydu: Çünkü İslâm kültürü, asil bir kültürdü; çünkü İslâm kültürü, kökenlerini, temellerini insan fıtratına borçluydu çünkü İslâm kültürü, İspanya''daki Müslüman hayatının nâdir bulunan, nefis hazinelerinin üzerinde bile hayata Evet diyordu!... Daha sonraları, Haçlılar, estirdikleri o toz bulutunun ortasında, aslında önünde diz çökmeleri gereken, diz çökmekle daha iyi bir yapmış olacakları bir şeye karşı, asil bir kültüre karşı, bizim bugünkü 19. yüzyıl kültürümüzle mukayese edildiğinde, bizim çağdaş kültürümüzün, kendisini, İslâm kültürünün yanında son derece ''yoksul'' ve oldukça ''geç kalmış'' bir kültür olarak görebileceği böylesine asil ve yüksek bir kültüre karşı savaş açmışlardı. Haçlılar, ganimet peşinde koşuşturuyorlardı, hiç şüphesiz ki. Çünkü Doğu, İslâm dünyası, zengindi..."

Fakat Nietzche’nin övdüğü İslam’ın şuanda yine kendisinin kötülediği Hristiyanlıktan pek bir farkı yok.

Ruhban sınıfı da var,para toplayanları da var,ticareti yapanları da...

Nietzche’nin ahlak görüşü İslam ile zıtta olsa güç istencine baktığımızda İslam ile bağdaştırılacak yerleri olduğunu da görebiliriz.

Doğanın kimilerine göre en güçlü hayvanı olan ‘Aslan’ cesurdur,isyankardır.

Başka bir hayvan olan kuzu ise gayet uysal ve hiç bir şeye karışmayan sessiz sedasız bir hayvandır.

Doğa da böyle bir ayrım var bunu dinlere de uyarlarsak Nietzche’nin tam olarak ne demek istediğini anlayabiliriz.

Allah bozgunculuk yaratana,insanları öldürenlere,malları haksız yere kazananlara karşı aslan gibi olmamızı ister.

Biz bir toplumu yok etmek istediğimiz zaman onun ileri gelen varlıklılarının orada kötülük yapmasına izin veririz. Böylece o topluma verilmiş söz gerçekleşir ve onu yerle bir ederiz. (İsra 16)

Biz bu ileri gelenlere karşı birlik olmaz ve insanları afyonlarsak,kuzu gibi olup hiç kimseye ses çıkarmazsal İslam’ı kabullenişimizin bir anlamı yok.

Asla bir delil getirilmeyecek olan Denizin yarılması veya zan olan 19’u sürekli tartışmak yerine harekete geçmek aslolandır.

Bazı güç gerektiren ve uygulamamız ciddi anlamda farz olan ayetleri bu toplum unut ve tanrı bu yüzden o toplum için ölmüştür.

Peki kafalarına vura vura anlatmamız gereken o ayetler nelerdir?

Yeryüzünde güçsüzleştirilip ezilenlere lütfederek diledik ki onları önderler ve varisler yapalım. (Kasas 5)

Musa dedi ki: 'Rabbimiz, sen Firavun ve konseyine dünya hayatında lüks ve mal verdin. Rabbimiz, senin yolundan saptırsınlar diye mi? Rabbimiz, onların mallarını silip süpür ve acı azabı görünceye kadar inanmasınlar diye kalplerini katılaştır.' (Yunus 88)

Allah şu iki adamı da misal verdi: Bunlardan biri dilsizdir, hiçbir şeye gücü yetmez; efendisine bir yüktür. Onu nereye gönderse bir hayır getiremez. Şimdi, bu adamla, adaletle emreden ve doğru yolda bulunan adam eşit olur mu? (Nahl 76)

Yani bir dile sahip olup kendine mürşit edinip hiç bir şekilde haksızlığa ses çıkarmayan insan ile var olan duruma isyan eden,hakkı savunan insan eşit olur mu?

ALLAH'ın ayetlerini inkar edenlere, haksız yere peygamberleri öldürenlere ve halkın arasında adaleti savunanları öldürenlere acıklı bir azabı müjdele. (Ali İmran 21)

Bir çok aktivist din adamının öldürülüşü aslında bu ayetin habercisidir.

