Hatta arkadaşlarıma mutsuz olmamayı öğütlerim,anlatır anlatır dururum.
Hatta bu yazıya 'Önsöz' ismini vermemin nedeni ileride çıkarmayı düşündüğüm bir kitabın önsözünü şimdiden sizinle paylaşmak :)
Fakat sürekli mutlu olabilmek mümkünmüdür? Bu mutluluğu neye borçlu oluruz?
Dünyada bazıları kötülükleri görmemek için 'İlluzyon' der,bazıları 'Yapacağımız bir şey yok' der ve geçiştirir.
En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim 'Hep mutlu olmak mümkün değil'
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
ÖNSÖZ
Hayatın her ne olursa olsun baktığımız da pekte sevilecek bir yanı yoktur.
Doğarken ağlayarak geldiğimiz dünya da 'Mutlu olmak' kaçıncı hayat amacımız olmalı?
Her insanın şahsi sıkıntıları vardır ve bunu nasıl aşacaklarını pek bilmezler.
Bazıları hayvanları insanlara tercih edip bu sıkıntıyı atlatmaya çalışır,bazıları içindeki büyük sorunları biriktirip bir başkasına kusarlar kinlerini.
Bu sebepten dolayı 1 mutsuzluk 2 mutsuzluğa çıkar.
Eğer 2'nci mutsuz da bilinçli değil ise mutsuzluklarını daha fazla kişiye yansıtmaya başlarlar.
Eskiden insanlar günahlarından kaçarlardı, böylece kendilerini mutsuz eden sebepleri de anlarlardı dolayısıyla emin olun bizden daha mutlu yaşamlar sürerlerdi.
Peygamberlerin bir çok defa yıkıntıya uğrayıp pes etmemelerinin asıl sebebi de buydu.
Allah'a tam güven duygusu ve günahlardan kaçınmak.
Şimdi ise insanlar mutsuzluklarını diğer insanların mutsuzlukları ile kıyaslayıp 'Daha neler var,bizimkidert mi?' deyip geçiştirmeye çalışır ama kendi derdinin de dert olduğunu unutur.
Bu dertler birikir,birikir başka insanlara gülerek,eğlenerek unutmaya çalışır insan sıkıntılarını, karşısındaki insanın ruhunu düşünmeden.
"Sana yapılmasını istemediğini,başkasına yapma" sözü de aranan çözüm değildir.
Bu söz mutluluğun formüllerinden biri asla olamaz,şöyle düşünelim:
Bir öğretmenin,öğrencisini sınıfta bırakması öğrencisinin isteyeceği bir durum mudur? Tabi ki de hayır.
Karma inancını da benimseyerek yaşamalıyız belki.
Fakat bunu inanç haline getirmemeliyiz 'Empati'nin en üst seviyesi olarak düşünmeliyiz.
***************************************
Günümüzde sosyal medyanın artmasıyla insanlar artık günahlarından değil,insanların ne kadar güzel yaşadığını görüp 'Benim niye böyle bir hayatım yok?' demelerinden dolayı sıkıntılara giriyorlar.
Çılgınca tüketiyoruz,insanlara 'Bak benim hayatım ne kadar eğlenceli gör gör' demek için,sadece bir fotoğraf çekmek adına oradan oraya koşuyoruz,tabiki böyle bir hayatın çekilir olması mümkün değildir.
Günah yükü sıkıntılarından,borç yükü sıkıntılarına geldiğimiz günleri yaşıyoruz.
Aristo'nun "Altın orta" yolunu kafalara kazımalıyız.
Kuran'ın da bize 'Orta yollu ümmet' deme sebeplerinden biri de budur.
Ne yoksul kalmalıyız ne de lüks içinde yaşamalıyız.
İkisinde de mutluluk yoktur.
***************************************
Ben bu yola 'Kuran' ismini verdim. 'Kuran iptir' ayeti sadece bir söz olarak indirilmedi.
Sıkıntılı anlarımızda Musa'nın,Yusuf'un,Muhammed'in çektiklerini görmeliyiz,görmeliyiz ki tekrar dirilelim.
Schopenhauer'ın çok güzel bir cümlesi vardır: "Bir insanın yaşama başlarken, kendini içinde bulacağı maskeli balo hakkında erkenden uyarılması son derece gereklidir."
Eğer biz bu maskeli balo içinde kendimize uygun bir maske ararsak ve maskeyi takarsak hiç bir zaman 5 dakikadan fazla mutlu olamayacağız.
***************************************
Belki takılacak en uygun maske 'Ölüm' maskesidir.
Ölüm'ün varlığını bilinçli olarak bilen tek varlık 'İnsan'dır.
Ölüm olmasaydı,hayat daha da çekilmez bir hal alırdı.
Belki de insana Allah'ın verdiği en büyük lutuflardan biri ölümdür.
Hayvanlar'da ölür fakat, gün ne gerektiriyorsa onu yaparlar.
Bizde onlar gibi mi davranmalıyız?
Doğmadan önce ne olduğunu bilmiyorsak,nerede olduğumuzu bilmiyorsak,ölüm sonrasına da öyle mi bakmalıyız?
Nereye gideceğimizi,ne olacağımızı bilmeden mi yaşamalıyız?
Bazıları için bu böyle olsa da,eğer bu kitabı sen alıyorsan;
'Ölüme' neden hazırlık yapmamız gerektiğini,ölümden sonra ne olduğunu biliyorsundur.