Malcolm X,Seyyid Kutup,Hasan El Benna,Ali Şeriati ve niceleri adalet ile beraber gerçek İslam’ı savunmuş ama hepsi öldürülmüş,adını sayamayacağım kadar bir çoğu ise hapsedilmiştir.

Sadece İslam’ı savunanlar değil günümüzde adalet için yollara dökülen,isyan eden,sadece normal haklarını isteyenler bile cezalandırılmaya devam ediyor.

Sakın dengeyi bozmayın. Ölçüyü adaletle gözetiniz; ölçüyü kaybetmeyiniz. (Rahman 8-9)

Bizim Müslümanlar olarak ismi kirli işlerde geçen,fakiri gözetmeyen insanlara karşı dik durmamız,onları protesto etmemiz gerekiyor.

Dürüst,vicdan sahibi yönetimleri benimseyip daha huzurlu bir yaşam sürmemiz gerekiyor.

Fakirliği öven,sessiz kalmayı,pasif durmayı öven din benim dinim değildir.

Şerefin,cihadın,başkaldırının,eşitliğin,ilkelerin olduğu yerde ‘İslam’ vardır!

Bu ayetler-bu sözler sık sık hatırlanması gerekirken,kafamızda dank dank etmesi gerekirken yerlerini nelere mi bıraktı?

Azrail’i tokatladığını söyleyen Mahmut’a bıraktı.

‘Şeyhim namazı terket’ derse ‘Terkederim’ diyen meczuba bıraktı.

‘Veliler tanrıların çocuklarıdır.’ Diyen Rumi’ye bıraktı.

‘Kefen geldi bunu al sorgun kolay olsun’ diyen din tüccarına bıraktı.

‘Veliler isteyerek zina yapmaz Allah yaptırır’ diyen sapıklara kaldı.

‘Risale-i Nur iman ile kabre girip cennete gireceklerdir’ diyen cennetten tapu satan insanlara kalmıştır.

Erkek çocuklarına tecavüz eden,soyu kutsayan,dini kendine duvar yapıp saraylar yaptıranlara kaldı.

‘Kuran,Kuran’ deyip insanları mücadeleye bir kez olsun bile davet etmeyen pasif iyilere kaldı.

‘1/40 zekat yeterlidir’ deyip yaz tatillerinde milyarlar harcayana kaldı.

Kabe’nin etrafındaki otellerde latteler içip uzaktan Kabe’yi zevk içinde izleyip ne sosyolojik,ne psikolojik çıkarım yapanlara kaldı.

Kuran deyip siyasiler ile poz verenlere,gerçeği onların yüzüne haykırmayanlara kaldı.

TANRI’YI NİETZCHE DEĞİL AMA MÜSLÜMANLAR ÖLDÜRDÜ!

12 Eylül 2018 Çarşamba

Kur'an Hareketlerinden Gelen Bok Kokuları

Bakın 'Kuran' demiyorum 'Hareketleri' diyorum.

Tarihin başından beri bu niye böyle? Kur'an adına olan da Sünnet adına olan da veya din ile bağlantılı çoğu şey bir süre sonra Bok kokmaya başlıyor.

Her yönetim şeklinin tiranlaşması kaçınılmazdır ama daha ortada yönetim bile yok wtf?

Yakın zamanda ölen ünlü sosyolog ve bence Türkiye'nin yetiştirdiği en müthiş adamlardan biri olan Şerif Mardin 'Modernleşmeyi Müslümanlar başlatacak' dedi ve bana göre kısmen haklı çıktı.

Ama ne kadar modernleşebiliriz?

Daha önce 'Enam 116 ve Kurana Dönüş Hareketleri' adı altında bir çok uyarı yapmıştım bunun da sebebi aslında bi nevi benim burnuma erkenden gelen kokulardı.

Maalesef Kuran hareketine gönül verenler dışarıdan ne kadar modern gözükse de hala bazı şeyleri sindiremiyorlar.

Misal tıpkı Ehli Sünnet'te olduğu gibi dışarıdan marjinal görünen insanlara pek tahammülü olmayanlar var.

Hatta şahsım bile yakın bir dönemde aksesuarları yüzünden,farklı Kuran fikirleri yüzünden bile lince uğradı.

ALLAHI PUTLAŞTIRMAK,KURANI BİR FETİŞ MALZEMESİ HALİNE GETİRMEK desem bunu nasıl algılarsınız bilmiyorum.

Fakat iş buralara kadar vardı,belli bir çoğunluk 'Kuranda Kolye takmak yok,Kuranda Küpe takmak yok,Kuranda dediğin fikir yok,Kuranda şu şu yok' deyip işin cılkını çıkartmaya başladı.

Mesela sürekli taktığım bir 'Zülfikar' kolyem var bilenler bilir bu kolyenin asıl anlamı şudur;

Bir ucu İlmi bir ucu ise Adalet'i simgeler fakat Kuran'ı merkez alanlar bunu takmanın harekete zarar vereceğini söyleyen tiplere dönüştü.

Hatta ve hatta direkt Allah'ın kendisine piercing takmak falan zarar vereceğini söyleyen müptezeller de ortaya çıktı. (Yukarıda dediğim putlaştırma tam olarak bu. Herhangi bir kıyafet tarzı nasıl olur da Allah'a zarar verir?)

Bunun dışında müzik tarzınız bile bazen dışlanmanıza sebep oluyor :)

Geçtiğimiz günlerde Fatih Tezcan'ın bir tweetini gördüm;



Kendisinin farklı fikirlere ne kadar tahammülü var bilmem ama demek istediklerimin güzel bir özetini tweet olarak atmış sağolsun.

Kuran'da Rum suresinde bulunan 'Sizi farklı diller ve renkler ile yarattık' ayetini sadece 'Dil ve Renk' olarak almamalıyız.

Bütün farklılıklara kapımız açık olmalı fakat 'Tevil' kelimesinden öcü gibi korkan bazı Kuran hareketleri mensupları bunu da sadece 'Dil ve renk' olarak alıp biraz değişik yaşayan insanlara karşı yine cephede duracak ve beyaz gömlek-siyah pantolon hizasına çekmek için uğraşacaktır.

Tevil demişken aynı kelimeleri arayıp bulanlar nedense Allah'ın eli-ipi olduğunu,arşta yer aldığını,Yusuf'u gören kadınların kollarını ciddi bir şekilde kestikleri konusunu da aynı kelimelerle dayatınca bir kıvırma haline bürünüyorlar.

Aslında bu tarz şeylere karşı çıkılmasının ana sebeplerine baktığımızda 'Kuran' dışında bir şey okumamak en başta gelen sebep olarak gözüküyor.

Allah sürekli araştırın,düşünün,akıl edin diyor ama adamın tek okuduğu şey Kuran,bu ne kadar doğru?

Herhangi bir felsefi sistemden haberi yok,herhangi bir tarihi olgu hakkında bilgisi yok veya evreni bile incelemiyor ama sorsan Allah'ın emirlerini yerine getiriyor.

Bu yarı cahil insanların bu harekete verdiği zararların haddi hesabı yok.

Örneğin Kuran'da 'Homoseksuellik' konusuna bir ceza kimilerine göre var kimilerine göre ise yok.

Fakat ortada buluşulması gereken konu bu insanlara zulme dur demektir,çünkü Kuran kim zulum görürse görsün onların yanında durmamız gerektiğini söyler.

Ama değişen dünyayı okuyamayan bir takım insanlar 'İslam' dışında herhangi bir görüşü benimseyen birini dışlamaya meyilli veya 

Aslında Kuran hareketlerinin doğuşunun ana sebebi dışlananları,ezilenleri önderler yapmak iken tam tersine bir çok kişiyi dışlamaya başladı. (Ehli Sünnet kadar olmasın)

Bunun sebebi hareketin avama inmesi ve sadece meal okuyanların artıp diğerlerine 'Kafir' 'Müşrik' gözü ile bakılması.

Uzun süredir Kuran hareketine gönül vermiş biri olarak Tin Suresi 1.ayete göre (Ki Mustafa İslamoğlu,Muhammed Cahhaş (soyadı yanlış olabilir),Muhammed Abduh,Ali Şeriati gibileri de aynı görüştedir,Buda'nın hayatı da bana göre bir resul hayatıdır) Buda'yı peygamber olarak görmem kafir ilan edilmem için yeterli bir sebep oldu :)

Siz düşünün ki 'Ben Menzil Cemaatine mensubum' deyip cemaati savunan adamlara neler yapılmaz...

Bu konularda biraz hassas olmak ve Allah'ın diğer ayetleri olan doğa,diğer kitaplar ve hayatı okumak,insanları daha iyi tanımak gerekiyor.

Cemil Meriç 'Olimpos dağının çocukları,Hira dağının evlatlarını kabul etmeyecektir.' dedi haklıydı ama daha Hira dağının çocukları Hira dağının çocuklarını kabul etmiyor.

Artık buna bir dur demenin vakti geldi de geçiyor bile.

Gelelim çok popüler olan ama hiç bir bok yapmayan hatta ve hatta TARİKATLAŞAN bazı Kuran hareketlerine...

19'cular galiba en büyük tarikat olma yolunda ilerliyor,ondan sonra benim gözüme çarpan İslamoğlu'cular ve Taslaman'cılar var.

19'cuları geçiyorum çünkü koyularını biraz ilgili mecralarda dolaşırsanız görürsünüz direkt olarak 'Kafirsin kabul etmiyorsun' yaftasını yapıştırırlar,onlar Allah'a emanet yaşıyorlar,sorgularında başarılar. Kıyamet'in tarihini de Kuran harflerine rakam vererek Deli Said gibi hesaplamışlar,oturup bekliyorlar.

Mesela Türkiye'nin en büyük 'Kurani Gençlik' sayfası olan 'Sorgulayan Müslüman' tayfası hiç bir şekilde İslamoğlu ve Taslaman'ın burnundan kıl aldırmaz.

Yahu bu adamların zibilyonlarca hataları var bunlar niye eleştirilmiyor?

İslamoğlu'nun 'Peygamber'in annesi yoktu hadi sende anneni öldürsene' sözleri baya komikti mesela,neden bu sözleri eleştirilip 

'Bakın arkadaşlar bu sözler bizim hareketimizden bağımsızdır ve yanlıştır. Akla mantığa sığmaz' demedi?

Veya Taslaman ve avanesinin o kadar atıp tutması ama Firavun'a baş kaldırmamasına ne demeli?

Kuran'da koskoca Musa örneğini görmeyip artık insanlara 'Kuran'da dövme yok,Kuran'da müzik dinlemek helaldir' gibi şeyler anlatmak komik gelmeye başladı.

Artık gençler yine de Allah razı olsun bu kişiler sayesinde bazı şeylerin farkına vardı ama 'Mülk' gibi bir kavrama değinilmemesi komediden başka bir şey değil.

O kadar aç ve yoksul varken hala nasıl olur da bunlar hakkında konuşulmaz? Nasıl bu kadar zulum varken konumuz hala 'Kuran'da Sarık yok' olabiliyor?

Bu adamlar tarikatların döner sermayesini eleştiriyor ama bana göre artık Firavun'a baş kaldırmayan herkes veyahutta aç insanlara yardımları anlatmayan herkes televizyonlarda sadece çıkar amaçlı duruyordur.

Ve maalesef popülerleşen Kuran hareketinden faydalanıp bir çok çıkar fayda etmeye çalışan insanların olduğunu kendimce görüyor ve üzülüyorum.

Kimse kimsenin önünü açmıyor,aramızda mezhepleşiyoruz,sürekli kendimizi övüyor ve farklı olanı dışlıyoruz.

Hatta isim vermeyeceğim ama yakın bir zamanda özellikle 'Mülk' üzerinde çokça duran bir hocayı 'O Allah'a inanmıyor,kurmuş kafasında bir ekonomik sistem onu Kuran'a uyduruyor işte' diyerek kafir ilan eden Kuran merkezli bir hoca ile bile tanıştım.

Zaten konu bu olunca nedense herkes geri vites yapıyor. Yöntem bu mu hocalarım?

Seyyid Cemal zamanında nufuzlu insanlara giderek bu hareketin başarılı olmasını umdu ama eline ne geçti? Sadece siyasilerin oyuncağı oldu şimdi ise sadece adını hatırlıyoruz.

Bizim ilk hedefimiz peygamberin yaptığı gibi varoşlara inmek,yoksullara el uzatmak olmalı. 

Siyasi teoriler'de,Kuran'da,Siyer'de nereye bakarsanız bakın hareketin bunlar sayesinde yükseleceği kesindir.

Hadi anlarım nurcu gençler Cumhurbaşkanı'nın sofrasına çağırılıyor onlar gidiyor çünkü öğrendikleri bu.

Ama Kuran merkezli insanların siyasiler ile beraber pozlar vermesi ne kadar doğru? Zaten bu adamlar sistemin içinde yer edinmişler siz onlara baş kaldıracağına tam tersi hoşlarına gidecek şeyler söylüyorsunuz hemen örnek verelim;





00:38'den sonra 'KURAN MAL VE SERVET DÜŞMANI BİR KİTAP DEĞİLDİR' diyerek zamanın sözü olan 'Kapitalizme Dur' sözünü hiçe sayan bir hoca görüyoruz.

Hocam buraya ayetleri atmayacağım ama geçmiş yazılarım hatta blogdaki ilk yazım bile 'Kuranda Mülk' kavramı ile ilgilidir.

Kuran bal gibi servete karşıdır. Ebu Zer'den bir şeyler öğrenin.

Kuran zengin-fakir ayrımının olmasına şiddetle karşı olan bir kitaptır,bunu söylemek ne haddinize?

Ne kadar sevmesem de Mustafa Öztürk'ün 'Tinerci' kelimesine değinmeden geçemeyeceğim.

'Sadece Kuran' deyip bir çok şeyi reddetmekle Müslüman olunmuyor beyler artık zaman kıyam etme zamanıdır.

'Eğer bir yerde yangın varken biri seni ibadet etmeye çağırıyorsa bil ki bu bir hainin davetidir.'

Demiş ya Ali Şeriati gerçekten de ne güzel demiş.

Mesela özgürlük adı altında 'Cemaatler Kapanmamalı' propagandası yapan insanlardan da nefret ediyorum ve bu Kuran'cılar arasında bolca var.

Ulan bu insanlar bozgunculuk çıkarıyor,ne demek kapanmasın?

Bunların şu an var olmaları ve çalışmaları ne dinen doğrudur ne de hukuken.

Bunu savunanların cemaatçilerden tek farkının sadece biraz Kuran okuması olduğunu düşünüyorum.

Kuran müslümanlarının birbirlerini kafir ilan etmesi (yukarıda değindiğim gibi) çok farklı bir olay.

Kuran kendisinin açık olduğunu söylüyor ama bu açıklık nasıl bir açıklıktır hocam?

Bir çok konuda ittifak edemiyoruz.

Aslında ittifak etmesek bile birbirimizi hoşgörü ile karşılamamız gerekirken tam tersi bunları kesin çizgiler olarak belirleyip inanmayanlara gülüyoruz.

Yine misal verelim;







Mesela Mehmet Okuyan'ın namaz hakkında kendisi gibi düşünmeyenleri dalga geçer gibi bir uslupla eleştirmesi.


Bunun yanında Edip Yüksel'in müritlerinin 19'u kabul etmeyenleri kafir ilan etmesi ve Edibin de 19'u bütün Kuran'ın ana mesajı yapması ve bunu kabul etmeyenlere gülmesi.

En güzel 2 örnek bunlar olacaktır bu eleştiride.

İslamoğlu ise artık tam bir Gavs olmaya başladı gibi. Ne bir hareketini görebiliyoruz ne de insanları fişekleyecek herhangi bir hareketini.

Bu davanın derdini çekti diye eleştirmeyecek değiliz ama ona da artık birilerinin kıyam etme vaktinin geldiğini anlatması gerekir.

Sizler Cemalnur Sargut falan değilsiniz arkadaşlar o tatlı ses tonunuzla yaptığınız sadece insanların uykusunu getirmek.

Emre Dorman'ın programında öyle uhrevi bir ortam var ki Emre Dorman ve İslamoğlu ikilisinin yan yana gelip şiir okuduğunu olayları dramatik hale getirip mücadele aşılamadığını hayal edince bile uykum gelmeye başlıyor.

Son olarak farklılıklara tahammülümüzün artması dileği ve Kuran müslümanları olarak tarikata dönüşmeden birleşmek,Kuranı Fetiş halinden çıkarıp diğer konularda da kendimizi geliştirme dileği ile görüşmek üzere.